7 Aralık 2014 Pazar

FİLİSTİN, İÇ BARIŞI İÇİN UZLAŞTI

Ortadoğu Analiz, s.62, Mayıs-Haziran 2014, s.68-69
http://www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/Dosyalar/201457_18ztubakor.pdf


FİLİSTİN, İÇ BARIŞI İÇİN UZLAŞTI
Z. Tuba KOR

Üç senedir “Arap Baharı” ile Ortadoğu’da esen değişim rüzgârlarının, ardından bölge ülkelerini esir alan kaosun, iç savaşın ve güç mücadelelerinin gölgesinde kalan Filistin-İsrail eksenli meseleler geçtiğimiz Nisan ayında yeniden gündemin baş sıralarına oturdu. Dokuz aydır zoraki devam eden Filistin-İsrail barış müzakereleri, İsrail’in her zamanki yerleşim politikaları ve söz verdiği Filistinli mahkumları serbest bırakmaması yüzünden bir kez daha çıkmaza girerken Mahmud Abbas yönetimi masaya yeni kartlarını koydu. Bu bağlamda öncelikle 2012’de BM’de kazanılan “üye olmayan gözlemci devlet” statüsü çerçevesinde çeşitli uluslararası kuruluşlara ve Cenevre Konvansiyonu gibi kritik sözleşmelere taraf olmak suretiyle İsrail karşısında uluslararası alanda elini güçlendirdi ve asıl önemlisi işgal politikalarını Uluslararası Ceza Mahkemesine taşıma hakkını elde etti. Ardından da tam yedi senedir Gazze Şeridi’ni HAMAS, Batı Şeria’yı ise el-Fetih denetiminde iki ayrı hükümetin yönettiği bölünmüş Filistin’de iç barışı sağlama konusunda HAMAS ile uzlaştı.

Uzlaşmanın Yolu Dikenli
2006’dan beri taraflar, kâh kendi aralarında kâh Mısır, Suudi Arabistan, Katar, Türkiye gibi farklı aktörlerin arabuluculuğunda birçok defa milli mutabakat hükümeti kurma konusunda uzlaşmıştı. Ancak gerek taraflar arasında iktidar paylaşımı ve İsrail ile ilişkiler gibi derin görüş ayrılıklarının ve çıkar farklılıklarının aşılamaması, gerek İsrail’in ve Batılı güçlerin içinde HAMAS’ın yer aldığı bir hükümeti tanımayıp mali yardımı kesmeleri, gerekse Arap ve İslam ülkelerinin gerekli diplomatik ve mali desteği gösterememeleri karşısında umutlar her defasında suya düşmüştü. Dolayısıyla el-Fetih ile HAMAS temsilcileri en son 23 Nisan’da uzlaşmaya vararak, temel görevi ülkeyi yıllardır yapılamayan devlet başkanlığı ve meclis seçimlerine altı ay içinde hazırlamak olan Mahmud Abbas başbakanlığında teknokratlardan müteşekkil bir milli mutabakat hükümetinin Haziran başında kurulacağını ilan etseler de bu kararın fiiliyata geçmesi öyle kolay gözükmüyor.
İşgal altında bitmek bilmeyen hayali iktidar çekişmelerinden ve bölünmüşlükten artık Filistinliler bıkmış durumda. Dahası, Ortadoğu’da son bir yıldır yaşananlar Filistinlileri hiç olmadığı kadar zor duruma düşürdü ve bölünmüş bir Filistin, siyasetin her iki cephesi için de artık bir yük olmaya başladı. Uzlaşmanın önündeki temel engeller aynen varlığını sürdürüyor. Buna mukabil mevcut statükoyu sürdürmenin bedeli çok ağır olabilir, bilhassa HAMAS ve Gazze halkı için.

İhvanofobi Gazze’yi Vurdu
11 Eylül sonrası dünyada nasıl ki İslamofobi körüklendiyse ve İslam terörle özdeşleştirildiyse bugün de Ortadoğu’da İhvanofobi körükleniyor ve İhvan-ı Müslimin ve benzer çizgideki hareketler terörize edilerek sistem dışına itilmeye çalışılıyor. Hiç şüphesiz bu durum İhvan’ın Filistin kolu olan HAMAS’ı da sıkıntıya sokuyor. Yıllardır Batı’nın kara listesindeki örgüt, Mart ayında Mısır’ın da terör örgütleri listesine alındı ve tüm faaliyetleri yasaklandı. Mübarek sonrasında Refah sınırının açılıp İsrail tecridinin işlevsiz hale gelmesiyle daha evvel hiç olmadığı kadar rahatlayan ve özellikle de Mursi döneminde hem Abbas yönetimi hem de İsrail karşısında eli güçlenen HAMAS’ın son askerî darbe ile birlikte hareket alanı iyice sınırlandı. Gelinen noktada hem HAMAS yönetimi hem de 1,8 milyonluk Gazze halkı çok ciddi bir ekonomik ve insani krizle karşı karşıya. Çünkü İsrail tecridinin zirveye çıktığı dönemlerde Gazze’nin hayat kaynağı olan tünellerin ekseriyeti Mısır ordusu tarafından çoktan yok edildi ve tünellerden bölgeye mal girişi %95 oranında kesildi. Dolayısıyla bugün Gazzeliler her şeye muhtaç durumdalar. Öte yandan Suriye’de Esed yönetiminin halkına karşı katliamları ve buna İran ile Hizbullah’ın verdiği destek karşısında 2012 başında “direniş ekseni”ndeki eski müttefikleriyle ipleri kopararak Mısır-Katar-Türkiye hattına kayan ve siyasi merkezini Şam’dan Doha’ya taşıyan HAMAS, Suud-Katar krizi yüzünden de zor günler geçiriyor. Suudi yönetiminin Katar’a İhvan ile tüm bağlarını kesmesi yolunda yaptığı yoğun baskı HAMAS’ı da olumsuz etkileyebilir ve hatta siyasi merkezini Katar’dan taşımak zorunda kalabilir. Katar hâlihazırda HAMAS ve Gazze’nin mali, siyasi ve diplomatik anlamda en önemli destekçisi, hatta adeta cankurtaranı konumunda.
Bu şartlar altında Mısır ve Suudi Arabistan’a yakın olan el-Fetih yönetimi ile uzlaşma, HAMAS’ın Arap Dünyasında yaşadığı tecridi aşması için bir fırsat olabilir. Öte yandan HAMAS’ın çevresindeki çemberin daralması rakibi Mahmud Abbas’ın ve el-Fetih hareketinin elini güçlendirse de İsrail ile barış müzakerelerinden bir sonuç alabilme ihtimali olmayan Abbas’ın içeride uzlaşmadan başka pek de bir seçeneği yok. Ancak sürecin başarısı, salt iki tarafın istekliliğine ve kararlılığına değil, İsrail’in anında uygulamaya koyduğu misillemeler ve Amerika ile birlikte yapacağı baskılar karşısında direnme kabiliyetine ve daha önemlisi bölge ülkelerinin vereceği desteğe de bağlı. Zira Filistin, ekonomisi İsrail’e bağımlı ve dış yardımlarla ayakta durabilen bir yapı.

İç Barış da İsrail ile Çözüm de HAMAS’sız Olmaz
Bölge politikaları zora giren ve sarsılan itibarını kurtarmaya çalışan Obama yönetimi, İsrail-Filistin barış müzakerelerinin başarıyla sonuçlanabilmesi için olağanüstü bir çaba harcıyor ve 29 Nisan’da sona eren müzakere takviminin bir sene daha uzatılmasını istiyor. Sürecin önümüzdeki dönemde yeniden başlaması mümkün. Ancak 1990’lardan bu yana tüm barış süreçleri, çok katmanlı ve kökleşmiş haliyle Filistin-İsrail meselesinin çözülebilme ihtimalinin mevcut dengeler ışığında mümkün olmadığını defalarca gösterdi. Dahası bölgede artık barışa inanan kalmadığı gibi taraflar, aslında zevahiri kurtarmak, zaman kazanmak ve bölgede değişen güç dengeleri karşısında yalnızlıktan kurtulup tecridi aşmak için masadalar. Buna mukabil Filistin içindeki uzlaşma çabaları eğer başarıya ulaşırsa, hele de gecikmeli seçimler yapılırsa bu, Filistinlilerin çıkmazdan kurtulmasını sağlayabilir. Öte yandan hâlihazırda HAMAS tecrit edilmeye çalışılsa da geçen bunca zaman şunu net bir şekilde gösterdi ki ne Filistin’de bir iç barışa ne de İsrail ile bir çözüme HAMAS’sız ulaşılabilir. İç barışını sağlamış bir Filistin yönetimi İsrail ile müzakere masasına eli çok daha güçlü oturur. Peki, İsrail’i tanımayan HAMAS’ın bulunduğu bir hükümetle bu süreç nasıl yürür? Buna cevap Lübnan örneği üzerinden veriliyor. Nasıl ki Batı, Hizbullah’ı bir terör örgütü olarak gördüğü halde, içinde güçlü bir şekilde yer aldığı Lübnan hükümetlerini muhatap alabiliyorsa pekâlâ benzeri Filistin’de de mümkün olabilir. Batı ve İsrail ile ilişkileri ve müzakereleri hükümetin el-Fetih kanadı yürütebilir.

Filistinliler uzlaşmaya muhtaç. Bunu başarmak için de iyi niyet, karşılıklı güven, çok büyük bir çaba ve sabır gerekli.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder