LÜBNAN’DA
YAŞAYAN 4 SURİYELİ MÜLTECİ HANIMIN HİKÂYESİ
Zahide
Tuba Kor
NOT:
Blogda yer alan 850 küsur içeriğe http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html linkinden
toplu olarak ulaşabilirsiniz.
Blogdaki
şahsıma ait bütün yazı, tercüme, fotoğraf ve infografikleri kaynak göstermek
şartıyla kullanabilirsiniz.
Lübnan
ziyaretimde dullara, hastalara ve sakatlara gıda dağıtmanın yanı sıra onlarca
Filistinli ve Suriyeli mülteciyle ve Lübnanlıyla röportaj yaptım. İlk olarak, Beyrut-Sayda arasındaki bir ilçede
yaşayan 4 Suriyeli mülteci hanımla 19 Mayıs’ta yaptığım röportajları
paylaşıyorum.
2014’te
Şam Kırsalı’ndaki Cobar’dan Lübnan’a sığınmış, 4 çocuklu dul bir hanım.
-
Niçin Lübnan’a
sığındınız?
“Savaştan
dolayı. İlçemiz havadan ve karadan sürekli bombalanıyordu. Ateş altında kaldık.
Evimiz yıkıldı. 4 çocuğum vardı ve küçüklerdi. (2011’de en büyük çocuğu 8
yaşındaymış, en küçüğü ise yeni doğmuş.) Sürekli korku içindeydik.”
-
Sığınmak için neden
Lübnan’ı tercih ettiniz?
“Çünkü
o dönem iki ülke sınırları açıktı. Lübnan’da savaş yoktu ve her bakımdan
Suriye’den daha iyiydi.”
-
Lübnan’daki hayatınız
nasıldı, göçle birlikte hayatınızda neler değişti?
“İlk
başta burada eşimin ailesiyle birlikte yaşıyorduk. Ama kayınpederim öldükten
sonra boşandık. Aramızda ihtilaf ve geçimsizlik çoktu. Eşimin ahlakı da
bozuktu… Burada çocuklarımla yalnız yaşıyorum, herhangi bir akrabam yok; kimisi
Türkiye’ye, kimisi Mısır’a göçtü. Babam öldü; annem, erkek kardeşlerimle
birlikte Türkiye’de yaşıyor. Onların da durumları kötü. Maddi destek alabileceğim
bir akrabam ve yakınım yok. 20 yaşındaki en büyük oğlum evin geçimini sağlamaya
çalışıyor.”
-
Oğlunun aylık geliri ne
kadar?
“Oğlum
2 ayrı işte, sabah ve akşam çift mesai olarak çalışıyor ve aylık toplam geliri
40 dolar. Ev kiramız ise 50 dolar. Daha evvel kızım da çalışıyordu ama evlenip
hamile kalınca işi bıraktı. Sonra bir çocukla o da boşanıp yanımıza geldi, halimizi
daha da zorlaştı. 2. oğlum hem çalışıyor hem üniversite okuyor. Sayda
Üniversitesi Business Computer bölümü 1. sınıf öğrencisi. Öğleden sonra saat
5’te okuldan çıkıyor ve gece 12’ye kadar bir işte çalışıyor. Ama aldığı maaş
sadece üniversite harcını ve yol masrafını karşılamaya yetiyor, aile bütçesine
katkı veremiyor. Hayır kuruluşlarının yardımlarıyla hayattayız. Ev kirasını
borçla ödüyoruz. Bu arada çevredeki evlerin kirası asgari 70-100 dolar arasında
olduğundan ev sahibi zam yapmak istiyor. Ne yapacağız bilmiyorum.”
-
(20 yaşındaki oğluna
sordum) Kaçtan kaça ne işte çalışıyorsun?
“Sabah
saat 6’da kalkıyorum. Saat 7-8 arasında Beyrut’taki işime gidiyorum. 4.30 gibi
şirketteki işimden döndükten sonra ikinci işime gidiyorum. Gece 12’ye kadar da
bir lokantada çalışıyorum.”
-
Yani sadece çalışıyor ve
uyuyorsun…
“Evet.
Haftada bir günüm sadece sabahtan boş, o kadar. O günün akşamında da lokantada
çalışıyorum.”
-
Ailen için yaşıyorsun.
Kendine vakit ayıramamaktan şikâyetçi misin? Kendini nasıl hissediyorsun?
“Elhamdülillah, ailemin hayatta kalabilmesi
için çalışıyorum. Kendimi mutlu da hissetmiyorum, durumumdan şikâyetçi de
değilim.”
Anne:
“Oğlum bizim için hayatını feda etti. Geleceği kalmadı. Ama sağlıklı ya, daha
ne isteriz. Sağlık en önemli şey.”
-
(Boşanan 19 yaşındaki
kızına sordum:) Senin hayatın nasıldı?
“16
yaşındayken Şamlı 29 yaşında biriyle evlendim, 2 sene sonra boşandım. Bu
yaştaki insanın normalde aklı başında ve kişiliği oturmuş olması lazım. Ama
öyle değildi. Ahlaksızdı; beni dövüyor, hakaret ediyordu.”
-
Savaşta yaşananlar da
boşanmaları tetikleyen bir etken değil mi? Savaş insanların ahlakını bozar.
Anne:
“Savaşla birlikte duygularda, bilinçte ve davranışlarda yaşanan değişim
anlaşılabilir. Savaşla davranışları değişse bile Allah’a yakın olan kişiye
tahammül edilebiliyor. Ama dinden uzaksa ve ahlakı bozuksa boşanmayla
neticeleniyor.”
-
Lübnan hükümeti artık
Suriyelileri istemiyor. Sizi geri dönmeye zorlarsa ne olacak?
“Asla
geri dönmem. Memleketim Cobar yerle bir oldu; evimiz yok. Ben bir anne olarak
kızımla geri dönebilirim; başka bir ilçede kiralık ev tutup kızımla çalışarak
kendime yeni bir hayat kurabilirim. Ama askerlik çağındaki oğullarım ne olacak?
Zorla askere alınacaklar. Suriye’de askerlik savaşla birlikte 10 yıla çıktı. Düşünün
20 yaşında ülkeye dönen gençler askere alınıyor, 30 yaşında terhis ediliyorlar.
Ondan sonra geleceklerini kurmak için ne iş öğrenecekler? Oğullarımın
geleceğini mahvedemem. İkinci oğlum üniversite okuyor; eğitimini yarım
bıraktıramam. Suriye’ye geri dönmek geleceğimizin çalınması demektir. Zorla
geri gönderilmek çözüm değil ki.”
-
Son olarak, Lübnanlıların
ırkçı muameleyle hiç karşılaştınız mı?
Anne:
“Irkçılığın türlü çeşidini yaşadık.”
Oğlu:
“İş arkadaşlarımdan biri Suriyeli olduğum için bana çok kötü şeyler söyledi.
Ama patronum iyi bir insandı, tarafımı tuttu. Suriyeli olduğumu hep gizliyorum.
Lübnan aksanıyla konuştuğum için Suriyeli olduğumu anlayamıyorlar, o yüzden
aşağılayıcı sözler sarf edemiyorlar. Eğer ki bir şekilde Suriyeli olduğumu
anlarlarsa ‘Hayır, sen asla Suriyeli olamazsın’ diyorlar. O yüzden sadece bir
kere ciddi bir ırkçılık yaşadım.”
Kızı:
“Çalışmayı ırkçılık yüzünden bırakmak zorunda kaldım. Suriyeliyim diye patronum
sürekli ama sürekli beni aşağılıyordu. Kendimi hep kötü hissettiriyordu,
dayanamadım.”
Anne:
“Alıştık artık. Komşular Suriyeliyiz diye bize doğru düzgün selam vermiyor.
Çocuklar kendi aralarında bir atışmaya girdiğinde bütün Lübnanlı komşular
‘Yeter artık, burada çok kaldınız’, ‘Sırtımızda yüksünüz’, ‘Sizi kovacağız’
diyorlar… Küçük oğlum mahallede oynarken bizi aşağılayan bazı Lübnanlı komşular
‘Suriyeliler olarak çocuğunuzun sırtına bir tişört bile satın almaktan
acizsiniz’ dediler. Çok üzüldüm. Para biriktirmeye başladım; Suriyeli bir komşumun
da yardımıyla oğluma üzerinde gördüğünüz bu formayı aldım. (Üzerinde Ronaldo
yazan bir formaydı.) Susup kaldılar; bir daha ağızlarını açıp da aynı lafı
edemediler.”
(Yerel
ağızla konuşulan Arapçayı anlayamadığım için söylenenleri İngilizceye tercüme eden
Lübnanlı STK çalışanı genç, devreye girip kendi hikâyesini şöyle anlattı: “Ben
Suriyelilerle kötü tecrübeler yaşadığım için 4-5 sene boyunca yeryüzündeki
bütün Suriyelilerden nefret ettim. Ama son 2 yıldır fark ettim ki her
memleketin iyisi de kötüsü de vardır. Herkesi aynı potaya sokmayı bıraktığımda
siz Suriyelilere karşı düşüncem ve davranışlarım değişti. Şimdi nişanlım bir
Suriyeli. O yüzden Lübnanlıların ırkçı davranışlarını anlayabiliyorum. Ben de
bir zamanlar öyleydim; ama çok şükür bundan kurtuldum. Bu arada şunu unutmayın:
Suriye rejimi Lübnan’ı 30 yıl ordusu ve istihbaratıyla yönetti; siz Suriyeliler
rejiminizden neler çektiyseniz Lübnan halkı olarak bize de aynılarını çektirdi.
Dolayısıyla Suriyelilere dair algımız geçmişten beri olumsuz.”)
***
2012’de
İdlib’in Cisr eş-Şuğur ilçesinden Lübnan’a sığınmış 2 çocuklu dul bir genç
hanım.
-
Neden Suriye’yi terk
ettin? Ve İdlib ile Hatay komşu olduğu halde neden Türkiye’ye değil de Lübnan’a
sığındın?
“Mahallemize
yağan bombalar nedeniyle terk ettik. Açıkçası otobüse binerken Lübnan’a gideceğimizin
ve burada yıllarımızın geçeceğinin farkında bile değildim. Ne söylendiyse onu
yaptım ve kendimi Lübnan’da buldum. Bilinçli bir tercih değildi.”
-
Rejimin Cisr eş-Şuğur
ilçesine ilk saldırısı Haziran 2011’deydi ve ilçe nüfusunun kahir ekseriyeti o
dönem Türkiye’ye sığınmıştı. Siz ne yaptınız?
“Biz
Halep’e akrabalarımızın yanına sığındık, ardından çatışmalar durulunca geri
döndük. Ama sonra çatışmalar yeniden başladı. Mecburen Lübnan’a geldik.”
-
Lübnan’da hayatın nasıldı?
“Lübnan’a
geldiğimizde hayatımız çok zordu; çünkü eşim tamamen sorumsuz bir adamdı. Yiyecek
parası bile vermiyordu; kızım doğduğunda aç kaldığını, süte ihtiyacı olduğunu
söylediğimde umursamadı bile. Çocuklarım hastalandığında tedavisi için uğraşmıyor,
onları ölüme terk ediyordu. Kızımın bağışıklık sistemi çok zayıftı; en küçük
bir virüsle veya mikropla hemen hastalanıyordu. Doktora götürüp tedavi ettirmiyordu.
Dayanamadım ve 4 sene evvel boşandım.
Bu
süreçte iş bulup birkaç sene çalıştım; ama aldığım ücret evin ihtiyaçlarını
karşılamaya yetmiyordu, önemli bir kısmı da hasta olan annemin tedavi masrafına
gidiyordu. Annem benimle yaşadığından çocuklarımı ona bırakıp işe gittim. Ama 2
sene evvel vefat edince çocuklarıma bakabilmek için işi bıraktım. Artık hayır derneklerinin
yardımıyla geçiniyorum.”
-
Lübnan hükümeti Suriyeli
mültecileri geri göndermeyi planlıyor. Ne düşünüyorsun?
“Öncelikle
Suriye’de ailem ve hiçbir yakınım kalmadı; bana yardım edecek kimsem yok.
Evimiz de yıkıldı. İkincisi, bombardımandan çok korkuyorum; zaten babam Rus
hava saldırısında hayatını kaybetti. Üçüncüsü, erkek kardeşlerim Suriye ordusu
tarafından aranıyor. Suriye sınırına vardığım anda beni kardeşlerime şantaj
yapmak için hapse atarlar. Ben yıllardır erkek kardeşlerimden haber alamıyorum,
nerede olduklarını bilmiyorum. Benim için Suriye’ye geri dönmek, ölmek
demektir.”
-
Kaç kardeşsin?
“4
kardeşiz. 2 erkek kardeşimin nerede bilmiyorum. Kız kardeşim Suudi
Arabistan’da. Onun durumu benimkinden beter. Çünkü burada çocuklarımı BMMYK’nın
açtığı okula gönderebiliyorum. Kardeşimin çocukları ise hiç okula gidemedi.”
-
En büyük hayalin ne?
“Elbet
bir gün vatanıma döneceğim; ama bundan evvel çocuklarımın en iyi şekilde eğitim
almasını istiyorum ki geri döndüğümüzde gelecekleri yitik olmasın. Kendime dair
hayalim ise eğitimimi tamamlayabilmek ve avukat olarak çalışmak. Suriye’de
liseyi bitirdim, üniversiteye kayıt yaptırdım. Ama çatışma ortamında kızları
kaçırdıklarından ailem korktu ve beni evden dışarı salmayıp evlendirdi.”
-
Babanın Rus hava
saldırısında hayatını kaybettiğini söyledin. Rus müdahalesi 2015’te başladığına
göre baban ülkeden ayrılmadı demektir.
“Evet,
babam bizimle gelmedi. ‘Mülteci olarak başka bir ülkeye sığınıp orada sürekli
aşağılanmaktansa, kendimi zillete düşürmektense, şerefimle vatanımda ölürüm
daha iyi’ dedi. Tek başına kaldı. Saldırılar yoğunlaştığında başka ilçelere
gidiyor, hafiflediğinde geri dönüyordu. 2015’te Cisr eş-Şuğur’da Rus
bombardımanında can verdi.”
-
Annen Suriye’den ne zaman
ayrıldı?
“2014’te.
Savaşta bekâr kızlar büyük bir tehlike altındaydı, tecavüze uğruyorlardı. (8 Nisan’da rejimin sistematik tecavüz politikasını Instagram hesabıma yazmıştım, tarihin üzerine tıklayarak okuyabilirsiniz.) Benden 5 yaş küçük kız kardeşimi tecavüzden ve
savaştan koruyabilmek için hiç tanımadığımız biriyle, sadece fotoğrafını
görerek evlendirdiler. Eşiyle ülkeyi hemen terk ederken annem de kız kardeşimin
peşinden Lübnan’a geldi.”
-
Eski eşinden hiç haber
alıyor musun?
“Beyrut’ta
çalışıyor ama evlatlarını kabul etmiyor. 4 sene evvel kendisinden boşandım.
Çocukların bakımı tamamen senin kontrolünde olacak, onları evlat olarak kabul
etmiyorum, ne istersen onu yap, benden uzak dur diye bir kâğıt yazdı.”
-
(Lübnanlı STK yetkilisi
şunu sordu:) Ayrıldığın eşin namaz kılıyor muydu?
“Hayır.
Benimle evlenmeden evvel babama namaz kıldığını söyledi. Ama yalandı; namaz
kılmadığı gibi içki de içiyordu. O derece sorumsuzdu ki eve tek kuruş
harcamıyordu. Para buldu mu cebine indiriyordu. Ekmek parası bile
bırakmıyordu.”
-
Eşin para bulduğunda ne
yapıyordu?
“Bakaa’da
yaşadığımız dönemde 20 günde bir eve birkaç saatliğine geliyordu, o kadar. Çocuklarım
doğmadan evvel yapayalnızdım, geceleri çok korkuyordum; çünkü o bölge hiç
güvenli değildi, etrafımız kötü insanlarla doluydu. Eşim kirayı ödemiyordu; Türkiye’den
halimizi bilen akrabalar kira parasını yolluyordu. Daha sonra Beyrut’a taşındık
ama davranışları değişmedi. Kirayı ödemediğinden ev sahibinin bizi sokağa
attığı bile oldu.”
-
Arkadaşların var mı?
“Hayır,
yok. Komşularla sadece selamlaşıyoruz. Zaten arkadaşlık kurmayı sevmiyorum.”
-
Lübnan’da ırkçı
muameleyle karşılaştın mı?
“Hayır.
Lübnanlıların bana muamelesi iyiydi. Eğer öyle olmasaydı ne ben ne de
çocuklarım burada yaşayabilirdik. Bekaa’dayken bir mezhebin mensupları
Ramazan’da iftarda bize hep yemek getirdi. Beyrut’ta dindar olmayan insanlar
bile bize yardım etti. İyi insanlar
sayesinde ayakta kalabildik.”
(Röportajın
sonunda ilkokul çağındaki çocuklarıyla sohbet ettim. Kızı sınıfının birincisi,
oğlu da ikincisiymiş. Oğlunun arkadaşı yokmuş; nedenini sorduğumda oğlu
“Arkadaşlık kurarsam onlar beni ders çalışmaktan alıkoyar” dedi. Annesi,
“Çocuklarımın aklı derslerinde” dedi ve ekledi: “Belki de benim yüzümdendir.
Onlara bu fikri ben aşılamış olabilirim. Arkadaş insanı kötü yola sürükler,
çalışmasını engeller; doğru yola sevk edeni azdır derim hep.” Bunun yanlış bir
fikir olduğunu söylediğimizde cevabı şu oldu: “Muhtemelen ben hayattan,
insanlardan korkuyorum; çocuklarım da bu korkuyu yaşıyor. Onlara arkadaş edinmeyin
demiyorum. Kızım arkadaş edinmeyi başardı. Ama oğlum, mahalledeki çocuklar kötü
davranışlı olduğundan onlardan uzak duruyor. Ders çalışmaktan alıkoyuyorlar ve
başıma dert açıyorlar, arkadaş edinmeyeceğim diyor... İnsanın milyonla arkadaşı
olsun ama nerede duracağını bilsin; ilmi, ailesini ve evini sevsin; kendi değerleri
ve prensipleri olsun. Öyle arkadaşlarına kapılıp gitmesin.”
Çocukların
bakışında sürekli bir korku hali vardı. Bakışlarıyla beni de korkuttular.
Röportajdan sonra başlarını okşamak ve fotoğraflarını çekmek istediğimde
huzursuz oldular, annelerinin dizine sığındılar. Fotoğraflarını anneleriyle
birlikte çekebildim.)
***
2013’te
Lübnan’a sığınmış, baba tarafından soyu aslen Türkiye kökenli olan Şamlı bir
dul hanım.
-
Ne zamandır
Lübnan’dasınız?
“Ben
2013’ten beri, annem ve erkek kardeşlerim 2012’den beri buradalar.”
-
Niçin Lübnan’a göçtünüz?
“Emniyet
en temel sebepti. Şam’ın merkezinde savaş yoktu; ama her gün güvenlik güçleri
evlere baskın düzenleniyor, gençleri alıp gidiyordu. Ben evin tek kızıyım ve
olaylar şiddetlenirken Cezayir’deydim. Ama 4 erkek kardeşim vardı. En büyük
kardeşim askerliğini çoktan yapmıştı ve evliydi. İkincisi, olaylar başladığında
askerliğini yapıyordu; bazı asker arkadaşlarıyla problem yaşamış, 6 aylığına
hapse atıldı. Hapisten salındıktan sonra ailem onu hemen Lübnan’a kaçırdı.
Üçüncü kardeşim 17 yaşındaydı; askerlik çağına girmek üzereydi. Onu da hemen
buraya yolladılar. Kaçan kardeşlerime eşlik eden en büyük kardeşim askerliğini çoktan
bitirdiği için bir süre Lübnan’da kaldıktan sonra Suriye’ye dönebilirim,
hakkımda yakalama kararı da yok, kimse bana bir şey yapmaz diye düşünüp ailesine
döndü. Ama bir gece aniden eve baskın düzenleyip tutukladılar; tam 7 yıl
hapiste kaldı. 2 sene evvel saldılar ve Lübnan’a geldi.”
-
Kardeşleriniz hapiste
neler yaşamış ve serbest kaldıktan sonra durumları nasıldı?
“6
ay hapiste kalan kardeşimi mezarlığa benzeyen bir odaya koymuşlar ve defalarca
tavana asmışlar. Aşırı derecede tükendiğinden yürüyemez, hatta ayakta duramaz
hale gelmiş. Öldüğünü zannedip başka bir odaya götürmüşler. 2 gün sonra
ölmediğini anlamışlar. Bu süreçte askeri mahkemede yargılanıyordu. 6 ay sonunda
-mahkeme sürdüğü halde- sağlığı iyice kötüleştiği için salmışlar. Suriye
hapishanelerindeki berbat durumu havsalanız almaz. (25 Mart ve 27 Mart’ta Suriye
hapishanelerinin nasıl bir yer olduğunu şahitlerin dilinden Instagram hesabıma yazmıştım, tarihlerin üzerine tıklayarak okuyabilirsiniz.) Allah kardeşime ömür vermiş, onca işkenceye rağmen sağ çıktı. Ama hakkındaki
dava kapanmadığı için Suriye’ye geri döndüğü anda tutuklanacak.”
(Bu
esnada söz karıştığı için 7 yıl hapiste yatan kardeşinin durumunu maalesef
öğrenemedim.)
-
Babanız nerede, yaşıyor
mu?
“Öldü.
Annem ile kardeşlerim 2011-2012’de Lübnan’a geldi. Ama babam işleri nedeniyle
Suriye’de kaldı. En büyük kardeşim tutuklandığında Suriye’de sadece babam
vardı; 11 ay boyunca onu aradı, bir haber alabilmek için çırpındı. Sonunda ona
‘Oğlun çoktan öldü’ demişler. Bu sözü duyduktan kısa süre sonra 2014’te kalp
krizi geçirip öldü. (Benzer şekilde üzüntüden ve kahırdan hayatını kaybeden çok
Suriyeli var; ama bunların istatistiği tutulmuyor.)”
-
Allah rahmet eylesin.
Peki, kardeşleriniz şu an ne yapıyor?
“2
sene evvel hapisten salınıp Lübnan’a sığınan en büyük kardeşimin 2 çocuğu var
ve belediyede çalışıyor. İkincisi, gündelik işçi olarak ne bulursa onu yapıyor.
Üçüncüsü, bir süpermarkette çalışıyor. Sonuncusu demircilikle meşgul.
-
Ne zaman ve niçin
Cezayir’e gittiniz?
“Cezayirli
biriyle evlenmiştim; 2012’de gittim ve 1 sene sonra boşanıp tek çocuğumla
Lübnan’a döndüm. İçiyordu. Şiddete uğruyordum; dayak, küfür her şeyi yaşadım.
Dayanamadım.”
-
Lübnan hükümeti
Suriyelileri geri yollamayı planlıyor. Ne yapacaksınız?
“Allak
bullak olmuş durumdayız. Erkek kardeşlerim için çok korkuyorum, hiçbiri
Suriye’ye geri dönemez. Çünkü hakkında yakalama kararı olan kişinin bütün aile
bireyleri tehlike altındadır. Kardeşim hakkında kapanmamış dava olduğundan ben
de dahil ailemizden hiç kimse geri dönemez. En zayıf nokta ailedir. O yüzden
yakalama emri olan kişiyi geri dönüp teslim olmaya zorlamak için ailesinden
kimi bulurlarsa onu hapse atıyorlar. Geri dönüş biz mülteciler için bir çözüm değil.”
(Dernekte
görevli Lübnanlı devreye girerek şunu söyledi: “Hristiyan ve Şii bazı
siyasetçiler, Suriyeli mültecilerin ekseriyeti Sünni olduğundan ve ülkede
siyasi dengeler mezheplere dayandığından onları istemiyorlar. Sünni Lübnanlılar
ise Filistinli ve Suriyeli mültecilere kucak açıyor. Hristiyan olan
Suriyeliler, Iraklılar ve Filistinliler vatandaşlığa kabul edildi. Ama Sünniler
mülteci konumunda kaldı. Bu yüzden Lübnan Sünnileri olarak Türkiye’yi çok
seviyor ve size büyük bir umut bağlıyoruz.”)
“Evet,
Suriyeliler olarak biz de. Lübnan’da hepimiz Türkiye’deki seçim sonuçlarını
büyük bir heyecanla bekledik ve takip ettik.”
-
Bizim seçimler sizin için
neden önemli?
“Genel
olarak biz Türkiye’yi ve Türkleri çok seviyoruz. Ben Erdoğancıyım. Onu ne
gördüm ne de ondan bir destek aldım. Ama sonuna kadar onunlayım. Türkiye ile
ilgili her şeyi yakından takip ediyorum, seçimlerinizi de. Bu arada annem aslen
Şamlı, babam ise Türk kökenli. Baba tarafımın lakabı İzoli. Türkiye’deki İzol
aşiretindenmişiz. Dedelerimiz aslen Erzurum’danmış. Erzurum-Şam arasında gidip
geliyorlarmış. Şam’a yerleşmişler ve onların nesli Suriye vatandaşı olmuşlar. O
yüzden Türkiye’ye muhabbetim çok.”
-
Göçle birlikte
hayatınızda neler değişti?
“Biz
burada 20 sene kalsak da hayatımızda hiçbir olumlu gelişme olmayacak. Sadece
yaşlanacağız; bir de oğlum büyümüş olacak… Lübnan’da geçinmek çok zor. Elektrik
doğru düzgün yok. Ev kiraları yüksek. 6 kişi 2 odalı bu küçücük evde yaşıyor ve
50 dolar ödüyoruz. Bazen kirayı ödeyebiliyoruz, bazen ödeyemiyoruz.”
-
Oğlunuz okula gidiyor mu?
“5.
sınıfa gidiyor. Fransız okuluna yolladım. Çünkü baba tarafı Cezayirli,
Frankofon. İleride Cezayir’e giderse onları anlayabilsin istiyorum.
Biliyorsunuz Cezayirliler Fransızca-Arapça karışık konuşuyorlar.”
-
Irkçılıkla karşılaştınız
mı?
“Ben
karşılaşmıyorum. Suriyeli ve Lübnanlı bütün komşularla aramız iyi. Ama annem
peçeli olduğu için ona selam vermeyen, tersleyen oluyor. Yine de çok ciddi bir
şey yaşamadık.”
***
Lübnan
sınırına yakın Kusayr bölgesinden göçmüş, 7 çocuklu, eşi engelli olan orta
yaşlı bir hanım.
-
Niçin Lübnan’a sığındınız?
“Savaş
nedeniyle memleketimizden ayrıldık, en küçük yavrum 7 günlüktü. Sürekli
bombardıman vardı; çocuklarım hep korku içindeydi. 2012’de bir gece uyurken rejimin
bombardımanında evimiz isabet aldı ve yıkıldı; enkazdan çıktık.”
-
Savaştan evvel Suriye’de
hayatınız nasıldı?
“O
kadar güzeldi ki... Evimiz ve arabamız vardı. Geçimimizi sağlıyorduk. Mutlu
mesut yaşıyorduk. Eşimin kıyafet dükkânı vardı, sağlıklıydı. Hepsi bitti gitti.
Şu an 2 odalı evde 10 kişi yaşıyoruz.”
-
Lübnan’da hayat çok zor. Siz
ne gibi zorluklar yaşıyorsunuz?
“Kira,
masraflar ve çocuklarımın eğitimi… her şey çok zor. Ulaşım çok pahalı hale geldiğinden
son 2 yıldır çocuklarımı okula yollayamaz oldum.”
-
Evinizde çalışan var mı?
“Eşim
kalp krizi geçirdi. Ayak bileğindeki rahatsızlık yüzünden yürüyemez oldu,
engelli. Sadece 20 yaşındaki oğlum çalışıyor. Gündelik ne iş bulursa onu
yapıyor, ama kazancı yetmiyor. 65 dolarlık kiramızı ödeyebilmek için
harcamalarımızı en temel ihtiyaçlara göre sıraya soktuk. Oruç tutar gibi
yaşıyoruz. Artık meyve falan yiyemiyoruz.”
-
Oğlunun aylık kazancı ne
kadar?
“Günlük
çalıştığı için belli olmuyor. İşe göre değişiyor. Bazen 3, bazen 6 dolar
yevmiye alıyor. Asıl işi dekorasyon. Oğlumun kazancı yetmediğinden ben de
ahududu ve asma yaprağı toplayıp paketleyip satıyorum. Günde 1-2 dolar
kazanıyorum.”
-
Lübnan hükümeti
Suriyelileri geri göndermek istiyor. Sizi de zorla göndermeye kalkışırsa ne
yapacaksınız?
“Lübnan’a
kaçak yollardan girdiğimiz için çok korkuyoruz. Her şey Allah’ın elinde; O ne takdir etmişse onu yaşayacağız. Suriye’de
başımızı sokabileceğimiz bir evimiz yok. Geri dönmek bir bilinmezliğe
sürüklenmek demek. Şu an aile geçimini sağlayan oğlumu Suriye’ye döndüğümüzde hemen
askere alacaklar. Savaştan bu yana askerlik 9-10 sene sürüyor. Biz bu süreçte ne
yapacağız, ne yiyip ne içeceğiz? Dahası askerler kendi insanımızı öldürüyor. Suriye’de
askerlik yapmak haram.”
-
Geri dönebilmeniz için ne
gerekiyor?
“Savaşın
bitmesi ve ülkenin istikrara kavuşması lazım. Bu gerçekleştiğinde kendi
irademizle döneceğiz.”
-
Lübnan’da da Suriye’deki gibi
sürekli korku içindesiniz…
“Evet,
sürekli korku içindeyiz; ama Suriye’de yaşadığımız korku katbekat fazlaydı.”
-
Bir gelecek beklentin,
hayalin var mı?
“Buradan
ayrılıp çocuklarımın eğitim alabileceği her neresi varsa oraya gidebilmek.
Çocuklarımın psikolojisi altüst oldu; başka çocuklar okula gidip her şeyi öğrenirken
kendilerinin cahil kalmalarına çok üzülüyorlar. Ben de kahroluyorum.”
-
Suriye’de yaşayan
akrabanız var mı? Onlar ne durumda?
“Var.
Onların da hayatı çok zor. Ama bizimki onlarınkinden daha zor. Çünkü onların
ekip dikmek için bir arazisi var. Bizim hiçbir şeyimiz yok. Allah’ın rahmeti ve
merhameti sayesinde yaşıyoruz.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder