ALGILAR VE GERÇEKLER ARASINDA SURİYELİLERİN
GENEL DURUMU
Söyleşi: Zahide Tuba Kor
Konuşan: Şehadet Özek
Genç dergi, Haziran 2023, http://m.gencdergisi.com/14955-algilar-ve-gercekler-arasinda-suriyelilerin-genel-durumu.html
NOT: Blogda
yer alan 850 küsur içeriğe http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html linkinden
toplu olarak ulaşabilirsiniz.
Blogdaki
şahsıma ait bütün yazı, tercüme, fotoğraf ve infografikleri kaynak göstermek
şartıyla kullanabilirsiniz.
Şehadet Özek: Ortadoğu Uzmanı, Araştırmacı
Yazar Zahide Tuba Kor Hocamız ile Suriyelilere yönelik varolan önyargıları ve
gerçekleri konuştuğumuz röportajımız dileriz Suriyelilerle yeniden aramızda
kardeşlik köprüleri kurmamıza vesile olur.
Hocam Suriyelilere karşı ülkemizde bir ön yargı var. Kimisi rahat olduklarından dem vuruyor kimisi de devlet hakkımızı onlara veriyor, işimizi elimizden alıyorlar gibi söylemlerde bulunuyorlar... Bu algıların doğruluk payı var mı sizin görüşünüz nedir?
Ülkemizde
Suriye ve Suriyeliler ile ilgili söylentilerin yüzde 90-95 yanlış.
Türk
devletinin verdiği parayla geçindikleri zannediliyor; oysa devlet hiçbir
Suriyeliye tek kuruş para vermiyor, kira veya fatura yardımı da yapmıyor.
Suriyeliler ya çalışarak ya da AB’nin finanse ettiği kişi başı 230 TL’lik
Sosyal Uyum Yardımı ile geçiniyorlar (2017-2021 arası 120 TL idi). Kızılay Kart
aracılığıyla dağıtılan bu AB yardımından Suriyelilerin yüzde 40’ı (1,4 milyonu)
yararlanabiliyor. Bu arada AB, BMMYK, UNESCO, UNICEF, DSÖ gibi birçok
uluslararası kuruluş eğitimden sağlığa farklı alanlarda proje bazlı destekler
veriyor. Ayrıca Türklere veya Suriyelilere ait STK’ların da fakir sığınmacılara
yardımları var; yurtdışındaki yabancı partner kuruluşların bu STK’lara maddi
desteği hiç de az değil. Ama halkımız yardımların kendi vergileriyle karşılandığını
zannediyor ki bu doğru değil.
Suriyelilerin
yüzde 30-35’i (1 milyondan fazlası) alın teriyle çalışıp kendi ayakları üzerinde
duruyor ve bunların arasında ilkokul çocukları da var. Kahir ekseriyeti, -işverenler
yük altına girmek istemediği için- kaçak çalışmak zorunda kalıyor; yani
sigortasız, düşük maaşla, uzun mesailerle ve izin hakkı olmadan... Zorlu
çalışma koşulları yüzünden depresyona girenler bile var.
Suriyeliler
bizim işimizi alıyor yaygarası çok. Oysa tarım, imalat ve inşaat sektöründe
çalışan vasıfsız Türk işçiler dışında kimsenin işini almıyorlar; tam aksine
onlar, Türk gençlerin yapmaya tenezzül etmediği (fabrika işçiliği, ziraat ve
hayvancılık gibi) veya fazla becerikli olmadığı (el mahareti isteyen işler,
tamircilik gibi) alanlarda çalışıyorlar. İki halk iktisaden birbirini
tamamlayıcı özelliklere sahip. Yine şehirli Halepliler doğuştan tüccar ve
girişimci olup Türkiye’de açtıkları birçok iş ve fabrika var. Suriyeli doktor,
avukat, mimar gibi profesyonel meslek sahiplerinin ve iyi eğitimlilerin birçoğu
burada kendilerine iş imkânı olmadığından Avrupa’ya gitmek zorunda kaldı.
Arapça ve yabancı dil öğretmenliği yapanların sayısı da fazla.
Yıllardır
görüştüklerimin çoğu, kirayı ve faturaları ödedikten sonra temel ihtiyaçlarını karşılayamamaktan
yakınıyor. Ama tabii ki tüccar ve girişimci sınıftan iyi iş tutturup maddi
bakımdan rahata kavuşanlar var. Öte yandan rejimin adamlarından olup Suriye’de
halkın mallarını gasp etmiş veya kirli işlere bulaşmış burada gösterişli hayat
sürenler de mevcut.
Üniversiteye
imtihansız girip hakkımızı yiyorlar yaygarası var. Oysa yabancı öğrencilerin
girdiği YÖS sınavıyla ve -Türklerin değil- yabancı öğrencilerin kontenjanından
üniversiteye giriyorlar. Tam rakamı da vereyim: 2021-2022 döneminde Türkiye
üniversitelerinde okuyan 260 bini yabancı toplam 8,3 milyon öğrenciden sadece
53 bini, yani oransal olarak binde 6’sı Suriyeliydi. Yabancı öğrenci
sayıldıkları için yüksek harçlar ödemek zorunda olduklarından son yıllarda üniversite
hayali suya düşen birçok genç var.
Vatandaşlık üzerinden fırtınalar kopuyor. Oysa “geçici misafir” statüsündeki Suriyelilerin vatandaşlık elde etme hakkı yok. Devlet yaptıklarıyla ülkemize faydası dokunacaklara ve bir de Türkmenlere davet usulüyle vatandaşlık veriyor. 11 yılda vatandaşlık elde eden Suriyeli sayısı 220 bin, yani bütün Suriyelilerin sadece yüzde 6’sı.
Suriyeliler
için rejim güçleri tarafından çıkan af kararları neticesinde ülkenize dönün
çağrısı yapıldı. Bu çağrıdaki asıl amaç neydi? Giden Suriyeliler oldu mu?
Rejim
2011’den beri her sene bir veya birkaç af çıkartıyor zaten. Suriyelilerden aflara
itibar edenler çok az. 2022’deki af kararının akabinde Suriye’nin kuzeyine
gerçekleştirdiğim ziyarette bana şöyle dediler: “Bugüne kadar kaçıncı defa
af çıktı, ama hepsi de koskoca bir yalandı. Rejimin geçmiş sicilini
bildiğimizden burada kimse o af yalanını yutmaz.” “Geçmişte ilan edilen
çatışmasızlık bölgelerinde (Dera’da, Guta’da vs.) rejimle anlaşıp boyun
eğenler, yani ‘affedilenler’, sonradan ya hapsedildi ya da katledildi. Bir daha
buna inanacak değiliz.”
Rejim
sanki savaş bitmiş, halkıyla barışmış ve her şey normalleşmiş havası vererek
uluslararası tecridi ve ekonomiyi felç eden yaptırımları kırmaya, kendine
meşruiyet alanı açmaya çalışıyor. Geçmişte af vesilesiyle ülkeye dönenlerden
veya hapisten çıkartılanlardan tekrar hapse atılanların veya kayıp olanlar var.
Öte
yandan Suriye ekonomisi 2020’den beri çökük. Başkent Şam’da dahi -zenginlerin
mahalleleri hariç- doğru düzgün elektrik, su, tüp, benzin ve yakacak yok.
Suriye’de halkın yüzde 90’dan fazlası fakirlik, yarısı da açlık sınırı altında
yaşıyor. Memur maaşı 20-25 dolar arasında; bu parayla aile geçindirmek imkânsız.
İnsanlar yurtdışındaki akrabalarının yolladığı paralarla ayaktalar. Fakirlik
yüzünden her türlü suç artmış durumda. Sokaklar dilenen dul ve yetimlerle dolu.
Savaşta rejime sonuna kadar bağlı kalanlar bile artık yurtdışına çıkış yolu ararken
af çıktı diye Suriyeliler döner mi?
Bu
arada rejim ülke topraklarının üçte ikisine hâkim; ama nüfusun sadece üçte biri
rejim bölgesinde yaşıyor. Bunların çoğu da kadınlar, çocuklar ve yaşlılar. İnsanlar
dönmüyor, rejimin geri aldığı bölgeler boş. Çünkü güvenlik yok, çeteler cirit
atıyor, rejim bombardımanında yıkılan binalar ve altyapı yeniden inşa edilmedi;
birçok insanın geri döndüğünde başını sokabileceği bir evi, çocuğunu yollayacağı
bir okul, hastalandığında gideceği bir hastane artık yok.
Rejimin geçmişte sokağa dökülmüş gençlerden intikam alma arzusu da zerrece dinmiş değil. Suriyeliler döndüklerinde başlarına ne geleceğini çok iyi biliyorlar.
“İslam
coğrafyasında gerçekten değişim-dönüşümü sağlayacak aktörler bireylerdir.” diye
bir ifadeniz var. Bu düşüncenizi biraz açar mısınız? Zira İslam’da
değişim-dönüşüm toplumsal bir zemin üzerinden dile getirilir genelde.
Aslında
söylediğinizle fazla çelişmiyorum. Toplumu oluşturan da bireydir. Sizin işaret
ettiğiniz zeminin temeline iniyorum.
Bu
sözü, devlet mekanizmasına ve yönetici elite veya siyasi liderlere çok fazla
anlam yüklediğimiz ve bir kahraman lider çıkacak sihirli değneğiyle her şeyi
düzeltiverecek zannettiğimiz için söylüyorum. İlahi vahyin devleti veya toplumu
değil, bireyi hedef alması bana çok anlamlı gelir. Tek tek bireyi yeniden inşa
etmeden ve nitelikli bir hale getirip güçlendirmeden toplumda ve devlette
hakiki bir değişim-dönüşümü sağlayamazsınız. Ben aşağıdan yukarı değişime
inanlardanım, yukarıdan aşağıya değil.
İşin diğer bir boyutu, uzun süren savaşlarda
nitelikli bireyler ya ülkelerini terk ederler ya hayatlarını kaybederler.
Geride kalan gençler savaş yüzünden eğitim bile göremez ama eline silah alarak
milisleşir ve zamanla silahın gücüyle yönetim kademelerine yükselirler. Sonuç
tam bir felaket olur. Savaş bölgelerinde barış döneminde işte bunun sıkıntıları
yaşanıyor. O yüzden diyorum ki tek tek bireyleri eğitmek ve güçlendirmek hayati
bir mesele.
Yaşananların ardından sizin dikkatinizi çeken yeniden hayata tutunan, azmi ve umudu içerisinde barındıran bir hikâye oldu mu?
Birçok
hikâye var.
2013’te
ailesiyle Kayseri’ye sığınan bir genç kız, okula giden Türk çocukları gördüğünde
hep ağladığını, komşuları sayesinde okula kabul edildiğini, tek bir kelime
Türkçe bilmeden başladığı eğitim hayatında hem ortaokulu hem de liseyi
birincilikle bitirdiğini anlatmıştı; şu an tıp fakültesinde.
Geçen
sene İnönü Üniversitesi’nden yabancı öğrenci kategorisinde birincilikle mezun
olan bir genç kız, 2015’te Türkiye’ye geldikten sonra hayata nasıl sıfırdan
başladığını anlatmıştı. Dershanede, fırında, kafede düşük yevmiyelere çalışıp üniversite
harcını biriktirmiş. Beyaz eşyası olmadığından bütün çamaşırını ve bulaşığını
hep elinde yıkamış, kışın soğuktan donduğu olmuş. Bu şartlar altında tarih
okuyup derece yapmıştı.
Kilis’e her gidişimde ziyaret ettiğim, şu an lisede okuyan bir genç var. Evleri bombalanıp üzerlerine yıkıldığı için bir bacağı kesik. Koltuk değnekli. Hem hafızlık yapıyor hem okuyor ve takdirle sınıfını geçiyor.
Yakın
zamanda bir kitabınız çıkacak, bize onunla ilgili ipuçları verebilir misiniz?
Okuru nasıl bir kitap bekliyor?
Suriye
ve Suriyelileri konu alan iki kitabım çıkacak. Algılar ile Gerçekler
Arasında Suriye ve Suriyeliler başlıklı kitabımda konuları -yıllardır
yaptığım saha araştırmalarına dayanarak- ben anlatıyorum. Henüz başlığını
koymadığım, kapsamlı röportajlardan oluşan diğerinde ise hemen her meslekten,
ideolojiden, etnik-dini gruptan, vilayetten ve yaştan otuz küsur Suriyeli ve
Filistinli Suriyeliye devrim/isyan sürecinde, savaşta ve göçle birlikte neler
yaşadıklarını, neler hissettiklerini ve ülkelerinin bugünü ve geleceği hakkında
neler düşündüklerini anlattırıyorum. Birbirini tamamlayıcı mahiyetteki bu iki
kitap önemli bir boşluğu dolduracak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder