SALGIN
DÜNYA EKONOMİSİNİ NASIL ETKİLEYECEK?
Kenneth Rogoff (Harvard Üniversitesi’nde Ekonomi ve
Kamu Politikası Profesörü; 2001-2003 yılları arasında IMF baş ekonomisti)
Project
Syndicate, 2.3.2020
Tercüme
ve editoryal katkı: Zahide Tuba Kor
NOT: Bu özet tercüme Fikir
Turu web sitesinde 12.3.2020 tarihinde yayınlanmıştır.
NOT:
Blogda yer alan 800 küsur içeriğe http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html linkinden toplu olarak ulaşabilirsiniz.
Kaynak
göstermeden blogdaki
yazı, tercüme ve infografikleri kullanmamanız önemle rica olunur.
Özet: Küresel durgunluk ihtimali neden çok arttı? Beklenen
durgunluğun 2001 ve 2008’dekilerden farkı ne? Salgın ekonomileri nasıl
etkileyebilir? Ekonomide rahatlama için hangi ülkeye ne görev düşüyor?
Harvard Üniversitesi’nde Ekonomi ve Kamu
Politikası Profesörü Kenneth Rogoff da bunlardan biri. 2001-2003 yılları
arasında IMF baş ekonomisti olan ve 2011 Deutsche Bank Finansal Ekonomi Ödülü
sahibi akademisyenin Türkçeye çevrilmiş Bu Defa Farklı: Finansal
Çılgınlığın 800 Yıllık Tarihi başlıklı bir kitabı da bulunuyor.
Prof. Rogoff, 2 Mart’ta Project Syndicate web sitesi için kaleme aldığı
“1970’lerin Hissiyatı” başlıklı yazısında, yeni bir küresel durgunluğun eli
kulağında olduğunu ve bunun, hem arz hem de talep tarafında yaşanacak şoklar
nedeniyle 2001 ve 2008’deki durgunluklardan çok daha farklı olabileceğini
vurguluyor.
Yazar, eli kulağındaki durgunluğun Çin’den
kaynaklanacağı kanaatinde. “Çin, yüksek kaldıraçlı [yani borçlanarak özsermaye
kârlılığını artıran] bir ekonomi; 1980’lerin hızla büyüyen Japonya’sında
yaşandığı gibi uzun süreli bir durgunluğu kaldıramaz. İnsanlar, işletmeler ve
belediyeler büyük borçlarını geri ödemek için fonlara ihtiyaç duyuyor. Keskin
şekilde terse dönen nüfus, teknolojik ilerlemeyi yakalama ölçeğinin daralması
ve ardı ardına gelen teşvik programlarıyla büyük konut bolluğu önümüzdeki on
yıl içinde Çin için ciddi şekilde yavaşlayan bir büyümenin habercisi.”
Neden hem arz hem talep şoku kapıda?
Yazara göre, 21. yüzyılda yaşanan iki
küresel durgunluğun aksine, yeni coronavirüs salgını hem arz hem de talep
şokuna işaret ediyor. Bu çift taraflı şoku şöyle açıklıyor: “Salgının bulaşma
korkusunun, havayolları ve küresel turizm talebini vuracağına ve ihtiyati
tasarrufların artacağına şüphe yok. Ancak on milyonlarca insan (evde tecrit
nedeniyle veya korkudan) işe gidemediğinde küresel tedarik zincirleri bozulur,
sınırlar kapatılır ve dünya ticareti küçülür, böylelikle arz tarafı da en az
diğer kadar zarar görür.”
Rogoff, politika üretenlerin ve ekonomi
yorumcularının birçoğunun, arz bileşeninin müstakbel küresel durgunluğu daha
önceki ikisinden nasıl farklı kılabileceğini kavrayamadıkları kanaatinde.
Yazara göre “Büyük ölçüde talep eksikliğinden kaynaklı durgunlukların aksine,
arz tarafının tetiklediği meydan okumaların tehlikesi, üretimde keskin
düşüşlere ve yaygın darboğazlara neden olabilmesi. Bu durumda, -bazı ülkelerin
1970’lerin gaz kuyruklarından bu yana görmediği- yaygın [mal] kıtlıklar[ı],
enflasyonu sonunda aşağıya değil yukarıya çekebilir.”
Yazar, şu an için enflasyonu kontrol
altına alma koşullarının olağanüstü elverişli olduğunu kabul ediyor; ancak
-düşük enflasyonun ardındaki ana faktörün 40 yıllık küreselleşme olduğunu
hesaba katarak- içe kapanmayı tetikleyen ticaret ihtilafları ve corona
salgınıyla birlikte fiyatlarda yukarı doğru baskı yaşanacağını öngörüyor. “Bu
senaryoda yükselen enflasyon, faiz oranlarını artırabilir ve hem para hem de
maliye politikasında karar alıcılara meydan okuyabilir” diyor.
Salgın hangi ülke ekonomisini nasıl
yakaladı?
Yazar, COVID-19 krizinin, büyümenin zaten
hassas ve birçok ülkenin aşırı borçlu olduğu bir dönemde dünya ekonomisini
vurduğuna dikkat çekiyor. “2019’da küresel büyüme sadece % 2,9’du, yani
tarihsel olarak küresel durgunluğa yol açan %2,5 seviyesine yakındı. Virüs
vurmadan evvel İtalya’nın ekonomisi toparlanmaya henüz zar zor başlamıştı.
Japonya’nın ekonomisi, kötü bir zamanlamayla katma değer vergisi zammının
ardından zaten durgunluğa girmeye başlamış; Almanya’nınki ise siyasi
karışıklığın ortasında yalpalamaktaydı. Amerikan ekonomisi en iyi durumda;
ancak Kasım ayında yapılacak başkanlık ve kongre seçimlerinden önce bir
durgunluğun başlama ihtimali daha evvel %15 iken artık bu oran çok daha yüksek
görünüyor.”
Rogoff, yeni salgının, virüsle mücadele
için gerekli kaynaklara ve teknolojiye sahip ülkelerde bile çok fazla iktisadi
zarara neden olacağı düşüncesinde. Bunu Çin ve diğer bazı ülkeler üzerinden
açıklıyor: “Mevcut salgının merkez üssü olan Çin’in Wuhan şehrinde yaşananlar
uç olmakla birlikte açıklayıcı. Çin hükümeti, 58 milyon insanıyla Hubei
eyaletini sıkıyönetim ilan ederek evlerine hapsetti; sıradan vatandaşlar çok
özel durumlar hariç dışarı çıkamıyor. Hükümet anlaşıldığı kadarıyla yaklaşık
altı haftadır Hubei’deki vatandaşlarına yiyecek-içecek sağlayabiliyor ki bunu
fakir bir ülkenin yapabilmesi hayal bile edilemez.
Çin’in başka yerlerinde, özellikle Şanghay
ve Pekin gibi büyük şehirlerde çok sayıda insan, hastalığa maruz kalma
ihtimalini azaltmak için çoğu zaman evlerinde kalıyor. Güney Kore ve İtalya
gibi ülkelerin hükümetleri Çin kadar aşırı önlemler alamayabilir; ancak birçok
insanın evden çıkmaması, iktisadi faaliyetler üzerinde ciddi olumsuz etkiye
işaret ediyor.”
Politikacılar hangi çözüme yönelmeli?
Prof. Rogoff, “Küresel durgunluk ihtimali
çarpıcı bir şekilde artmış durumda; hem de yatırımcıların ve uluslararası
kurumların kabul ettiği geleneksel tahminlerden çok çok daha fazla” diyor ve
şunları öneriyor:
“Politika üretenler, faiz indirimlerinin
ve mali teşviklerin yanı sıra, küresel tedarik zincirlerinde yaşanan büyük şoka
da çözüm bulmalılar. En acil rahatlama, ABD’nin ticaret savaşında gümrük tarifelerini keskin
şekilde düşürmesi, böylelikle piyasaları yatıştırması, Çin ile birlikte devlet
adamlığını sergilemesi ve parayı Amerikalı tüketicilerin cebine koyması
olabilir. Küresel bir durgunluk, tam da izolasyon değil iş birliği zamanıdır.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder