13 Mart 2020 Cuma

A.ATVAN: SUUDİ ARABİSTAN ‘PETROL’ VE ‘DARBE’ HAMLELERİYLE NE YAPMAK İSTİYOR?




SUUDİ ARABİSTAN ‘PETROL’ VE ‘DARBE’ HAMLELERİYLE NE YAPMAK İSTİYOR?

Abdülbari Atvan (Arap dünyasının önde gelen gazetecilerinden olup şu an Ra’i el-Yevm haber sitesi genel yayın yönetmeni; daha evvel el-Kuds el-Arabî gazetesi genel yayın yönetmeniydi)
Ra’i el-Yevm, 10.3.2020 ve 7.3.2020

Tercüme ve editoryal katkı: Zahide Tuba Kor

NOT: Bu özet tercüme Fikir Turu web sitesinde 13.3.2020 tarihinde yayınlanmıştır. 

İngilizcesi “Riyadh Launches Another War” ve “More Trouble in the House of Saud” başlığıyla yayınlanan yazıların tamamını okumak için üzerilerine tıklayınız

NOT: Blogda yer alan 800 küsur içeriğe http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html linkinden toplu olarak ulaşabilirsiniz.
Kaynak göstermeden blogdaki yazı, tercüme ve infografikleri kullanmamanız önemle rica olunur.



Özet: Coronavirüs salgınından sonra petrol fiyatlarını düşürerek, kendi ülkesinin ekonomisini de zora sokabilecek riskli bir karar alan Suud Veliaht Prensi, aile içinde de yeni bir iktidar mücadelesi başlattı. Prens’in amacı ne? Giriştiği riskli savaşları kazanabilir mi? Dünya bundan nasıl etkilenecek?

Suudi Arabistan son bir haftadır gerek kraliyet ailesi içindeki kritik tutuklamalar gerekse petrol fiyatlarındaki hızlı düşüş nedeniyle dünya gündemine oturdu. Arap dünyasının önde gelen gazetecilerinden, geçmişte el-Kuds el-Arabî gazetesinin, şu an Ra’i el-Yevm haber sitesi genel yayın yönetmeni olan Abdülbari Atvan geçtiğimiz günlerde bu konularda iki yazı kaleme aldı.
Atvan, 10 Mart’taki “Riyad Bir Savaş Daha Başlattı” başlıklı yazısında, Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın birkaç gün arayla iki yeni savaş başlattığına dikkat çekiyor.
İlk savaşı ülke içinde veriyor; iktidardaki gücünü konsolide etmek ve tüm hasımlarını etkisizleştirmek üzere üst düzey prensleri ve onların birlikte iş tuttuğu yakınlarının tutuklama kampanyasını yürütüyor.
İkincisi ise küresel çaplı ve petrol fiyatlarıyla ilgili. Suudi Veliaht Prens, coronavirüs salgını yüzünden küresel talepte düşüşün vurduğu petrol fiyatlarını yukarı doğru çekmek istedi. Bu amaçla da günlük 1,5 milyon varil üretim kesintisi konusunda OPEC’le anlaşmayı reddettikten sonra Rusya’yı cezalandırmak üzere üretimde artış emri verdi ve Suudi petrolünün fiyatını düşürdü.
Bu ‘misilleme’ hareketinin ilk sonucu, petrol fiyatlarının %30’luk bir çöküşle varil başına 30 dolar seviyesine düşmesiydi ki uzmanlara göre bu savaş devam ederse 25 doların da altına düşebilir.

Petrol üretiminde Rusların ve Suudluların anlayış farkı
Yazar, uzmanların bir ateşkes öngörmediğini vurguluyor. Çünkü “düşük petrol fiyatlarını destekleyen Rusya üretimi azaltmak istemiyor. Son yıllarda üretim patlamasının yaşandığı Amerikan kaya petrolüne karşı Rusya da paralel bir savaş yürütüyor ve daha ucuz ham petrolün kaya petrolünü piyasadan çıkarabileceğine inanıyor.”
Yazar bunun, Suudi Arabistan’ın Rusya’ya karşı giriştiği ikinci fiyat savaşı olduğunu hatırlatıyor. “İlkini 2014’te ABD’nin teşvikiyle Rusya ve İran ekonomilerini zarara sokmak üzere başlatmıştı. Fiyatlar, varil başına yaklaşık 120 dolardan 40 dolara düşmüş; ancak bu taktik başarısız olmuştu. İki hedef ülkenin kayıpları katlanılabilirdi, ekonomileri beklendiği gibi çökmedi ve hatta krizden güçlenerek çıktılar. Suudi Arabistan ve Körfez müttefikleri ise yüz milyarlarca dolar gelir kaybına uğradı.”
Yazar diyor ki, “Suudi karar verici, Rusya’da varil başına üretim maliyetleri Suudi Arabistan’ınkinin iki katından fazla olduğu için bu kez ilk çark edenin Ruslar olacağı kanaatinde. Görünen o ki petrol gelirlerinin Suudi milli gelirinin yaklaşık %90’ını oluştururken, Rus ekonomisinin çok daha çeşitlendirilmiş ve petrole daha az bağımlı olduğunun farkında değil.”
Atvan, bu karardan Körfez borsalarının büyük bir darbe aldığını, sadece pazartesi günü ortalama %10’luk bir kayıp yaşadıklarını ve Kuveyt’in hisse alım-satımını durdurmak zorunda kaldığını hatırlatıyor.

Bu hamleden en çok zararı kim görebilir?
Bu durum değerlendirmesinden sonra Atvan gelecek öngörülerine geçiyor ve oldukça önemli noktalara parmak basıyor:
“Petrol üreten Körfez ülkeleri, yaygın tahminlere göre, petrol talebinde coronavirüs kaynaklı düşüş devam ederse büyük sorunlarla karşı karşıya kalacaktır. Daha fazla bütçe açığı ve daha düşük büyüme oranı anlamına gelen bu durum nakit rezervlerini tüketmeye, borç almaya, vatandaşlara yönelik vergi ve harçları artırmaya, kamu harcamalarını azaltmaya ve/veya sert kemer sıkma önlemleri uygulamaya zorlayacaktır.”
“Birçok uzman, -diğer Körfez veya OPEC ülkelerine danışılmayan- Suudi hamlesinin pervasızca ve yanlış bir zamanlamayla yapıldığına ve 2014’te olduğu gibi yine geri tepebileceğine inanıyor. Bu hamleden en büyük zararı, büyük bir ihtimalle Muhammed bin Selman’ın 2030 Vizyonu’nda yer alan, krallığın petrol gelirlerine olan bağımlılığını azaltmayı hedefleyen 500 milyar dolarlık yeni mega şehir Neom gibi dev yatırım projeleri görecek.”

Körfez ülkeleri iflasın eşiğinde mi?
Yazar, kısa süre evvel yayınlanan bir IMF raporundaki uyarıya da dikkat çekiyor. Rapora göre, uzun vadede dünyanın fosil yakıtlardan yenilenebilir enerjiye geçmesiyle birlikte 2034’e gelindiğinde birçok Körfez ülkesi iflasla karşılaşabilecek.
Atvan diyor ki “Piyasadaki mevcut kargaşa hali ile coronavirüs krizi bir araya geldiğinde bu tarih öne çekilebilir. Zira alternatif gelir kaynaklarının yokluğunda düşen petrol gelirleri, bu devletleri borç alma, vergilendirme, borçluluk ve IMF reçetelerine başvurmaya zorlayacaktır.”
Atvan yazısını şu önemli tespitle tamamlıyor: “Gün gelecek, mevcut rantçı devlet modeli ve savurganca harcama alışkanlıkları geçmişte kalacak ve insanlar, -yöneticileriyle aralarındaki mevcut toplumsal sözleşme yıprandıkça- siyasi hak taleplerini ve yönetimde söz sahibi olma isteklerini dillendirmeye başlayacaklar. Anlayacağınız, mevcut petrol fiyatlarından çok daha fazlası tehlike altında.”

Veliaht Prens’e karşı darbe hazırlığı mı, Prens mi darbe yaptı?
Abdülbari Atvan, 7 Mart’ta Ra’i el-Yevm’de yayınlanan “Suudi Hanedanlığı’nda Sorunlar Daha Fazla” başlıklı yazısında ise, Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın amcası Prens Ahmed bin Abdülaziz ve yeğeni eski veliaht prens ve içişleri bakanı Prens Muhammed bin Nayif’i ihanet ve darbe planlama suçlamasıyla tutuklama emri vermesi konusunu değerlendiriyor.
Yazara göre bunun iki makul açıklaması olabilir:
“Birincisi, tutuklanan iki prens hanedan içinde veliaht prense karşı bir isyan bayrağı açarak başa geçmeye çalışıyor olabilir. Bu ekip, iç ve dış politikada daha uzlaşmacı ve daha az çatışmacı bir yaklaşıma dayanan ‘geleneksel’ yönetim biçimini geri getirmeyi amaçlıyor olmalı. Geçtiğimiz eylül ayında, kraliyet güvenliğinden sorumlu [kralın yakın koruması Tümgeneral] Abdülaziz el-Fağm’ın esrarengiz bir şekilde öldürülmesinden sonra böyle bir planın gizlice tezgahlandığı söylentileri ortaya çıkmıştı.
İkinci açıklama, Muhammed bin Selman’ın babasını -hastalığı ve iş göremezliği nedeniyle- saf dışı bırakıp kendisini kral ilan etme hazırlıklarının bir başlangıcı olarak aile içindeki iki ana rakibinden kurtulmak için harekete geçtiği yönünde. Yani bu hamleyle veliaht prens muhtemel baş rakiplerine önleyici bir darbe indirdi.”
Atvan yazısında, veliahtın -muhtemelen güvenlik endişeleri nedeniyle- kamuoyu önüne nadiren çıktığını ve büyük ölçüde saray duvarlarının arkasından ülkeyi idare ettiğini belirtiyor. Özellikle yönetici aile içinden yükselen güçlü muhalefetin farkında olduğunu ve şahsi güvenliği için yabancı paralı elemanlara ve istihbarat kuruluşlarına bel bağladığını vurguluyor.
Tutuklanan Prens Ahmed hakkında da şunları yazıyor:
“Kral Selman’ın öz kardeşi ve kraliyet ailesi içinde kritik konumdaki Sudairi kardeşlerin en küçüğü. Muhammed bin Selman’a ve uyguladığı politikalara muhalefetiyle hanedan içinde ve halkın çeşitli kesimlerinde popüler bir isim. Prens Ahmed’i ziyaret edenler, divanının duvarında kralın fotoğrafının yanında veliaht prensinkini hiç görmediklerini söylüyorlar.”
Suudi kanunlarına göre ihanet suçunun cezasının ölüm veya ömür boyu hapis olduğunu hatırlatan Atvan, bu tür cezaların tutuklu prenslere gerçekten uygulanıp uygulanmayacağının kraliyet ailesi içinden yükselecek tepkilere bağlı olduğunu belirtiyor.
Demir yumrukla ülkeyi yöneten ve ordu ile güvenlik birimlerinin tamamını kontrol eden bin Selman’ın 2017’den beri onlarca prensi, en önemli iş adamlarını, eski devlet görevlilerini, din âlimlerini, aktivistleri ve entelektüelleri tutukladığını hatırlatıyor. Ancak veliahtın amcası ve yeğenini tutuklatmasının şimdiye kadarki dalgaların en büyüğü ve en risklisi olduğunu belirtiyor.
Abdülbari Atvan yazısının sonunda şu çarpıcı yorumu yapıyor:
“Suudi Arabistan hem siyaseten hem de iktisaden zor zamanlardan geçiyor. Zaten büyük olan bütçe açığı, -gerek coronavirüs kriziyle bağlantılı seyahat kısıtlamaları yüzünden önümüzdeki süreçte umre ve hac gelirlerinde yaşanabilecek on milyarlarca dolarlık kayıp gerekse petrol fiyatlarındaki sert düşüş nedeniyle- çok ciddi artacak. Başta Yemen Savaşı’nın muazzam maliyeti ve ülkenin hayati petrol altyapısının Husi füze ve İHA saldırılarına maruz kalması olmak üzere, hükümet politikalarına yönelik hem yurt içinde hem de yurt dışında Suudiler arasında bir endişe ve anlamlandıramama hali var. Bu endişeler, hanedanın en önemli iki prensinin tutuklanmasıyla daha da şiddetlenebilir. Önümüzdeki günlerde Suudi Arabistan’da bazı şaşırtıcı gelişmelere ve değişikliklere hazır olun.”


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder