20 Eylül 2017 Çarşamba

C.KAŞIKÇI: SUUDİ ARABİSTAN HİÇ BU DENLİ BASKICI OLMAMIŞTI, ARTIK ÇEKİLMEZ HALDE



SUUDİ ARABİSTAN HİÇ BU DENLİ BASKICI OLMAMIŞTI, ARTIK ÇEKİLMEZ HALDE

Cemal Kaşıkçı (Suudi kraliyet ailesi ve istihbaratına en yakın gazetecilerdendi. Birçok Arap ülkesinde muhabirlik yaptı; Suudi Arabistan’ın ABD Büyükelçisi Prens Türki el-Faysal’ın basın müşavirliğini yürüttü. Önde gelen eş-Şark el-Avsat, el-Mecelle ve el-Hayat gibi Arap basınında günlük veya haftalık köşe yazıları kaleme aldı. Arab News genel müdürü ve el-Vatan gazetesi yazı işleri müdürüydü. Suudi ve Arap televizyon kanallarına sık sık yorumlarıyla katkıda bulunurdu. Bir senedir Arap basınına yazması ve görüş vermesi Suudi rejimince yasaklanmış durumda.)
Washington Post, 18.9.2017

Tercüme: Zahide Tuba Kor


NOT: Daha evvel Cemal Kaşıkçı'dan tercüme ettiğim 10 yazının tercümesini okumak için TIKLAYINIZ.

Düşüncelerini dillendirmeye cesaret eden entelektüellerin ve dinî liderlerin korkması, gözdağı verilmesi, tutuklanması ve kamuoyu önünde küçük düşürülmesinden bahsedip de arkasından benim Suudi Arabistanlı olduğumu söylesem hiç şaşırır mısınız?
Genç Veliaht Prens Muhammed bin Selman, kraliyet basamaklarını tırmanırken memnuniyetle toplumsal ve iktisadi reformları hayata geçirme vaadinde bulunmuştu. Ülkemizi daha şeffaf ve hoşgörülü yapmaktan bahsetmiş, kadınlara araba kullanma yasağı gibi gelişmemiz önündeki engellerle baş etme vaadinde bulunmuştu.
Ama şu an tek şahit olduğumuz şey tutuklama dalgası. Veliaht prensin tahta geçmesinden evvel geçen hafta yaklaşık 30 kişinin gözaltına alındığı söylendi. Tutuklananların bazıları benim yakın dostlarım. Bütün bunlar, ülkemin mevcut yönetimine zıt görüşler serdetmeye cüret eden entelektüellerin ve dinî liderlerin kamuoyu önünde küçük düşürülmesi amacına matuf. Manzara son derece dramatik; zira maskeli güvenlik güçleri ellerinde kameralarla evlere baskın düzenleyip her şeyi kayda alıyor ve evraklara, kitaplara ve bilgisayarlara el koyuyor. Tutuklananlara, Katar’dan para aldıkları ve Katar destekli büyük komplonun bir parçası oldukları suçlaması yöneltiliyor. Benim de aralarında olduğum niceleri, gönüllü olarak sürgüne gitmiş durumda; ülkeme döndüğüm takdirde tutuklanabilirim.
İstanbul ve Londra’da gönüllü olarak sürgünde yaşayan diğer Suudi dostlarımla konuşmak elem verici. Bizim gibi en az yedi kişi var. Yoksa biz Suudi diasporasının çekirdeğine mi dönüşeceğiz? İşadamı ve saygın Twitter fenomeni yakın dostum İssam ez-Zemil’in de aralarında bulunduğu bu tutuklama dalgasını anlayabilmek için sayısız saatlerimizi telefon başında geçirdik. Resmî bir Suudi heyetinin parçası olarak ABD’den vatanına döner dönmez geçtiğimiz salı günü tutuklandı. Bu, Suudi Arabistan’da ne denli nefes kesici bir hızda gözden düşebileceğinizin bir göstergesi. Tam anlamıyla şok edici. Bu, ülkemde hiç de olağan bir durum değil.
2003’te ve ardından 2010’da “ilerici” bir gazete olan el-Vatan’ın yazı işleri müdürlüğü görevinden atılmıştım. Bu süreçte Suudi Arabistan’ın önce İngiltere, ardından ABD Büyükelçiliğini yürüten Prens Türkî el-Faysal’a medya müşavirliği yaptım. Hükümetteki görevimden atılıp ardından yurtdışında hizmet vermem belki acayip kaçabilir. Ama bu tam da bir Suudi paradoksu. En yalın ifadeyle Suudi Arabistan, hem liberal reformcuların hem de muhafazakâr din adamlarının aşırı görüşlerini törpüleyip ılımlılaştırmaya çalışıyor. Tutuklamalar da bu kapsamda.
Peki ama bu korku ve gözdağı iklimi, niçin genç ve karizmatik bir liderin uzunca bir süredir beklenen iktisadi büyümeyi teşvik ve ekonomimizi çeşitlendirme reformlarını yapmayı vaat ettiği bir dönemde bu denli yaygınlaştı? Veliaht prens oldukça popüler; onun reform planı, bir gece yarısı ansızın tutuklanan 30 din adamı, yazar ve sosyal medya fenomeninin neredeyse tamamınca zaten destekleniyordu.
Son aylarda Suudi Arabistan, İslamcılara olanca gücüyle karşı koymaktan tutun hükümetin kara listesine konmak üzere vatandaşları ihbara teşvik etmeye kadar birçok yeni ve uç politikayı devreye soktu. Tutuklananlar da işte bu listedeydi. Suudi yönetimine yakın köşe yazarları mütemadiyen İslamcıların “kökünün kazınması”nı talep ediyorlar. Veliaht prensin Müslüman Kardeşler hareketinden nefret ettiği bir sır değil; ama bir kişiyi Müslüman Kardeşler aktivisti olarak tanımlamak da doğrusu tuhaf bir tezat. Suudi Arabistan bütün siyasal İslam’ın anası konumundayken – ve hatta “Üst Hukuk”unda (laik yorumu nedeniyle biz “anayasa” kelimesini kullanmaktan kaçınıyor, Kur’an bizim anayasamızdır diyoruz) kendisini bir İslam devleti olarak tanımlarken- tutup da bir Suudi yetkilinin İslamcılara vurmasını hep ironik bulmuşumdur.
Kimin hedef alındığından bağımsız olarak demem o ki bu, şu anda Suudi Arabistan’ın ihtiyacı olan şey değil. Halkın destek verdiği bir büyük iktisadi dönüşümden geçiyoruz; bu öyle bir dönüşüm ki bizi petrole bağımlılıktan kurtaracak ve çalışma ve üretim kültürünü yenileyecek.
Bu son derece sancılı bir süreç. Aslında Muhammed bin Selman en büyük hizmeti, İssam gibi iktisatçıları, din adamlarını, entelektüelleri ve işadamlarını böyle bir tutuklama furyasıyla tasfiye etmek yerine onların yapıcı ve farklı fikirler serdetmesini teşvik etmek suretiyle verebilir. 
Arkadaşlarım ve ben yurtdışında kendimizi çaresiz hissediyoruz. Biz ülkemizin başarılı olmasını ve 2030 Vizyonu’nun hayata geçmesini görmek istiyoruz. Hükümetimize muhalif değiliz; Suudi Arabistan’ı derinden önemsiyor, umursuyoruz. Bildiğimiz veya yaşamak istediğimiz tek vatanımız orası. Ama bizler düşman addediliyoruz. Hükümetimden gelen baskılar üzerine en çok okunan Arap gazetelerinden el-Hayat’ın yayıncısı benim makalemi yayınlamaktan vazgeçti. Donald Trump başkan seçildiğinde onu büyük bir coşkuyla sahiplenmeye mesafeli olduğum ve bu konuda uyardığım için hükümet benim Twitter hesabımı yasakladı. Bu yüzden altı ay tamamen sessiz kaldım ki bu, ülkemin hal-i pür melalini ve benim karşı karşıya kaldığım acı tercihleri gözler önüne seriyor.
Yıllar evvel birçok arkadaşım tutuklandığında doğrusu bu benim için acı bir tecrübeydi. Hiç sesimi çıkarmadım. İşimi veya özgürlüğümü kaybetmek istemedim, ailemin geleceğinden endişelendim.
Şimdi ise farklı bir tercihte bulunuyorum. Evimi, ailemi, işimi terk ettim ve artık sesimi yükseltiyorum. Aksini yapmak hapishanede sürünenlere bir ihanet olacaktır. Niceleri ses çıkaramazken ben konuşabiliyorum. Bilmenizi istiyorum ki Suudi Arabistan hiç bugünkü gibi olmamıştı. Biz Suudiler daha iyisini hak ediyoruz.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder