SUUDİ ARABİSTAN HİÇ BU DENLİ BASKICI OLMAMIŞTI, ARTIK ÇEKİLMEZ HALDE
Cemal Kaşıkçı (Suudi
kraliyet ailesi ve istihbaratına en yakın gazetecilerdendi. Birçok Arap
ülkesinde muhabirlik yaptı; Suudi Arabistan’ın ABD Büyükelçisi Prens Türki el-Faysal’ın
basın müşavirliğini yürüttü. Önde gelen eş-Şark el-Avsat, el-Mecelle ve
el-Hayat gibi Arap basınında günlük veya haftalık köşe yazıları kaleme aldı.
Arab News genel müdürü ve el-Vatan gazetesi yazı işleri müdürüydü. Suudi ve
Arap televizyon kanallarına sık sık yorumlarıyla katkıda bulunurdu. Bir senedir
Arap basınına yazması ve görüş vermesi Suudi rejimince yasaklanmış durumda.)
Washington Post, 18.9.2017
Tercüme: Zahide Tuba Kor
NOT: Daha evvel Cemal Kaşıkçı'dan tercüme ettiğim 10 yazının tercümesini okumak için TIKLAYINIZ.
Düşüncelerini dillendirmeye cesaret
eden entelektüellerin ve dinî liderlerin korkması, gözdağı verilmesi, tutuklanması
ve kamuoyu önünde küçük düşürülmesinden bahsedip de arkasından benim Suudi
Arabistanlı olduğumu söylesem hiç şaşırır mısınız?
Genç Veliaht Prens Muhammed bin
Selman, kraliyet basamaklarını tırmanırken memnuniyetle toplumsal ve iktisadi
reformları hayata geçirme vaadinde bulunmuştu. Ülkemizi daha şeffaf ve
hoşgörülü yapmaktan bahsetmiş, kadınlara araba kullanma yasağı gibi gelişmemiz
önündeki engellerle baş etme vaadinde bulunmuştu.
Ama şu an tek şahit olduğumuz şey
tutuklama dalgası. Veliaht prensin tahta geçmesinden evvel geçen hafta yaklaşık
30 kişinin gözaltına alındığı söylendi. Tutuklananların bazıları benim yakın
dostlarım. Bütün bunlar, ülkemin mevcut yönetimine zıt görüşler serdetmeye
cüret eden entelektüellerin ve dinî liderlerin kamuoyu önünde küçük düşürülmesi
amacına matuf. Manzara son derece dramatik; zira maskeli güvenlik güçleri
ellerinde kameralarla evlere baskın düzenleyip her şeyi kayda alıyor ve
evraklara, kitaplara ve bilgisayarlara el koyuyor. Tutuklananlara, Katar’dan
para aldıkları ve Katar destekli büyük komplonun bir parçası oldukları
suçlaması yöneltiliyor. Benim de aralarında olduğum niceleri, gönüllü olarak
sürgüne gitmiş durumda; ülkeme döndüğüm takdirde tutuklanabilirim.
İstanbul ve Londra’da gönüllü olarak
sürgünde yaşayan diğer Suudi dostlarımla konuşmak elem verici. Bizim gibi en az
yedi kişi var. Yoksa biz Suudi diasporasının çekirdeğine mi dönüşeceğiz?
İşadamı ve saygın Twitter fenomeni yakın dostum İssam ez-Zemil’in de aralarında
bulunduğu bu tutuklama dalgasını anlayabilmek için sayısız saatlerimizi telefon
başında geçirdik. Resmî bir Suudi heyetinin parçası olarak ABD’den vatanına
döner dönmez geçtiğimiz salı günü tutuklandı. Bu, Suudi Arabistan’da ne denli
nefes kesici bir hızda gözden düşebileceğinizin bir göstergesi. Tam anlamıyla
şok edici. Bu, ülkemde hiç de olağan bir durum değil.
2003’te ve ardından 2010’da “ilerici”
bir gazete olan el-Vatan’ın yazı işleri müdürlüğü görevinden atılmıştım.
Bu süreçte Suudi Arabistan’ın önce İngiltere, ardından ABD Büyükelçiliğini
yürüten Prens Türkî el-Faysal’a medya müşavirliği yaptım. Hükümetteki
görevimden atılıp ardından yurtdışında hizmet vermem belki acayip kaçabilir.
Ama bu tam da bir Suudi paradoksu. En yalın ifadeyle Suudi Arabistan, hem
liberal reformcuların hem de muhafazakâr din adamlarının aşırı görüşlerini
törpüleyip ılımlılaştırmaya çalışıyor. Tutuklamalar da bu kapsamda.
Peki ama bu korku ve gözdağı iklimi,
niçin genç ve karizmatik bir liderin uzunca bir süredir beklenen iktisadi
büyümeyi teşvik ve ekonomimizi çeşitlendirme reformlarını yapmayı vaat ettiği
bir dönemde bu denli yaygınlaştı? Veliaht prens oldukça popüler; onun reform
planı, bir gece yarısı ansızın tutuklanan 30 din adamı, yazar ve sosyal medya
fenomeninin neredeyse tamamınca zaten destekleniyordu.
Son aylarda Suudi Arabistan,
İslamcılara olanca gücüyle karşı koymaktan tutun hükümetin kara listesine
konmak üzere vatandaşları ihbara teşvik etmeye kadar birçok yeni ve uç
politikayı devreye soktu. Tutuklananlar da işte bu listedeydi. Suudi yönetimine
yakın köşe yazarları mütemadiyen İslamcıların “kökünün kazınması”nı talep
ediyorlar. Veliaht prensin Müslüman Kardeşler hareketinden nefret ettiği bir
sır değil; ama bir kişiyi Müslüman Kardeşler aktivisti olarak tanımlamak da
doğrusu tuhaf bir tezat. Suudi Arabistan bütün siyasal İslam’ın anası
konumundayken – ve hatta “Üst Hukuk”unda (laik yorumu nedeniyle biz “anayasa”
kelimesini kullanmaktan kaçınıyor, Kur’an bizim anayasamızdır diyoruz)
kendisini bir İslam devleti olarak tanımlarken- tutup da bir Suudi yetkilinin
İslamcılara vurmasını hep ironik bulmuşumdur.
Kimin hedef alındığından bağımsız
olarak demem o ki bu, şu anda Suudi Arabistan’ın ihtiyacı olan şey değil.
Halkın destek verdiği bir büyük iktisadi dönüşümden geçiyoruz; bu öyle bir
dönüşüm ki bizi petrole bağımlılıktan kurtaracak ve çalışma ve üretim kültürünü
yenileyecek.
Bu son derece sancılı bir süreç.
Aslında Muhammed bin Selman en büyük hizmeti, İssam gibi iktisatçıları, din
adamlarını, entelektüelleri ve işadamlarını böyle bir tutuklama furyasıyla
tasfiye etmek yerine onların yapıcı ve farklı fikirler serdetmesini teşvik
etmek suretiyle verebilir.
Arkadaşlarım ve ben yurtdışında
kendimizi çaresiz hissediyoruz. Biz ülkemizin başarılı olmasını ve 2030
Vizyonu’nun hayata geçmesini görmek istiyoruz. Hükümetimize muhalif değiliz;
Suudi Arabistan’ı derinden önemsiyor, umursuyoruz. Bildiğimiz veya yaşamak
istediğimiz tek vatanımız orası. Ama bizler düşman addediliyoruz. Hükümetimden
gelen baskılar üzerine en çok okunan Arap gazetelerinden el-Hayat’ın
yayıncısı benim makalemi yayınlamaktan vazgeçti. Donald Trump başkan
seçildiğinde onu büyük bir coşkuyla sahiplenmeye mesafeli olduğum ve bu konuda
uyardığım için hükümet benim Twitter hesabımı yasakladı. Bu yüzden altı ay
tamamen sessiz kaldım ki bu, ülkemin hal-i pür melalini ve benim karşı karşıya
kaldığım acı tercihleri gözler önüne seriyor.
Yıllar evvel birçok arkadaşım
tutuklandığında doğrusu bu benim için acı bir tecrübeydi. Hiç sesimi
çıkarmadım. İşimi veya özgürlüğümü kaybetmek istemedim, ailemin geleceğinden
endişelendim.
Şimdi ise farklı bir tercihte
bulunuyorum. Evimi, ailemi, işimi terk ettim ve artık sesimi yükseltiyorum.
Aksini yapmak hapishanede sürünenlere bir ihanet olacaktır. Niceleri ses
çıkaramazken ben konuşabiliyorum. Bilmenizi istiyorum ki Suudi Arabistan hiç
bugünkü gibi olmamıştı. Biz Suudiler daha iyisini hak ediyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder