TRUMP, KENDİ
YÖNETİMİNİN DIŞ POLİTİKADA BAŞ DÜŞMANI
David
Ignatius (Washington Post gazetesi köşe yazarı, ödüllü
gazeteci ve kitapları en çok satanlar listesinde yer alan casusluk romanı
yazarı)
Washington Post,
26.1.2017
Tercüme: Zahide
Tuba Kor
NOT: CIA ve Amerikan yönetimindeki etkili kişilerle sıkı bağlantıları olan ve yazılarında içeriden önemli bilgiler veren David Ignatius'a ait bu blogda yer alan 63 yazının tercümesini toplu olarak okumak için TIKLAYINIZ.
Başkan Trump’ın görevi devralmasının daha ilk haftasında attığı yakıp
yıkıcı adımlar oldukça dramatik; ama tehlikeli biçimde kendi yönetimi içinden
dahi destekten yoksun. Meksika devlet başkanıyla planlanmış buluşmasının suya
düşmesi ve kendi seçtiği savunma bakanı ile CIA başkanının reddetmesine rağmen
Trump’ın işkence taktiklerini sahiplenmesi, attığı adımların risklerini açıkça
ortaya koydu.
(…)
Trump’ın ilk haftası bize şunu gösterdi: Yeni başkan, kurulu ticari,
iktisadi ve milli güvenlik düzenini altüst etmeye –kendisini eleştirenlerin
korktuklarından çok daha fazla– kararlı. Şu ana kadar gördüğümüz şey, yeni
Beyaz Saray’da [Z.T.K. sağcı haber sitesi Breitbart’ın eski başkanı
ve şu anda Beyaz Saray Baş Stratejist] Stephen K. Bannon etkisinin [Z.T.K.
Cumhuriyetçi Parti eski başkanı ve halihazırda Beyaz Saray Özel Kalemi] Reince
Priebus’tan çok daha fazla olduğu. [Z.T.K. Amerikan basınına yansıyan
haberlere göre bu iki isim arasında şiddetli bir Beyaz Saray’ı kontrol etme
mücadelesi var.] Trump’ın fevri ve duygusal davranışlarının maliyeti de
netleşmekte. İşleri ne denli iyi yürüttüğünü gururla dile getirip durmakta;
ancak görünen o ki yardımcıları, patronlarının çaktığı kıvılcımları söndürmek
için durmaksızın çalışmakta.
Trump’ın attığı tweetleri ve onun alternatif sağ eğiliminin Savunma Bakanı
James Mattis ve Dışişleri Bakanı Rex Tillerson tarafından yumuşatılıp
yumuşatılamayacağı artık çok daha şüpheli. Mattis ve Tillerson’ın bakanlıklara
atanmasını güven tazeleyici bir adım olarak görmüş ve dünyadaki müttefikleri
ilgilendiren konularda Trump’ın havlamasının ısırmasından daha kötü
olabileceğine [bir başka deyişle, eylemlerinin söylemleri kadar kötü
olmayacağına] inanmaya başlamış yabancı ülke liderlerini [bu ilk
icraatlar] endişelendirecek.
Trump’ın abartılı tabiatı, en önem verdiği problemlere çözüm sunma
kabiliyetine de darbe vuruyor. Mesela Meksika meselesini ele alalım: Meksika
ABD’yle bir ticaret savaşı istemiyor ve ülke lideri Peña Nieto, sınır güvenliği
ve [serbest ticaret anlaşması] NAFTA’nın yeniden müzakere edilmesi
konularını çözmeye çalışıyor. Ancak Trump’ın küçük düşürücü tweeti Peña
Nieto’yu siyaseten köşeye sıkıştırdı. Sonuç her iki ülkenin de menfaatlerine
aykırı.
Benzer şekilde Trump’ın işkenceye alenen verdiği destek, onun daha derin
terörle savaş çabalarını baltalıyor. (…) şu an ABD’nin teröristleri yakalayıp
sorgulamak yerine insansız hava uçaklarıyla vurup öldürmesi çok daha kolay. Bu
tür “hedef alarak öldürme” vakalarındaki artış, teröristleri savaş alanından
çıkartabilir ama gerekli istihbaratı sağlamaz.
Hâlihazırda Harvard Kennedy Okulunda ders veren eski CIA yetkilisi Rolf
Mowatt-Larssen’e göre “ABD teröristleri yakalayıp gözaltına almayı ve
sorgulamayı bıraktı. Oysaki teröristleri insansız hava uçaklarıyla öldürmek
onların planları ve niyetleri konusunda bilgi vermez. Ölümcül insansız hava
uçağı saldırıları ve bombardımanların yanısıra adam devşirme ve yakalama
operasyonlarına vurgu çok daha anlamlı. Şu basit sözün de parmak bastığı gibi
‘onların hepsini öldüremezsin’.”
(…)
Başkanlığının ilk haftasında Trump kendi kendisinin en çığırtkan
amigosuydu. Yine şimdiye kadar kendi kendisinin en kötü düşmanıydı. Bütün kendi
kendine zarar veren davranışlarda olduğu gibi, Trump’ın en yakınlarının artık
duruma müdahale etme vakti gelip çattı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder