BEYAZ SARAY BAŞ
STRATEJİSTİ BANNON’A GÖRE OYUN HENÜZ YENİ BAŞLIYOR
David
Ignatius (Washington Post gazetesi köşe yazarı, ödüllü
gazeteci ve kitapları en çok satanlar listesinde yer alan casusluk romanı
yazarı)
Washington Post,
31.1.2017
Tercüme: Zahide
Tuba Kor
NOT: CIA ve Amerikan yönetimindeki etkili kişilerle sıkı bağlantıları olan ve yazılarında içeriden önemli bilgiler veren David Ignatius'a ait bu blogda yer alan 63 yazının tercümesini toplu olarak okumak için TIKLAYINIZ.
Çiçeği burnunda
Amerikan Başkanı Donald Trump’ın Beyaz Saray’daki ilk 11 gününün yeni ateşli
merkezi, radikal İslam’a karşı “Yahudi-Hristiyan” değerlerinin küresel halk
hareketini örgütlemeye çalışan baş stratejisti Stephen K. Bannon.
Bannon yeni yönetimin
entelektüel merkezi. Yaklaşık 10 yıldır ABD’yi ve dünyayı altüst etme arzusunu
zaten ilan etmekteydi. Şu anda yaptığı tam da bu. Trump’ın “Amerika Öncelik”
sloganına dayalı ticaret politikaları ve mültecilere karşı seyahat yasağı,
Bannon’un uzunca bir süredir savunduğu devrimin ilk ışıkları.
Trump’ın
politikalarına karşı isyan büyürken, siyaseten tartışmalı politikalar ile
fiiliyatta ülke temellerinin altını oyan politikaları birbirinden ayırmak
önemli. Nüfusu Müslüman çoğunluklu yedi ülkenin vatandaşlarına yönelik seyahat
yasağını içeren gelişigüzel başkanlık emri, bana ikinci kategoride bir politika
gibi geliyor. Yani bu emir, ABD’nin temel değerlerine darbe vuruyor.
Trump’ın yapmak
istediğini ilan ettiği şeylerin tam aksini üretmesi, seyahat yasağının
akılsızlığını ortaya döküyor. Amerikan ittifaklarını zayıflatıyor,
hasımlarımızı cesaretlendiriyor ve ülkemizi çok daha büyük bir risk altına
sokuyor. Bu, sadece yanlış ve merhametsizce bir plan değil, üstelik tehlikeli
de. Böylelikle İslam Devleti’nin Müslüman karşıtı olan ABD’yle savaştığı
söylemini de teyit etmiş oluyor.
Sabırsızlık ve
düzensizlik, Trump’ın başkanlığının bu ilk günlerinde Bannon’un stratejisinin
zayıflığını ortaya koyuyor. Beyaz Saray’ın açılış salvoları, Senatör John
McCain’in deyimiyle “kendi kendini sakatlama”kla sonuçlanan alelacele, kötü
planlanmış atışlardı. Trump’a verdiği akılla Bannon, Benjamin Franklin’in o
meşhur tavsiyesini göz ardı etmişe benziyor: Acele giden ecele gider.
Bazı
eleştirmenler Bannon’ın bir beyaz milliyetçisi, hatta bir neo-Nazi olduğu
iddiasında. Daha ölçülü anlatılar ise onun dünyayı nasıl gördüğüne ve müesses
nizamın ticaret ve güvenlik politikaları ağını nasıl altüst etmeye çalıştığına
dair kendi açıklamalarına odaklanıyor.
Birçok devrimci
gibi, Bannon’un hikâyesi de kendisini bir anda kitlelerin öncü kolu olarak
görmeye başlayan zengin adama benziyor. Richmond’da orta sınıf bir hayattan
çıkıp Amerikan Donanmasında sakin bir dönem geçirdi; ancak hayatı, Harvard İşletme Fakültesine kaydolduktan, bir
yatırım bankası kuran Goldman Sachs’a katılarak servet kazandıktan sonra
değişti. 2004’te kışkırtıcı muhafazakâr propaganda belgesellerini yönetti.
Ancak 2008 Finanasal Krizi bir dönüm noktası oldu. Bannon bu krizi işçi
sınıfına karşı bir ihanet olarak gördü ve Çay Partisi’nin Cumhuriyetçi ve
Demokrat elitine karşı muhafazakâr isyanını kucakladı.
Kurucusu Andrew
Breitbart’ın ölümünden sonra 2012’de aşırı sağcı Breitbart.com’un başına
geçerek güçlü bir platform elde etti. Nisan 2010’da New York’ta bir Çay Partisi
toplantısında yaptığı YouTube’a yüklenen konuşmasında Bannon’un radikal söylemi
1960’ları hatırlatıyor ve sağ ile solu kaynaştırıyordu: (…)
2014’e
gelindiğinde Bannon, “Davos partisi” diye nitelediği finansal elite karşı
–kendi deyimiyle– “küresel bir çay partisi hareketi”nin öncüsü olarak kendisini
gördü. 2014 yazında Vatikan’daki bir konferansta yaptığı konuşmada Wall
Street’in banka kurtarma paketlerine ve “ahbap çavuş kapitalizmi”ne sayıp
sövdü. Irkçılar ve Antisemitler bu hareketin cazibesine kapılabilir ve ona göre
(…).
2014’te İslam
Devleti’nin yükselişi, Bannon’a kitleleri seferber edecek yeni bir slogan
sundu. Vatikan’daki izleyicilerine “Biz cihatçı İslami faşizme karşı topyekûn
bir savaştayız” diye seslendi. “Kanaatimce radikal İslam’a karşı çok ama çok
çok sert bir duruş sergilemelisiniz” diye de ekledi.
Breitbart’ın
Londra şubesi Brexit’in önde gelen savunucusu olmuş ve İngilizlerin
referandumda AB’den çıkma yönünde oy kullandığı gün Breitbart gürlemişti:
“Gökdelenlerde panik var. Küreselleşmeye karşı bir halk devrimi yolda.” Bannon
da Trump’ın zaferinin ardından 30 Aralık’ta Breitbart’ın radyo programında bu
temayı işleyerek bu daha sadece “ilk raundun zirvesi” dedi.
Geçen Cuma günkü
seyahat yasağı, Bannon’un 5-6 yılı aşkın bir süredir geliştirdiği fikirlerin
bir yansıması. Bu karar, Bannon’un Avrupa’daki müttefiki aşırı sağ partilerden
büyük alkış aldı. Hollandalı popülist Geert Wilders “helal olsun” diye bir
tweet attı. Fransız aşırı sağının lideri Marine Le Pen ise tweetinde “medyanın ve
siyasetçilerin huzurunu kaçıran şey Trump’ın vaatlerini tutması” diye yazdı.
Bannon inkâr
edilemez güçlü radikal bir vizyona sahip. Ancak bu defa tökezledi. Seyahat
yasağı, onun Özgürlük Heykeli’ni hedef aldığını düşünen milyonlarca
Amerikalının karşı-devrimini tetikledi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder