BELÇİKA, TÜRKİYE VE İSLAM DEVLETİ’NİN STRATEJİSİ
George Friedman (Amerikalı siyaset bilimci, Stratfor’un kurucusu ve
2015 yılına kadar başkanı, Geopolitical Futures’ın kurucusu ve yöneticisi)
Geopolitical
Futures, 22.3.2016
Tercüme: Zahide
Tuba Kor
Bu hafta içinde IŞİD tarafından iki saldırı gerçekleştirildi, biri
Türkiye’de diğeri Belçika’da. İki saldırının ardı ardına gelmesi bir tesadüf
olabilir; ama İslam Devleti (İD), diğer terör örgütlerine kıyasla çok daha
stratejik hareket ediyor ve saldırıları koordine etme kapasitesine sahip. Peki,
saldırı için niye Belçika ve Türkiye’yi seçtiler?
Birincisi, her iki ülkede de adamları var. Türkiye Müslüman bir ülke ve
İD Türklerden adam devşirebiliyor, gerektiğinde diğer adamlarını da Türkiye’ye
sevk edebiliyor. Belçika’da da İD’in adam devşirip hücreler oluşturabileceği
önemli bir Müslüman nüfus var. Ama tabii aynısı başka birçok ülke için de
geçerli.
İlginç olan şu ki, bu saldırılar İD’in stratejik açıdan önemli saydığı
ülkelere yönelik yapıldı. Türkiye’nin önemi aşikâr. Ortadoğu’daki büyük
güçlerden biri. Şu anda bozulmuş olsa da daha evvel görece yumuşak ilişkileri
vardı. Türkiye’yi hedef alarak bir düşmanı vurabileceğini sempatizanlarına
gösterdi. Yine İD, -sözkonusu saldırıyla- bu ülke içindeki muhtemel
cihatçılarını, Ankara’nın Suriye ve Irak’ta İD’i vurma kapasitesini siyasi ve
askeri olarak zayıflatacak şekilde Türkiye’yi hedef alması için
cesaretlendireceği ümidinde. İD Türkiye’nin davranışlarını şekillendirmeye
çalışıyor. Türkiye’nin bölgede muazzam bir mevcudiyeti sözkonusu ve aynı
zamanda İD’e Arap olmayan bakışın da bir sembolü.
Belçika ise sadece Avrupa’nın merkezindeki ülkelerden biri değil, aynı
zamanda AB’nin başkenti niteliğinde ve NATO’nın karargahlarına yakın. İD
Belçika’yı vurarak düşman saydığı Avrupa’nın da merkezini vurmuş oldu.
İşte bu, bizi stratejik olarak meselesinin kalbine götürüyor. Türkiye ve
Avrupa beraberce, İD’le mücadelenin potansiyel bir merkezi. Bu girişimi
caydırabilmesinin veya [kendisine karşı] harekete geçme kabiliyetini
zayıflatabilmesinin tek yolu/ihtimali, onlara karşı düzenleyeceği terör
saldırıları. Eğer operasyonlar başarılı olursa iki şeyi yapacaklar: Birincisi,
bu saldırılar, ağır bilançosu yüzünden İD’e düşmanlık konusunda her
ülkede halklar nezdinde bir bölünme yaratacak [Z.T.K. yani halk
içinden biz niye İŞİD’e karşı mücadeleye bulaşıyoruz şeklinde itirazlar
yükselecek]. İkincisi, İD bunu çok sayıda adam devşirebilmek için
kullanacak. Kısa vadede olmasa bile, [saldırıların] kaçınılmaz sonucu
olarak [Müslüman] halka karşı baskı ve sıkı denetim ileride yeni
elemanlar devşirmesini sağlayabilecektir.
İD şu anda konvansiyonel güçlerin ciddi bir baskısı altında ve Irak ile
Suriye arasındaki sınır giderek daralıyor. Muhtemel düşmanlarını
istikrarsızlaştırması lazım. İstanbul’un merkezindeki Taksim’de turistlere
saldırı bir strateji. Avrupa’nın başkentine saldırı da bir başka strateji. İD
Suriye ve Irak’ta sıkıştırıldıkça konvansiyonel bir güç olmaktan çıkıp isyancı [örgüt]
rolüne bürünüyor. (…)
Bu anlamda İD’in seçenekleri azalıyor. Ama öte yandan kendisine yönelik
iki potansiyel tehdit olan Türkiye ve Belçika’ya saldırıyor, bu ülkeler
içindeki kaynaklarını kullanıyor ve pozisyonunu güçlendirebilecek karşılıklar
üretiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder