Z. Tuba Kor, Anlayış Dergisi, Sayı: 76, Eylül 2009,s. 66-67.
NOT: Her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.
TÜRKİYE’NİN gerek Körfez ülkeleri ile ikili gerekse Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ile örgüt düzeyindeki ilişkileri, son yıllarda ivme kazanan karşılıklı ziyaretler, düzenlenen toplantılar ve imzalanan anlaşmalarla tarihinin en parlak dönemini yaşıyor. Daha önce siyasi, ideolojik ve psikolojik engeller yüzünden ekonomik ve ticari alanla sınırlı kalan ve belli bir düzeyin üzerine çıkamayan ilişkiler, artık kurumsallaşma yolunda hızla ilerliyor. İlişkilerin kaderini iktidarların ve rejimlerin ömrüne veya dış konjonktüre bağımlı olmaktan kurtaran kurumsallaşma, hiç şüphesiz bölge açısından gelecek vaat ediyor.
Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Katar, Kuveyt, Suudi Arabistan ve Umman’dan oluşan KİK, İran-Irak Savaşı’nın yaşandığı bir dönemde bölgesel işbirliğini artırmak, petrolün güvenliğini ve ülkelerin bütünlüğünü sağlamak amacıyla 1981’de kurulur. Aslında bölgede yükselen İran tehdidinin de etkisiyle kurulan Basra Körfezi’nin bu ilk kolektif güvenlik sistemi, özellikle ekonomik, sosyal ve kültürel alanda işbirliğini artırma potansiyeliyle öne çıkar. Bugüne kadar üye ülkeler arasında gümrüklerin kalkmasını, serbest dolaşım ve serbest ticareti sağlayan KİK, (bazı anlaşmazlıklar söz konusu olsa da) artık bir ortak pazara, merkez bankasına ve para birimine geçme yolunda ilerliyor. Ortak askerî birimlerin kurulması yolunda da önemli mesafeler kat etmiş durumda. Dünya petrol rezervlerinin %40’ına, doğalgaz rezervlerinin ise %20’sine sahip bu bölge, geçtiğimiz yıllarda tarihî rekorlarını kıran petrol fiyatları sayesinde yaklaşık 5 trilyon dolarlık sermaye birikimiyle de dikkat çekiyor.
Kendi güvenliği ve istikrarı için komşularıyla problemlerini çözmeye ve çevre bölgelerde barış ve istikrarı sağlamaya odaklanan Türkiye, “komşularla sıfır problem” politikasıyla başlattığı süreci, son dönemde kurulan/kurulması planlanan yüksek düzeyli stratejik işbirliği konseyleri aracılığıyla (yani ortak projeler geliştirmek üzere iki ülkeden icracı sekiz bakanlığın yılda birkaç defa, başbakanların ise bir-iki defa bir araya gelerek düzenleyecekleri ortak bakanlar kurulu toplantılarıyla) her alanda “maksimum entegrasyon”a doğru taşıma hedefinde. Bu yeni işbirliği mekanizmalarının ilki Temmuz 2008’de Irak ile gerçekleştirilmiş, bu yılın Temmuz’unda ise bu defa Suriye ile aynı konuda mutabakata varılmıştı; sırada başta Rusya olmak üzere diğer komşular var. Türkiye, ölçek büyüterek komşu ülkelerle geliştirmeye başladığı bu yeni ve örnek ilişki biçiminin farklı bir versiyonunu bölgesel örgütlerden KİK ile de başlatmış durumda.
KİK, ilk defa 2 Eylül 2008’de Cidde’de yapılan toplantısında Türkiye’yi “stratejik ortak” ilan etmiş ve ortak çıkarların bulunduğu tüm alanlarda işbirliğinin geliştirilmesini öngören bir mutabakat zaptı imzalanarak, Konsey ile Türkiye arasında “yüksek düzeyli siyasi ve stratejik diyalog” mekanizması hayata geçirilmişti. Bu bağlamda ilk dışişleri bakanları toplantısı (Türkiye-KİK Yüksek Düzeyli Stratejik Diyaloğu 1. Dışişleri Bakanları Toplantısı) 8 Temmuz’da İstanbul’da yapıldı. Toplantı, KİK’in bir ülkeyle bugüne kadar kurduğu ilk ve en ileri düzeyde düzenli istişare mekanizması olması bakımdan ve bölgede karşılıklı bağımlılıklar yaratarak kriz ve çatışma riskini düşürme potansiyeli açısından tarihî bir adım olarak nitelendiriliyor.
2005’te Bahreyn’de imzalanan ve ekonomik işbirliğini öngören “Türkiye-KİK Ekonomik İşbirliği Çerçeve Anlaşması” İstanbul’daki toplantıda onay belgeleri teati edilerek yürürlüğe girdi. Bundan sonra karşılıklı işbirliğini güçlendirecek birçok mekanizmanın harekete geçirilmesi ve Türkiye’nin AB Gümrük Birliği Müktesebatı ve Ortak Ticaret Politikası’na uyum yükümlülüğü çerçevesinde KİK ile Serbest Ticaret Anlaşması için müzakerelerin bir an önce tamamlanması hedefleniyor. Başta enerji, ulaşım, altyapı, yatırım, gıda güvenliği ve turizm olmak üzere ekonomik, ticari ve teknik her alanda kapsamlı bir ekonomik işbirliği öngörülüyor. İki ekonomik bölge arasında doğrudan ticaretin yapılabilmesi için ulaşımın etkin ve hızlı bir şekilde sağlanması gerekliliğinden hareketle, Körfez’i Türkiye’ye, buradan da Avrupa’ya bağlayacak demiryolu ve otoyolu ağları kurulması planlanıyor. Askerî ve savunma sanayi alanında da karşılıklı işbirliği ve koordinasyon öngörülüyor. Bütün bu hedefler gerçekleştiği takdirde, 2002-2008 döneminde sekiz kat artarak 16,6 milyar dolara ulaşan Körfez ülkeleriyle ticaret hacminin ve aynı dönemde değeri 16,1 milyar dolara varan Türk müteahhitlerin bu ülkelerde yaptıkları toplam işin, önümüzdeki dönemde katlanarak artacağı tahmin ediliyor. Öte yandan siyasi ve ekonomik alanda mevcut bu potansiyelin kültürel alanlarda atılacak adımlarla desteklenmesi hedefleniyor. Halkları birbirlerine yakınlaştırmak üzere kapsamlı sosyal ve kültürel programların hayata geçirilmesi, özellikle eğitim alanında öğrenci değişimi, ortak bilimsel faaliyetler ve kültürel programlar, Türkçe ve Arapça dillerinde eğitim programlarının teşviki gibi projeler gündemde.
Katar Nabucco’da
Türkiye’nin Körfez’le gelişen ilişkileri bağlamında, doğalgaz rezervleri, sermaye birikimi, finans merkezi olma yolunda hızla ilerleyişi ve bölgesel problemlerde başarılı arabuluculuk girişimleriyle dikkat çeken Katar öne çıkıyor. Son yıllarda ikili ilişkilerin gelişmesinde etkili olan karşılıklı ziyaretlerin sonuncusu, Katar Emiri’nin 17-18 Ağustos’ta İstanbul’a yaptığı çalışma ziyaretiydi. Enerji, altyapı yatırımları, işgücü istihdamı, turizm, medya ve serbest seyahat gibi çeşitli alanlarda 8 anlaşma, 3 protokol ve 4 mutabakat zaptı imzalanarak ilişkilerde hukuki altyapının tamamlanması yolunda önemli bir mesafe kat edildi. 2000 yılında 21 milyon dolar olan ticaret hacminin 2008’de inanılmaz bir ivme kazanarak 1 milyar doları aştığı, karşılıklı yatırımların 8 milyar doları geçtiği iki ülke ticari ve ekonomik ilişkilerinin bundan böyle daha da gelişeceği aşikâr. Daha da önemlisi, doğalgaz rezervleri açısından dünya üçüncüsü olan ve kuracağı yeni tesislerle üretim kapasitesini ikiye katlamayı planlayan Katar’ın Nabucco’ya doğalgaz vermeyi kabul etmesi ve iki ülke arasında boru hattı döşenmesi konusunda görüş birliğine varılmasıydı. İki hafta evvel, Nabucco’ya alternatif olarak sunulagelen Güney Akım doğalgaz boru hattı konusunda Rusya’ya destek vererek uluslararası alanda şaşkınlık yaratan ve şüphelere yol açan Türkiye, bu defa Katar ile Nabucco konusunda uzlaşarak endişeleri boşa çıkarmış oldu. Ayrıntıları henüz netleşmemiş olsa da, en az 2.300 kilometre olması beklenen hattın, Irak topraklarından geçerek Türkiye’ye ulaşacağı tahmin ediliyor.
Türkiye ile Körfez’i, gerek kara ve demir yolu ulaşım ağlarıyla gerekse petrol ve doğalgaz boru hatlarıyla birbirine bağlaması beklenen bu yeni ilişki biçimi, ulaşım ve boru hatlarının üzerinden geçeceği Irak ve Suriye başta olmak üzere bölge ülkelerinin istikrarını zorunlu hale getiriyor. İşte bu nedenle önümüzdeki dönemde Türkiye’nin KİK ile artan ilişkileri bölgede barışı, refahı ve istikrarı temin etme potansiyeline sahip.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder