“SURİYE’NİN KUZEYİNDE HERKES PSİKOSOSYAL DESTEĞE
MUHTAÇ”
“SADECE KADINLAR DEĞİL, ÇOCUKLAR DA İNTİHARI
DÜŞÜNÜYOR”
“GÜNLÜK YİYECEK YETERLİ EKMEK BİLE BULAMAYAN
AİLELER VAR”
“YETERSİZ BESLENME YÜZÜNDEN ÇOCUKLAR ÖLÜYOR;
ÖLMEYENLER DAVRANIŞSAL, BİLİŞSEL VE FİZİKSEL OLARAK
GERİLİYOR”
XX (Suriyeli psikososyal
destek uzmanı)
Azez/Suriye, 11.2.2024
Azez,
2016 sonundan beri Türkiye’nin ve muhaliflerin kontrolünde. Savaş, göç,
fakirlik, işsizlik, deprem ve statü belirsizliği yaşayan bölgedeki Suriyelilerin,
özellikle de hanımların problemlerini ve haletiruhiyesini öğrenebilmek için, yıllardır
onlara bireysel veya toplu psikososyal destek hizmeti veren bir psikolojik danışmanla
geçtiğimiz Pazar günü bir röportaj yaptım.
Suriye’nin
kuzeyindeki halkın çoğu savaşı, göçü ve fakruzarureti yaşamış insanlar. Bütün
bunlar kadınların psikolojisini nasıl etkiliyor?
Suriye’nin
içinde yaşayanlar olarak hakikaten çok zor psikolojik etkilerle boğuşuyoruz.
Buradaki istisnasız herkes daimi psikososyal desteğe muhtaç. Ayrıca emniyet,
gıda gibi en temel ihtiyaçlar da karşılanamıyor. Yine kadınların, geçimlerini
sağlayabilecek şekilde mesleki ve eğitim bakımından güçlendirilmesi gerekiyor.
Bu
bölgede bir de deprem yaşandı. Özellikle depremden sonra depresyon,
genelleştirilmiş anksiyete bozukluğu, travma sonrası stres bozukluğu gibi psikolojik
rahatsızlıklar arttı. İnsanlar duygusal katılaşma ve hissizleşmeden muzdarip. Sürekli
endişe içinde yaşıyorlar, endişeyle yatıp endişeyle kalkıyorlar. Özellikle de
sahip oldukları her şeyi yitirenler. Burada öyle insanlar var ki bütün malını
mülkünü, sevdiklerini, eşini, çocuğunu, resmî belgelerini, kısaca bu hayatta
sahip olduğu her ne varsa hepsini yitirdi.
Bizim
insanlara psikososyal destek vermemiz yetmiyor; onların psikiyatristlere ve
ücretsiz ilaç veren kaynaklara da ihtiyacı var. Çünkü burada psikiyatrik
ilaçlar pahalı.
Psikiyatrik
ilaçların fiyatları aşağı yukarı nedir?
Değişiyor.
Mesela antidepresan fiyatı anksiyete ilaçlarından farklı, antipsikotikler de
farklı fiyat. Deprem felaketine maruz kalıp psikolojik rahatsızlıklar çeken çocuklar
epilepsi hastası olmaya başladı. Ve epilepsi ilaçları çok pahalı, yaklaşık 20
dolar, yani 650 TL.
İnsanların
psikolojik desteğin yanı sıra hayatını sürdürebilmek için iki ayağı üzerinde
durabilecek şekilde iş güç sahibi olması gerekiyor. Ama bölgede insanların
çalışıp para kazanabileceği fabrika, üretim tesisi vs. yok. Hayat çok zor, iş imkânı
çok sınırlı. Tek bir yönetim mercii yok. İnsanlar daimi korku ve endişe içinde.
Daimi
korku ve endişe hissi insanların günlük hayatını nasıl etkiliyor?
Psikolojik
bozuklukların yan etkileri var. Mesela bazı kadınlar kendilerine zarar verebiliyor,
intiharı düşünüyor. Çocuklarına zarar verebiliyor. Eve ekmek getirmesi için çocuklarını
küçük yaşta çalışmaya yolluyor; sokakta mendil, çiçek sattırıyor. Bu yüzden
çocuklar eğitimsiz kalıyor. Cehalet giderek yayılıyor, özellikle kamplarda.
Burada ilim sahibi olmak bir lüks. Çünkü okul ücretleri, defter-kitap fiyatları
yüksek.
İntiharı
düşünen kadınların sayısı çok mu?
Evet.
Şiddetli depresyondan ve zorlu hayat şartlarından kaynaklanan psikolojik
rahatsızlıklar yüzünden intiharı düşünüyorlar. Sadece kadınlar değil, çocuklar
da. Mesela başarısızlık korkusuyla ve üniversite masraflarını nasıl
karşılayacağı endişesiyle ilaç içip intihara kalkışan lise son sınıf
öğrencileri var.
Mevcut
durum kadınları toplumsal şiddetten sağ kurtulan kişilere dönüştürdü. Erkekler işsizlik
yüzünden asli görevlerini yapamamanın huzursuzluğu içinde duygusal olarak hissizleşti. Bu sefer kadınlar
çocuklarının karnını doyurabilmek için iş arayışına girdi; ama burada kadınlara
uygun iş de yok. Kadınlar evladımı nasıl besleyeceğim diye daimi bir gerginlik
ve kaygı içinde. İnsanlar onurlu bir hayat yaşayabilmek için en temel
ihtiyaçlarını bile karşılayamıyor. İnanın günlük
yiyecek yeterli ekmeği bile bulamayan aileler var.
İntihar
oranları nedir?
Diğer
kuruluşları bilemem ama sadece bize her ay gelen vaka sayısı 5-6. Çok ciddi
şekilde intihara kalkışanları söylüyorum, diğerlerini değil. Bunlara psikososyal
destek verirken en azından bazı ihtiyaçlarının karşılanması veya iş sahibi olmaları
için onları başka kuruluşlara yönlendirip fikirlerini değiştiriyoruz. Fikri
düzeyinde on kadından dokuzu ölmek istiyor; ama buna cesaret edip fiilen
intihara kalkışanlar daha az.
İntiharlara
dair istatistik yok mu?
Bu
bölgede damgalanma olgusu var. İnsanlar intihardan utanç duyup saklar. Aileler ölüm
sebebi olarak başka şeyler söyler. Bizden psikososyal destek almaya gelenler, anlattıklarını
kimseyle paylaşmayacağımızı, gizli tutacağımızı bildiklerinden konuşuyorlar. Normalde
herkes yaşadıklarını anlatmaz.
Rejimin
devrim sırasında halktan intikam almak için tecavüz silahını kullandığı, on
binlerce genç kızın hayatını kararttığı, ama ailelerin utanç içinde bunu
gizlediği de söyleniyor.
Evet.
Özellikle rejimin hapishanelerine düşen kadınların kahir ekseriyeti serbest
kaldıktan sonra hiçbir şey anlatmadı. Sustular hep. Damgalanmaktan korktular.
Peki, burada
taciz-tecavüz vakaları var mı?
Buranın
insanı Allah’tan korkar; böyle haramlara girişenlerin sayısı çok çok azdır. Bir
yılda en fazla üç tane böyle vaka gelir bize.
Bu
soruyu sormamın nedeni, Türkiye’de sanki Suriyeli erkekler birer
tacizci-tecavüzcü gibi bir algının kasıtlı olarak halkın zihnine yerleştirilmesi.
Eğer böyle bir eğilim olsa, bu suçu işlemek burada daha kolay diye düşünüyorum.
Çünkü geçmiş ziyaretlerimde inşaatı tamamlanmamış binalarda kapısız evler
gördüm, içinde dul hanımlar ve yetimler yaşıyordu. Keza çadırlarda zaten kapı
diye bir şey yok. Böyle bir suçun işlenmesi için fiziksel olarak ortam müsait.
Burası
muhafazakâr bir toplumdur. Evet, çadırların kapısı, kilidi yok; ama insanlar
Allah Teala’dan korkar.
Peki,
kadınları rahatsız etme oluyor mu?
Çok az
gerçekten. Bize en çok gelenler, psikolojik desteğe ihtiyacı olanlar ve temel
ihtiyaçlarını karşılayamayanlar. Herhangi bir şekilde cinsel taciz veya
tecavüzden bahseden sayısı o kadar az ki.
İktisadi
zorluklar her toplumda suç oranlarını artırır. Burada hangi suçlarda artış var?
Mesela benim en çok duyduğum uyuşturucu satışı ve bağımlılığı.
Evet, en
çok uyuşturucu var; ikinci sırada da hırsızlık geliyor. Çünkü burada hakikaten geçim
kaynağı yok. Yine burada herkesin silahı olduğundan kasıtlı değil, yanlışlıkla
adam öldürme vakaları olabiliyor.
Çocukların
psikolojisi nasıl?
Çok
yorgunlar. Çünkü çocuklar onurlu bir hayata sahip değiller. Bizim çocuklarımız
inanın her şeyden mahrumlar. Küçük bir oran okula gidebiliyor, eğitim alıyor.
Kahir ekseriyet ise ya eğitim masrafları yüksek olduğundan evde oturuyor ya da
aile geçimi için çalışıyor. Ayrıca çocukların yeterli kıyafetleri de yok. Babalar
işsiz. Anneler parayı nereden bulacak?
Aile
içinde dayağa ve şiddete maruz kalan çocuklar var. Çünkü bu zorlu hayat
şartlarında ebeveynlerin de huyu sertleşiyor, asabileşiyorlar ve bu yüzden
çocuklarına tahammül edemez hale gelip hemen parlayıveriyorlar.
Aile içi
sıkıntıların da arttığı söyleniyor.
Evet.
Aileler parçalanıyor artık. Geçmişte bir-iki boşanma anca duyardık ve bu, hoş
karşılanmazdı. Şimdi ise boşanmalar çok arttı. Erken yaşta evlilik de yaygınlaştı.
Babalar çocuklarını 18’ine varmadan evlendiriyor, bir lokma yemek için. Artık
evlilikte yaş denkliği de aranmıyor. Kim evlilik talebiyle geliyorsa, kimdir sorup
soruşturmadan, çocuğuma uygun mudur diye araştırmadan evlendiriveriyorlar.
Size
gelen hangi vakalardan en çok etkileniyorsunuz?
Biz
duygularımızı bir kenara bırakıp profesyonelce işimizi yürütüyoruz. Ama tabii
bazı vakalarda ister istemez üzülüyoruz. Beni en çok etkileyen, maruz kaldığı
toplumsal şiddet yüzünden depresyona sürüklenen ve intiharı düşünen kadınlar.
Bir de aşırı fakirlik vakaları. Öyle ki bazıları tamamen yokluk içinde.
Bu sabah
bir dahiliye doktoruyla görüştüm; yetersiz beslenmenin birçok hastalığa yol
açtığını anlattı.
Evet,
mesela anemi (kansızlık) hastalığı. Biliyor musunuz, ileri derecede yetersiz
beslenme yüzünden burada çocuklar ölüyor. Ölmeyenler
zihinsel problemler yaşıyor. Davranışsal, bilişsel ve fiziksel olarak geriliyor
ve yetersiz beslenme nedeniyle IQ’ları düşüyor.
İlçe merkezinde normal evlerde yaşayanlar ile kamplarda,
çadırlarda kalanlar arasında psikolojik durum bakımından fark var mı?
Tabii ki
var. İlçe merkezinde yaşayanların çoğu maddi bakımdan daha iyi olanlar. İşi ve
aylık geliri olan aileler. Onların psikolojik durumu kamplardakilere kıyasla
daha iyi. Ama ilçede ev kirasını bulmakta zorlananlar aileler de var. Kamplarda
yaşayanlar ise hiçbir şeyi olmayanlar.
Bazı
yaşlıların vatanına ve toprağına hasret kaldığı, dünyaya dağılan çocuklarının
özlemini çektiği, bu yüzden hastalanıp öldüğü söyleniyor. Doğru mudur?
Yaşlılarda
vatan hasretiyle yananlar, gurbette olmanın hüznüne gark olanlar,
evinin-toprağının özlemiyle yaşayanlar var. Bu üzüntüler kalp krizlerini, felci
vs. tetikleyebiliyor.
NOT:
Azez’e güvenli bölge diye aylardır her gün Türkiye’den otobüsler dolusu
Suriyeli sınırdışı ediliyor. İş imkanının çok az olması nedeniyle mevcut
nüfusun bile temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlandığı ve bir yığın
psikolojik problemler -ve önümüzdeki röportajlarda okuyacağınız üzere sağlık
sorunları- yaşadığı bu bölgeye ilave nüfus yollandıkça şartların ne kadar daha
kötüleştiğini varın siz düşünün.
Statü
sorunu, diğer bir deyişle geleceğinin ne olacağı belirsiz bu bölgeye zaman
zaman saldırılar da olduğu için ekonomiyi ayağa kaldıracak tesisler
kurulamıyor. Bazen Türkiye briket evler yapıyor deniyor; evet yapıyor,
insanları yıllardır yaşadıkları çadır sefaletinden kurtarmak için yapmamız da
gerekir. Ama iş imkânı olmadan insanlar burada ne yiyip ne içecek, briket evin
betonlarını mı kemirecek?
Öte
yandan maddi durumu yerinde olanlar da belirsizlik yüzünden, yani yarın öbür
gün Türkiye bölgeyi Esed rejimine teslim eder mi, başımıza ne gelir, katledilir
miyiz korkusuyla psikolojik problemler yaşıyor. Zaten belirsizlik insanı içten
içe kemirir.
Son
olarak, Suriye’nin kuzeyinde hayat şartları ne kadar zor olursa olsun, bugüne
kadar hem buradaki hem de Türkiye, Lübnan ve Avrupa’daki kiminle konuşursam
konuşayım hepsi aynı tespitte bulundu: Suriye’nin kuzeyinde hayat, rejimin
bölgesindekinden kat kat daha iyi. Rejim bölgesinde hem maaşlar çok daha düşük
hem enflasyon ve hayat pahalılığı çok daha yüksek hem de korku çok daha fazla.
Orta sınıfın kalmadığı Suriye içinde fakirliğin %90’dan daha fazla olduğunu da
bir not olarak düşeyim.
NOT 2: Röportajda görüştüğüm uzman sadece kadınlara ve çocuklara danışmanlık hizmeti verdiği için onları konuştuk. Eğer erkek bir uzmanla röportaj yapsaydım, zannedersem o da benzer şeyler söylerdi. Suriye'nin kuzeyinde intihar eden erkekler de var. Hatta geçen sene Türkiye'nin sınırdışı ettiği genç erkeklerden intihar edenler de oldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder