Hossam Abouzahr (Fasih Arapça ve lehçeler için sözlükler yazarak Arapçaya erişimi
kolaylaştırmaya odaklanan bir platform olan “Yaşayan Arapça Projesi”nin
kurucusu)
The Atlantic
Council, 21.5.2018
Tercüme:
Zahide Tuba Kor
NOT:
Lütfen kaynak göstermeden tercümenin bir kısmını veya tamamını
kullanmayınız, alıntılamayınız, yayınlamayınız.
Blogda
yer alan 750 küsur içeriğe http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html linkinden toplu olarak ulaşabilirsiniz.
NOT: Benzer konuda eski Tunus Cumhurbaşkanı
Munsif Merzuki’nin 3 Kasım 2017 tarihli “Araplara veya Onlardan Geriye Kalana
Mektup” başlıklı enfes yazısını okumak için TIKLAYINIZ.
Birçokları fasih Arapçanın veya modern Arapçanın hâlihazırda gerilmekte olduğu konusunda uyarılarda bulunurken bazıları da bu gidişattan memnunlar. Ancak bu gerilemeyi tetikleyen faktörler ve bunun bölge için ne anlama geldiği üzerinde durmak önemli.
Araplar, fasih
Arapçanın gerilemesini, genellikle Kur’an ve İslam dili olan Arapça mirasını
sürdürmekte milletçe başarısızlık olarak görüyorlar. Her ne kadar bazıları,
ammicenin –sözde halk dili veya lehçenin– güçlenmesini, yerel kimliklerin önem
kazanmasının bir işareti olarak görüp sevinse de fasih Arapçayı terk ediş aslında
zayıflayan toplumsal altyapıya ve gerileyen eğitim sistemine dair bir uyarı.
“Acaba fasih Arapça
gerçekten düşüşte mi?” sorusu sorulmaya değer. Maalesef ki bu konuda elimizde net
istatistikler yok ve genellikle insanlar bireysel göstergelere bakıyorlar.
Fasih Arapça, özellikle Arap birliğini savunan medyada, siyasi konuşmalar gibi
resmî ortamlarda, dinî vaazlar ve metinlerde ve edebiyatta kullanılıyor. Fasih
Arapçanın gerilemesinden bahsedenler, genellikle edebi eserleri, okur-yazarlığı
ve fasih yerine halk dilini veya yabancı dilleri kullanmayı giderek daha fazla
yeğlemeyi kastediyorlar.
Zayıflayan
ekonomiler, savaşlar ve sansür fasih Arapçanın gerilemesinin ardındaki temel
faktörlerden birkaçı. Ortadoğu’da okuma-yazma oranları, son yıllarda Irak (ve
eğer ki savaşla yıkıma uğramış ülkeden istatistikler derlenebilirse muhtemelen
Suriye) hariç yükselişte. Ancak ölçümler yanıltıcı olabilir. Zira istatistikler,
genellikle iş görecek kadar okur-yazarlığa veya “günlük hayatta kısa ve basit
bir ifade”yi anlama kabiliyetine bakmakla yetiniyor. Ayrıca bu istatistikler,
kendisiyle görüşülen kişilere “Okuma-yazma biliyor musunuz, bilmiyor musunuz?”
şeklinde iki seçenekli bir soru yöneltilmesine dayanıyor (ve dolayısıyla da cevaplayanın
kendi önyargısıyla maluller). Okur-yazarlığın farklı düzeyleri ya da yazma
becerisi, metinle aktif bağlantı kurma veya sadece pasif şekilde okuma gibi
çeşitli alışkanlıklar sorulmuyor.
Bu nedenle iş görecek
kadar okur-yazarlığın yükselişte olması, buna mukabil fasih Arapçayı –mesela
ince edebi eserleri veya akademik metinleri– anlama ve kullanmanın gerilemesi
birbirine tezat değil. Şu an Arap dünyasında yılda sadece 15.000 ila 18.000
kadar kitap basılıyor, yani Penguin Random House yayınevinin tek başına bir
yılda bastığı kadar… Bir zamanlar Mısır, yılda 7000 ila 9000 eserle en büyük
kitap yayıncısı ülke konumundaydı. Basılan eser sayısı daha evvel giderek
artmaktayken 2011 Devrimi’nden sonra %70 gibi koskoca bir düşüş yaşandı ve
ancak 2016’ya gelindiğinde yayıncılıkta “iyileşme emareleri görülme”ye başlandı.
Yunanistan, her yıl 22 Arap ülkesinin tamamından beş kat daha fazla kitap
tercüme ediyor Yunancaya. Faslı yazar ve edebiyat eleştirmeni Abdülfettah
Kilito, yüksek lisans öğrencilerinin “hiçbir şey okumadıkları”ndan yakınıyor.
Arap dünyasının ana
merkezleri, özellikle de Mısır, Lübnan, Suriye ve Irak sıkıntılarla boğuşuyor. Bidoun’un
kıdemli editörü Negar Azmi, “Mübarek döneminde Mısır edebiyatı bata çıka da
olsa ilerlemekteydi” diye yazıyor. Ama sansür entelektüelleri yurtdışına
gitmeye zorluyordu. (…)
Suriye ve Irak da
savaşlardan muzdarip. Vakti zamanında dil çalışmak ve geliştirmek için Arapça
akademileriyle ve üniversiteye kadar tüm eğitim sisteminin Arapça olmasıyla
meşhur Suriye şu an yıkıma uğramış durumda. Mülteciler, eğitimin Arapça
olmadığı ülkelerde kendilerini buluverdiler. Hatta komşu Lübnan bile eğitim
sisteminde İngilizce ve Fransızca kullanıyor.
Bütün bu
faktörlerin bileşimi, Arap ülkelerindeki eğitimli sınıfların –yani fasih Arapçayı
okuyup yazanların– büyük kısmını yok etti. Eğitimli sınıflar çoğunlukla
Arapçanın daha iyi bir formunu, Mısırlı dilbilimci Said Badawi’nin deyimiyle
“entelektüelin konuşma dili”ni (…) konuşuyor – veya en azından ihtiyaç
duyduğunda konuşabiliyor. Tipik bir beyin göçü hareketiyle fasih Arapçaya en
yakın konuşabilenler savaşlardan kaçmak, iş bulmak ve çocuklarına güvenli bir
gelecek sağlamak için yurtdışına gidiyor. Ülkesini terk etmeyenler de yabancı
dili fasih Arapçaya tercih ediyor. Yabancı dili daha işlevsel ve itibarlı
görüyor ve mezuniyet sonrası iş bulmanın daha garanti olduğunu düşünüyor. Arap
dünyasındaki gençlik, çoğunlukla tamamen bir yabancı dilde çalışıyorlar ve
fasih Arapçayı kullanımda rahat değiller. Northwestern Üniversitesinin Katar
kampüsü, kısa süre evvel öğrencilerinin ekseriyetinin el-Cezire kanalına çıkıp da konuşacak kadar fasih Arapçada yetkin
olmadıklarını açıkladı. Körfez Arap gençliğinin evlerinde Arapçadan çok
İngilizce konuştuklarına dair haberler var. [Z.T.K.
Körfez çocukları genellikle önce Güneydoğu Asyalı bakıcılarının dilini
öğreniyorlar, ardından da okulda İngilizce eğitim alıyorlar. Dolayısıyla
Arapçalarının çok kötü olduğu söyleniyor.]
Fasih Arapça aynı
zamanda Arapların onu algılama şeklinden de zarar görüyor. Fasih Arapça
sıklıkla resmî durumlarda kullanılan bir dil gibi görülürken (ve zaman zaman “Resmî
Arapça” olarak adlandırılırken) aslında bağlam her şeyi ele veriyor. Eğitimli
sınıfların tükenmesiyle birlikte fasih Arapça, gittikçe daha fazla –baskıcı ve
muhafazakâr sistemlerle bağlantılı– siyasi ve dinî bağlamlarla sınırlı hale
geldi. Edebiyat genellikle ağırdır; (…) hafif eserlerin sayısı azdır. Buna
mukabil televizyon dizileri ve filmlerinin ekseriyeti halk dili ammicedir.
Sosyal medyada lehçeler hâkimdir, her ne kadar fasih Arapça da kullanılsa da.
İlginç şekilde
fasih Arapçayı yeniden canlandırmaya dönük bazı çabalar sözkonusu; ancak
gerileyen ekonomiler, savaşlar ve sansür karşısında bu çabaların fasih Arapçayı
kurtarabilmesi mümkün görünmüyor. Bazı Disney çizgi filmlerinin dublajı Mısır
lehçesi yerine fasih Arapça olarak yapıldı; ama çocuklar arasında erişime daha
açık olsun diye geçmişte Mısır lehçeli dublajlar sıklıkla kullanılmıştı. Bazı
çizgi-romanlar da fasih Arapça basılmakta. Ancak bu ürünlerin fazla alıcısı
olmadığından uzun vadede mali açıdan bu basımlar ne kadar sürdürülebilir, net
değil. Mesela, Arap edebî eserlerini tercümesiyle meşhur Humphrey Davies’e göre,
çizgi-romanlar ve mizah dergileri 2011 Devrimi’nden bu yana Mısır’da muazzam
bir başarı yakalarken “görsel etkilerinin doğrudanlığı” karşısında sıkça
sansüre uğruyorlar. Genel olarak Körfez, fasih Arapçaya ilginin azalması
karşısında farkındalığı artsa da şimdiye kadar realist çözümler önerebilmiş
değil. Durumun tuhaflığını gözler önüne seren şey ise fasih Arapçanın
gerilmesini yazılı ve görsel medyada ele alan makale ve videoların İngilizce
olması. Arapça eğitimin nasıl geliştirileceğine odaklanan çalışmalar var; ama
bunlar da muazzam toplumsal ve bürokratik değişimleri gerektiriyor ki öyle
ivedilikle ve kolayca uygulanamazlar.
Fasih Arapçanın
gerilemesi politika üreten çevreleri endişeye sevk etmeli. Zira bu durum,
eğitimli sınıfların düşüşünü ve Arap yönetimlerinin kendi kurucu
bileşenlerinin/vatandaşlarının ihtiyaçlarını karşılayabilecek eğitim sistemlerini
kurmaktaki başarısızlıklarını gözler önüne seriyor. Her ne kadar bazıları,
ammicenin/halk dillerinin yaygınlaşmasını, dayatılan “pan” kimliklere [Z.T.K. yani pan-Arabizm ve
pan-İslamizm vs.] karşı yerel kimliklerin zaferinin bir işareti olarak
görerek sosyal medyada kutlasalar da bu tutum ihtiyatla karşılanmalı. Yerel
kimlikler, ille de milli kimlikler demek değildir; bunlar genellikle ulus-altı
kimlikler olduğundan, güçlü milli bağların emaresi olmak yerine, aslında Arap
devletlerinin nüfuslarını birleştirmekteki başarısızlığının göstergesidir.
Lehçeler giderek
önem kazanıp resmî dil statüsüne kavuşsa bile (ki fasih Arapçanın itibarlı
statüsü karşısında bunun gerçekleşmesi pek mümkün değil) başka yeni yeni meydan
okumalar ortaya çıkacaktır. Ammice/günlük konuşma dili, hiçbir zaman fasih
Arapça gibi teknik kelime dağarcığı geliştirememiştir. Dahası, böyle bir
durumda eğitim sistemleri de lehçeleri öğretmek için baştan aşağı yeniden
gözden geçirilip değiştirilmek zorunda kalacaktır.
Hikâye hiç de iç
açıcı değil; ama bu da durum hepten ümitsiz anlamına gelmez. Geçmişte Arap
devletleri, ekonomileri çok daha güçlüyken fasih Arapçayı içine sindirmiş bir
eğitimli sınıf inşa edebilmişti. Ancak yönetimler kendi halklarına yatırım
yapmadığı, Arapça algısını değiştirmek için ortaklaşa bir çaba sarf etmediği,
fasih Arapça ile lehçeler arasında daha iyi bir köprü kuracak şekilde eğitim
sistemlerini gözden geçirmediği sürece muhtemeldir ki fasih Arapçada bir
gerilemeye şahit olmayı sürdüreceğiz. Ve fasih Arapçanın gerilemesi aslında Arap
dünyasında daha geniş çaplı bir düşüşün yansımasıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder