20 Haziran 2018 Çarşamba

H.ABOUZAHR: FASİH ARAPÇANIN GERİLİYOR OLMASI NİÇİN KAYGI VERİCİ





Hossam Abouzahr (Fasih Arapça ve lehçeler için sözlükler yazarak Arapçaya erişimi kolaylaştırmaya odaklanan bir platform olan “Yaşayan Arapça Projesi”nin kurucusu)
The Atlantic Council, 21.5.2018

Tercüme: Zahide Tuba Kor

NOT: Lütfen kaynak göstermeden tercümenin bir kısmını veya tamamını kullanmayınız, alıntılamayınız, yayınlamayınız.

Blogda yer alan 750 küsur içeriğe http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html linkinden toplu olarak ulaşabilirsiniz.

NOT: Benzer konuda eski Tunus Cumhurbaşkanı Munsif Merzuki’nin 3 Kasım 2017 tarihli “Araplara veya Onlardan Geriye Kalana Mektup” başlıklı enfes yazısını okumak için TIKLAYINIZ.


Birçokları fasih Arapçanın veya modern Arapçanın hâlihazırda gerilmekte olduğu konusunda uyarılarda bulunurken bazıları da bu gidişattan memnunlar. Ancak bu gerilemeyi tetikleyen faktörler ve bunun bölge için ne anlama geldiği üzerinde durmak önemli.
Araplar, fasih Arapçanın gerilemesini, genellikle Kur’an ve İslam dili olan Arapça mirasını sürdürmekte milletçe başarısızlık olarak görüyorlar. Her ne kadar bazıları, ammicenin –sözde halk dili veya lehçenin– güçlenmesini, yerel kimliklerin önem kazanmasının bir işareti olarak görüp sevinse de fasih Arapçayı terk ediş aslında zayıflayan toplumsal altyapıya ve gerileyen eğitim sistemine dair bir uyarı.
“Acaba fasih Arapça gerçekten düşüşte mi?” sorusu sorulmaya değer. Maalesef ki bu konuda elimizde net istatistikler yok ve genellikle insanlar bireysel göstergelere bakıyorlar. Fasih Arapça, özellikle Arap birliğini savunan medyada, siyasi konuşmalar gibi resmî ortamlarda, dinî vaazlar ve metinlerde ve edebiyatta kullanılıyor. Fasih Arapçanın gerilemesinden bahsedenler, genellikle edebi eserleri, okur-yazarlığı ve fasih yerine halk dilini veya yabancı dilleri kullanmayı giderek daha fazla yeğlemeyi kastediyorlar.
Zayıflayan ekonomiler, savaşlar ve sansür fasih Arapçanın gerilemesinin ardındaki temel faktörlerden birkaçı. Ortadoğu’da okuma-yazma oranları, son yıllarda Irak (ve eğer ki savaşla yıkıma uğramış ülkeden istatistikler derlenebilirse muhtemelen Suriye) hariç yükselişte. Ancak ölçümler yanıltıcı olabilir. Zira istatistikler, genellikle iş görecek kadar okur-yazarlığa veya “günlük hayatta kısa ve basit bir ifade”yi anlama kabiliyetine bakmakla yetiniyor. Ayrıca bu istatistikler, kendisiyle görüşülen kişilere “Okuma-yazma biliyor musunuz, bilmiyor musunuz?” şeklinde iki seçenekli bir soru yöneltilmesine dayanıyor (ve dolayısıyla da cevaplayanın kendi önyargısıyla maluller). Okur-yazarlığın farklı düzeyleri ya da yazma becerisi, metinle aktif bağlantı kurma veya sadece pasif şekilde okuma gibi çeşitli alışkanlıklar sorulmuyor.
Bu nedenle iş görecek kadar okur-yazarlığın yükselişte olması, buna mukabil fasih Arapçayı –mesela ince edebi eserleri veya akademik metinleri– anlama ve kullanmanın gerilemesi birbirine tezat değil. Şu an Arap dünyasında yılda sadece 15.000 ila 18.000 kadar kitap basılıyor, yani Penguin Random House yayınevinin tek başına bir yılda bastığı kadar… Bir zamanlar Mısır, yılda 7000 ila 9000 eserle en büyük kitap yayıncısı ülke konumundaydı. Basılan eser sayısı daha evvel giderek artmaktayken 2011 Devrimi’nden sonra %70 gibi koskoca bir düşüş yaşandı ve ancak 2016’ya gelindiğinde yayıncılıkta “iyileşme emareleri görülme”ye başlandı. Yunanistan, her yıl 22 Arap ülkesinin tamamından beş kat daha fazla kitap tercüme ediyor Yunancaya. Faslı yazar ve edebiyat eleştirmeni Abdülfettah Kilito, yüksek lisans öğrencilerinin “hiçbir şey okumadıkları”ndan yakınıyor.
Arap dünyasının ana merkezleri, özellikle de Mısır, Lübnan, Suriye ve Irak sıkıntılarla boğuşuyor. Bidoun’un kıdemli editörü Negar Azmi, “Mübarek döneminde Mısır edebiyatı bata çıka da olsa ilerlemekteydi” diye yazıyor. Ama sansür entelektüelleri yurtdışına gitmeye zorluyordu. (…)
Suriye ve Irak da savaşlardan muzdarip. Vakti zamanında dil çalışmak ve geliştirmek için Arapça akademileriyle ve üniversiteye kadar tüm eğitim sisteminin Arapça olmasıyla meşhur Suriye şu an yıkıma uğramış durumda. Mülteciler, eğitimin Arapça olmadığı ülkelerde kendilerini buluverdiler. Hatta komşu Lübnan bile eğitim sisteminde İngilizce ve Fransızca kullanıyor.
Bütün bu faktörlerin bileşimi, Arap ülkelerindeki eğitimli sınıfların –yani fasih Arapçayı okuyup yazanların– büyük kısmını yok etti. Eğitimli sınıflar çoğunlukla Arapçanın daha iyi bir formunu, Mısırlı dilbilimci Said Badawi’nin deyimiyle “entelektüelin konuşma dili”ni (…) konuşuyor – veya en azından ihtiyaç duyduğunda konuşabiliyor. Tipik bir beyin göçü hareketiyle fasih Arapçaya en yakın konuşabilenler savaşlardan kaçmak, iş bulmak ve çocuklarına güvenli bir gelecek sağlamak için yurtdışına gidiyor. Ülkesini terk etmeyenler de yabancı dili fasih Arapçaya tercih ediyor. Yabancı dili daha işlevsel ve itibarlı görüyor ve mezuniyet sonrası iş bulmanın daha garanti olduğunu düşünüyor. Arap dünyasındaki gençlik, çoğunlukla tamamen bir yabancı dilde çalışıyorlar ve fasih Arapçayı kullanımda rahat değiller. Northwestern Üniversitesinin Katar kampüsü, kısa süre evvel öğrencilerinin ekseriyetinin el-Cezire kanalına çıkıp da konuşacak kadar fasih Arapçada yetkin olmadıklarını açıkladı. Körfez Arap gençliğinin evlerinde Arapçadan çok İngilizce konuştuklarına dair haberler var. [Z.T.K. Körfez çocukları genellikle önce Güneydoğu Asyalı bakıcılarının dilini öğreniyorlar, ardından da okulda İngilizce eğitim alıyorlar. Dolayısıyla Arapçalarının çok kötü olduğu söyleniyor.]
Fasih Arapça aynı zamanda Arapların onu algılama şeklinden de zarar görüyor. Fasih Arapça sıklıkla resmî durumlarda kullanılan bir dil gibi görülürken (ve zaman zaman “Resmî Arapça” olarak adlandırılırken) aslında bağlam her şeyi ele veriyor. Eğitimli sınıfların tükenmesiyle birlikte fasih Arapça, gittikçe daha fazla –baskıcı ve muhafazakâr sistemlerle bağlantılı– siyasi ve dinî bağlamlarla sınırlı hale geldi. Edebiyat genellikle ağırdır; (…) hafif eserlerin sayısı azdır. Buna mukabil televizyon dizileri ve filmlerinin ekseriyeti halk dili ammicedir. Sosyal medyada lehçeler hâkimdir, her ne kadar fasih Arapça da kullanılsa da.
İlginç şekilde fasih Arapçayı yeniden canlandırmaya dönük bazı çabalar sözkonusu; ancak gerileyen ekonomiler, savaşlar ve sansür karşısında bu çabaların fasih Arapçayı kurtarabilmesi mümkün görünmüyor. Bazı Disney çizgi filmlerinin dublajı Mısır lehçesi yerine fasih Arapça olarak yapıldı; ama çocuklar arasında erişime daha açık olsun diye geçmişte Mısır lehçeli dublajlar sıklıkla kullanılmıştı. Bazı çizgi-romanlar da fasih Arapça basılmakta. Ancak bu ürünlerin fazla alıcısı olmadığından uzun vadede mali açıdan bu basımlar ne kadar sürdürülebilir, net değil. Mesela, Arap edebî eserlerini tercümesiyle meşhur Humphrey Davies’e göre, çizgi-romanlar ve mizah dergileri 2011 Devrimi’nden bu yana Mısır’da muazzam bir başarı yakalarken “görsel etkilerinin doğrudanlığı” karşısında sıkça sansüre uğruyorlar. Genel olarak Körfez, fasih Arapçaya ilginin azalması karşısında farkındalığı artsa da şimdiye kadar realist çözümler önerebilmiş değil. Durumun tuhaflığını gözler önüne seren şey ise fasih Arapçanın gerilmesini yazılı ve görsel medyada ele alan makale ve videoların İngilizce olması. Arapça eğitimin nasıl geliştirileceğine odaklanan çalışmalar var; ama bunlar da muazzam toplumsal ve bürokratik değişimleri gerektiriyor ki öyle ivedilikle ve kolayca uygulanamazlar.
Fasih Arapçanın gerilemesi politika üreten çevreleri endişeye sevk etmeli. Zira bu durum, eğitimli sınıfların düşüşünü ve Arap yönetimlerinin kendi kurucu bileşenlerinin/vatandaşlarının ihtiyaçlarını karşılayabilecek eğitim sistemlerini kurmaktaki başarısızlıklarını gözler önüne seriyor. Her ne kadar bazıları, ammicenin/halk dillerinin yaygınlaşmasını, dayatılan “pan” kimliklere [Z.T.K. yani pan-Arabizm ve pan-İslamizm vs.] karşı yerel kimliklerin zaferinin bir işareti olarak görerek sosyal medyada kutlasalar da bu tutum ihtiyatla karşılanmalı. Yerel kimlikler, ille de milli kimlikler demek değildir; bunlar genellikle ulus-altı kimlikler olduğundan, güçlü milli bağların emaresi olmak yerine, aslında Arap devletlerinin nüfuslarını birleştirmekteki başarısızlığının göstergesidir.
Lehçeler giderek önem kazanıp resmî dil statüsüne kavuşsa bile (ki fasih Arapçanın itibarlı statüsü karşısında bunun gerçekleşmesi pek mümkün değil) başka yeni yeni meydan okumalar ortaya çıkacaktır. Ammice/günlük konuşma dili, hiçbir zaman fasih Arapça gibi teknik kelime dağarcığı geliştirememiştir. Dahası, böyle bir durumda eğitim sistemleri de lehçeleri öğretmek için baştan aşağı yeniden gözden geçirilip değiştirilmek zorunda kalacaktır.
Hikâye hiç de iç açıcı değil; ama bu da durum hepten ümitsiz anlamına gelmez. Geçmişte Arap devletleri, ekonomileri çok daha güçlüyken fasih Arapçayı içine sindirmiş bir eğitimli sınıf inşa edebilmişti. Ancak yönetimler kendi halklarına yatırım yapmadığı, Arapça algısını değiştirmek için ortaklaşa bir çaba sarf etmediği, fasih Arapça ile lehçeler arasında daha iyi bir köprü kuracak şekilde eğitim sistemlerini gözden geçirmediği sürece muhtemeldir ki fasih Arapçada bir gerilemeye şahit olmayı sürdüreceğiz. Ve fasih Arapçanın gerilemesi aslında Arap dünyasında daha geniş çaplı bir düşüşün yansımasıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder