Morgan Strong (Ortadoğu
tarihi profesörü)
Middle East
Eye, 22.5.2018
Tercüme: Zahide
Tuba Kor
NOT:
Lütfen kaynak göstermeden tercümenin bir kısmını veya tamamını
kullanmayınız, alıntılamayınız, yayınlamayınız.
Blogda yer alan
750 küsur içeriğe http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html
linkinden toplu olarak ulaşabilirsiniz.
(…)
[14 Mayıs’taki] bu adım, Trump’ın Hristiyan sağa,
Evanjelik/fundamentalist Hristiyanlara ve ABD’deki Ortodoks Yahudi cemaatine
verdiği, Amerikan büyükelçiliğini Tel Aviv’den Kudüs’e taşıma sözünü hayata
geçirmiş oldu. Trump’ın en yakın danışmanlarından biri olan Evanjelik papaz
Robert Jeffress, Amerikan büyükelçiliğinin açılış töreninde dua yaptı – ki bu açıkça
(…) Anayasa’ya uygun olmayan bir adımdı.
Tali destek
gruplarının gücü
Jeffress en sıradışı papaz. Yahudileri, Müslümanları,
Hinduları ve Mormonları kâfir olarak nitelemekte. Katolik Kilisesi’nin şeytanın
bir aracı olduğunu söyledi. Başkanlık seçimleri sırasında Hillary Clinton’ın
destekçilerinin cehenneme gideceğini belirtti. Kısaca o, psikozlu.
Büyükelçiliğin Kudüs’e taşınması, Trump yönetimi
altında [Filistin-İsrail] barış sürecinin
tamamen terk edilmesinin ve iki devletli çözümün sonunun bir sembolü. Trump
yönetiminin Ortadoğu politikasını belirlemekte Ortodoks Yahudilerin ve
Evanjelik Hristiyanların sahip olduğu güç bundan daha net ifşa olunamazdı.
Evanjeliklerin Trump üzerindeki nüfuzu her yerde
görülebilir. Şubat ayında ölen dünyaca meşhur Hristiyan Evanjelik Billy Graham’a
siyasi liderlerin ve halkın taziyesini sunması için Amerikan Kongre binasının büyük
kubbesi altına cenazesinin konması ayrıcalığı tanındı. 1852’den bu yana sadece
33 kişiye böyle bir ayrıcalık tanınmıştı ve geleneksel olarak bu imkân başkanlar,
siyasi liderler ve askerî kahramanlarla sınırlıydı. Sadece medeni haklar ikonu
Rosa Parks gibi birkaç sivil (…) bu şekilde onurlandırılmıştı. Daha evvel
hiçbir dinî lidere böyle bir ayrıcalık tanınmamıştı (…)
[Z.T.K. Cenaze
töreniyle ilgili yapılmış haberlerden dikkatimi çeken şu satırları paylaşmak
istiyorum: Donald Trump törendeki konuşmasında, “Bugün büyük anıtın merkezinde
efsanevi Billy Graham yatıyor” diyerek “Dünya’ya Tanrı’nın lütfunun hediyesi,
dua etmenin gücünü hatırlatan biri ve Mesih için büyükelçi” açıklamasıyla onun
önemini vurguladı.]
Graham bir zamanlar Başkan Richard Nixon’ın ofisinde Antisemitik
sözler sarf ederken dinlemelere takılmış ve daha sonra Watergate soruşturmaları
sırasında ifşa edilmişti. Graham, Yahudilerin Amerikan devletini ve özellikle
de medyasını ele geçirmeye çalıştığına dair Nixon’ın iddialarını tasdik
etmişti. Bu tapelerde Graham, “Bu (Yahudi) mutlak gücü kırılmalı yoksa ülke
güme gidecek” demişti. Ardından medyadaki kendi Yahudi dostlarına işaret ederek
“Bu ülkeye yaptıklarına dair gerçekte neler hissettiğimi bilmiyorlar” diye
eklemişti.
Ben-merkezci
yanılsamalar
Şu anda Beyaz Saray’ı yöneten akımlar işte tam da
bunlar. Hâlihazırda uygulandığı gibi, Donald Trump’ın ABD’sinde Hristiyan
Evanjeliklerin elindeki güç, Amerikan demokrasisinin en temel ilkeleriyle
çelişiyor ve bu hem ülke hem de -Amerikan nüfuzu dikkate alındığında- dünya
için açık bir tehdit.
Fundamentalistler ve Evanjelikler kendi
kurtuluşlarının peşinden koşuyorlar. Onlar cennette ebedi saadete ermelerinin
mukadder olduğuna inanıyorlar ve Anayasa’yı bu amaca tâbi kılmaya son derece
hazırlar, hatta bunu aşkla şevkle arzuluyorlar. Medeni hukuku Kitab-ı Mukaddes
hukukuyla değiştirmek istiyorlar, tabii kendi yorumladıkları şekilde.
Geleneksel olarak Evanjelizmin temel inancı Kitab-ı
Mukaddes’teki İsrail’in yeniden doğması. Birçok Evanjelik, -merkezinde Kudüs’ün
olduğu- tamamen hayali bu kraliyeti yeniden kurmanın İsa Mesih’e geri dönüş
için ilham vereceğine ve bunun da cennete yükselişlerini beraberinde getireceğine
inanıyorlar. Onların bu inançlarını paylaşmayacak kadar bedbaht olanlar Mesih
tarafından yok edilecekler; buna Yahudi kafirlerin ekseriyeti de dahil.
Evanjeliklerin inancının ve -kolayca manipüle
edebilecekleri- mevcut Amerikan başkanı üzerindeki sıradışı etkilerinin sonucu,
hiç şüphesiz Ortadoğu’da çatışma ve kaos yaratmak ve hatta bu, İsrail’in İran’a
karşı saldırganca hareketleriyle çoktan başladı bile. Bunun çok daha beter hale
geleceğine hiç şüphe yok.
Falwell’in “kutsal
savaşı”
Evanjelik hareket 20. yüzyılın başında bir zirve yaptı.
1920’de bu hareket, ülkenin her yerinde alkollü içki satışını ve üretimini
yasaklayan emri geçirtmeyi başardı. 1920’den 1933’e kadar uzatılan bu Yasaklama
Emri iktisadi, siyasi ve toplumsal bir felaketti. Örgütlü suçlarda artış bu emrin
kanunlaşmasından sadece kısa bir süre sonra baş gösterdi ve sözkonusu on üç
senede Amerikan toplumu içinde iyice kök salıp katlanarak arttı.
Mevcut Hristiyan Evanjelik siyasi hareket, 1970’lerde
Jerry Falwell’in Ahlaki Çoğunluk fikrini aşılamasıyla başladı. Falwell, o
dönemde ABD’yi yöneten ahlaksızlara/günahkârlara karşı “cihat” ilan etti.
Seçilebilmek için Evanjeliklerin desteğine muhtaç olan Donald Trump, seçim
kampanyası ziyaretlerinde Falwell’in dili ve ideolojisinin çoğunu kullandı ve
şimdilerde bunu yönetime de taşımış durumda.
Falwell ve Evanjelikler, onlarca yıldır büyük acılar
ve fedakârlıklarla elde edilmiş yürürlükteki medeni haklar mevzuatına ve ayrıca
eşcinsel haklarına, kadın haklarına (özellikle de kürtaja) ve okullardaki
laikliğe karşı çıktılar. Hepsinden önemlisi Falwell, Hristiyan sağının muayyen
bir soyut şerrin somutlaşmış hali olarak gördüğü İslam’a içgüdüsel olarak karşı
durdu.
Hareketin büyümesi
Falwell’in hareketi, Evanjelik/fundamentalist
inananların artmasıyla birlikte, (yıllar sonra Trump’ın seçim sloganı haline
gelecek “Amerika’yı yeniden yüceltin” sözünü ilk kez kullanan) Ronald Reagan’ın
başkan seçilmesinin ardından önem ve nüfuz kazandı. Mesajını 373 bölgesel
televizyon kanalı ve 1300 radyo istasyonundan yayınlamaya başlayan Hareket
katlanarak büyüdü. Falwell’inki de dahil muazzam kiliseler on binlerce kişiyi
saflarına çekti.
Mesajları hızla yayıldı, her bir papazın net
servetindeki artışla doğru orantılı bir şekilde… 2007’de öldüğü sırada Jerry
Falwell’in 10 milyon dolarlık net serveti olduğu söyleniyor. Oğlunun da benzer
bir serveti var. Billy Graham’ın öldüğü sırada net serveti ise 25 milyon doları
aşıyordu; oğlununki ise 10 milyon dolardan fazla. Ülkedeki tanınmış
Evanjelik/fundamentalist papazların çoğu milyoner.
2002’de CBS News
televizyonundaki “60 Dakika” programına verdiği mülakatta Falwell, Muhammed
peygamberi “bir terörist, şiddete başvuran adam, savaş adamı” olarak ilan
etmişti. Müslüman dünyadan yükselen tepkiler karşısında kamuoyu önünde bir özür
yayınlamak zorunda kaldı; ama bu özründe en hafif deyimiyle samimiyetsizdi ve
bu türden görüşler hala daha Evanjelik harekette yaygın.
Falwell’in oğlu Jerry Falwell Jr, bir IŞİD mensubunun düzenlediği
San Bernardino saldırısının ardından 2015’te Liberty Üniversitesinde bir öğrenci
kitlesine konuşurken şöyle dedi: “Hep şunu düşünmüşümdür, eğer ki daha fazla
iyi insanın gizli silah taşıma ruhsatı olsaydı bu Müslümanları içeri girmeden
vurup öldürebilirdik.”
Bu arada Billy Graham’ın oğlu Franklin, eski Başkan
Barack Obama’ya şöyle bir mesaj yazmıştı: “Sayın Başkan, bizim daha fazla silah
kontrolüne değil sınır devriyesine ihtiyacımız var. Adamakıllı tetkiki öngören
bir süreç benimsenmeden hiçbir Müslüman’ın bu ülkeye girişine izin verilmemeli.
Radikal İslam’la bu savaş sona ermeden, tehdit oluşturma ihtimali bulunanları
geri çevirmemiz lazım.”
Taklitçi gündem
Bu, Trump’ın Hristiyan sağından neşet eden diğer bir
sloganıydı ve gerçekten de politikaya dönüştürdü. Trump, onların gündemini
papağan gibi tekrarlıyor ve azınlıklara ve göçmenlere, özellikle de neredeyse
tamamı Katolik olan Meksikalılara saldırıyor. Evanjelikler, milyonlarca Katolik
göçmenin gelişiyle kendi siyasi güçlerinin sulanmasını görünen o ki riske etmek
istemiyorlar.
Franklin Graham, George W. Bush’un mürşidiydi ve Bush,
Franklin’in babasına kendisini Evanjelik Hristiyanlığa döndürmesi nedeniyle
itibar gösteriyordu. Franklin Graham, ABD’nin Irak’ı işgalini gerekliymiş gibi
göstermekte ciddi bir etki ve işlev gördü; ABD’nin İslam’a karşı cihatta
olduğuna kaniydi.
2008’de Obama’nın Amerikan başkanı olarak seçilmesinin
ardından Graham, Beyaz Saray yetkililerinin “Deccal” olduğunu söyledi.
Obama’nın bir Müslüman olduğunu ve yönetime Beyaz Saray’a danışmanlık yapan
Müslümanların sızdığını iddia etti.
Mevcut yönetimde Başkan’ın dünya anlayışını belirleyen
en etkili iki makam, milli güvenlik müsteşarlığı ve dışişleri bakanlığı. Yeni
milli güvenlik müsteşarı John Bolton aşırı sağ inançların bir timsali. Kısa
süre evveline kadar Gatestone Enstitüsü başkanıydı. Bu düşünce kuruluşu,
“Birleşik Krallık İslamcı Bir Müstemleke mi?” ve “İslam’a Tamamen Boyun Eğmeye
Doğru Fransa: Serbest Konuşma Özgürlüğünün Yok Edilmesi” gibi makaleler
yayınlayarak Müslüman karşıtı çok tehlikeli görüşler serdetmekte.
İslam’a yönelik
kin ve nefret
Bolton, Mart 2015’teki bir yazısında ABD ve İsrail’e
İran’a saldırma çağrısı yapmıştı: “Zaman iyice daralıyor, ama bir saldırı yine
de başarılı olabilir… Bir saldırıyla İran’ın tüm nükleer altyapısı yok
edilmeyebilir; ama nükleer yakıt döngüsünde kilit bağlantıları koparmak
suretiyle sözkonusu program 3 ila 5 sene geciktirilebilir. ABD kapsamlı bir
yıkım yapabilirdi; ama İsrail de tek başına elzem olan şeyi gerçekleştirebilir.
Böyle bir adım, Tahran’da rejim değişikliği hedefleyerek, İran muhalefetine
güçlü bir Amerikan desteğiyle birlikte yürütülmeli.” Gelinen noktada Bolton ve
Hristiyan sağı, İsrail’le el ele vererek İran’la nükleer anlaşmayı bozdu.
Bu arada yeni Dışişleri Bakanı Mike Pompeo da
geçmişten gelen Müslüman karşıtı açıklamaları ve görüşleriyle tescilli bir
Evanjelik. (…)
(…)
Pompeo, İran’ı “dünyanın en büyük terörizm destekçisi”
olarak niteleyerek 2015 nükleer anlaşmasına şiddetle karşı çıkmıştı. (…) Bolton
ve Pompeo’nın İran’a yönelik bu türden saldırganca ifadelerini, İslam’a karşı
kin ve nefretlerini ve İsrail’e kayıtsız şartsız desteklerini dikkate aldığımızda,
ABD’nin Ortadoğu’da Evanjelik/fundamentalist kutsal savaşı yaymasından korkmak
için elimizde her türlü sebep var.
Trump’ı mazur
görmek
Trump, -çeşitli meselelerde görüşlerini almak
istediğinde Beyaz Saray’daki “dinleme seansları”na sıklıkla katılan-
Evanjelikler tarafından çok sevilmekte. Trump’ın seçim kampanyasını yürüten Evanjelik
danışma kurulunun eş-başkanlarından Rev Johnnie Moore, Beyaz Saray’ın “ön
kapısının Evanjeliklere daima açık olduğu”na dikkat çekmekte. Danışma kurulu,
Başkan Yardımcısı Mike Pence’le birlikte, Oval Ofis’te [dualar eşliğinde Trump’a ellerini sürmek suretiyle] “elle kutsama”
dinî töreni yapmakta. [Z.T.K. Dini
törenden fotoğrafları görmek için TIKLAYINIZ]
[Z.T.K. Hristiyanlara
göre, “elle kutsama/ellerin bir kişinin üstüne koyulması” bireyleri başka
birisinden ayıran ve yetki ve/veya güç gibi ruhsal kutsamaların verilmesini
belirten sembolik bir hareketmiş.]
Daha evvel Obama politikalarının Deccal’in yükselişine
yol açacağını söyleyen [Trump’ın] kampanya danışma kurulu üyelerinden Robert
Jeffress, istediklerini yaptığı sürece Trump’ın kusurlarını önemsememeye hazır
olduklarını ifade etmişti.
Trump’ın bir porno yıldızı Stormy Daniels’e rüşvet
verdiğine dair iddialar ortaya çıktığında Franklin Graham dedi ki “O, ülkemizin
papazı değil”. Jeffress’in şu sözünden de anlaşılacağı üzere Evanjelik liderler
Trump’ı mazur görüyorlar: “Başkan Trump’a verilen Evanjelik destek, onun şahsi
dindarlığına değil uyguladığı politikalarına dayalıdır.”
(…)
Geçen sene Trump dedi ki “Evanjelikler bana karşı son
derece harikalar”. Onların istediğini yapacağı aşikâr. Her koyun kendi
bacağından asılır.
NOT: Amerikan yönetimi ve Evanjelizm bağlantısıyla ilgili bloga yüklediğim diğer tercümelere aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz:
NOT: Amerikan yönetimi ve Evanjelizm bağlantısıyla ilgili bloga yüklediğim diğer tercümelere aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz:
MİLLİ KİMLİK SİYASETİ: EVANJELİKLER NİÇİN TRUMP’A OY VERİYOR? (Social Sciences Research Council/SSCR, 4.10.2016)
Philip S. Gorski (Yale Üniversitesi sosyoloji profesörü)
TRUMP İÇİN KUDÜS, KÜRESEL KÜLTÜR SAVAŞININ BİR UZANTISI (Washington Post, 7.12.2017)
Ishaan Tharoor (The Washington Post dış politika yazarı; daha evvel Time dergisi kıdemli editörü ve Hong Kong ile New York muhabiri idi)
CUMHURİYETÇİ PARTİ NASIL ‘İSRAİL YANLISI’ BİR PARTİYE DÖNÜŞTÜ? (FiveThirtyEight, 8.12.2017)
Rebecca Shimoni Stoil (Amerikan siyasi tarihinde öğretim görevlisi; daha evvel the Jerusalem Post ve Times of Israel gazeteleri muhabiriydi)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder