Haaretz,
1.5.2018
Tercüme: Zahide
Tuba Kor
NOT:
Lütfen kaynak göstermeden tercümenin bir kısmını veya tamamını
kullanmayınız, alıntılamayınız, yayınlamayınız.
Blogda yer alan
750 küsur içeriğe http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html linkinden
toplu olarak ulaşabilirsiniz.
29
Nisan pazar gecesi Suriye’ye yönelik İsrail’e atfedilen saldırının ardından (ki
eylül ayından beri bu tür saldırıların en az beşincisiydi bu) artık şüpheye pek
de mahal kalmamışa benziyor. İsrail Suriye’de İran’ın askeri varlığının kökünü
kazımaya kararlı.
9
Nisan tarihinde 7’si İran Devrim Muhafızları’ndan toplamda 14 kişinin hayatını
kaybettiği Humus’taki T4 hava üssüne yönelik saldırının akabinde İran ciddi bir
misillemede bulunmakla tehdit etmişti. (…) Ama şimdiye kadar hiçbir şey olmadı.
(…)
(…)
Geçen
hafta CNN televizyonu, Amerikan ve
İsrail casuslarının İran’ın -İsrail’le “hesabı kapatmak” için kullanabileceği-
Suriye’deki silah hareketliliğini yakından izlediğini bildirdi. (…)
İsrail’in
kuzeyinde İran’la yüzleşme doğrudan: İsrail çizgiyi çekerek son noktayı koydu
ve bunu kuvvet kullanarak uygulamaya hazırlanıyor. (…) bu çatışma tırmanabilir.
(…)
Trump’ı kışkırtmaktan korkmak
Geçtiğimiz
sene Ortadoğu’da iki gidişat apaçık hale geldi: (i) Cumhurbaşkanı Beşşar
Esed’in ekseni Suriye’deki kanlı iç savaşı kazandı ve (ii) ABD bölgedeki
mevcudiyetini azaltıyor. Washington’ın Esed rejimine yönelik [Fransa ve İngiltere’yle birlikte düzenlediği]
son cezalandırıcı saldırısı dahi sembolik bir jestti. Bu arada iki gidişat
daha şekilleniyor: (i) İsrail’in İran’ı Suriye’den kovma çabası ve (ii) Washington’ın
12 Mayıs’a doğru İran’la nükleer anlaşmayı toprağa gömmeye dönük bir karar
almaya hazırlanması.
Başbakan
Benyamin Netanyahu’nun hükümeti bu son iki gidişata tutunmuş gibi görünüyor.
Şöyle düşünüyorlar: İran, İsrail’in Suriye’de son iddia edilen hareketlerine
karşı tepki göstermekte kendini frenliyor; zira ABD’nin öfkesini tetikleyecek
bir hata yapmaktan korkuyor. Bu görüşe göre, Amerikan Başkanı Donald Trump,
İran ile İsrail arasında yaşanacak bir tırmanmaya nükleer anlaşmadan vaktinden
evvel çekilmek suretiyle mukabele edebilir (ki bu, teorik bir İsrail
saldırısına kıyasla çok daha büyük bir sıkıntıya yol açacaktır). Tahran’daki
yetkililer, mali krizden tutun fırtınalı gösterilere kadar ülke içindeki bir
dizi tehditten de endişeli. Bunun görünüşteki kaçınılmaz sonucu, İsrail’in
Suriye’de İranlıları pataklamaya dilediğince devam edebileceği.
Gerçekten
de ABD, Obama dönemine kıyasla son derece farklı davranışlar sergiliyor. (…)
Bu, Kudüs’te esen savaş rüzgârları için Washington’dan verilen net bir arkadan
gaz. (…)
Bu
arada Netanyahu da normal davranışlarından oldukça farklı bir şekilde Trumpvari
bir ruh hali içinde. Güvenlik olaylarına duyduğu ilgi, koalisyon hükümeti
içinde yaşanan siyasi mücadeleyle meşguliyetini dahi gölgede bıraktı.
Kendisinden beklenmedik, kumara eşdeğer riskler almaya hazır. Olağan dışı bir şekilde
savunma ve güvenlikle ilgili müesseseler de onunla birlikte. 2010’ların
başlarında yürüyen İran’daki nükleer tesisleri bombalama tartışmalarının
aksine, bu defa İsrail’in güvenlik şefleri Suriye’de İran mevcudiyetine ilişkin
zorlu ve saldırganca bir çizgiye öncülük ediyorlar.
(…)
peki ama İsrail’in adımı başarısızlığa uğrarsa ne olacak?
İran’ın
şu an ABD’yi kızdırmamaya çalıştığı doğru. Yatırımını, nükleer programını
baskılardan koruma üzerine yapmış durumda ve Suriye’deki birliklerine zarar
vermekten de çekiniyor. Suriye’de bir çatışma, Esed rejimini istikrara
kavuşturmaya odaklandığından Rusların da işine gelmez.
Ancak
eğer ki Suriye’de alevler kontrolden çıkarsa ve -yine hesapların aksine- eğer
ki İran mesela 6 Mayıs’taki Lübnan seçimlerinin ardından kontrol edilemeyen o
büyük yangının içine Hizbullah’ı da atarsa İsrail’in hesapları tamamen altüst
olabilir. Hizbullah Suriye’de engin bir operasyonel tecrübe kazandı. 100.00’i
aşkın füze ve roketi var. Hizbullah’ın İsrail ordusundan daha güçlü olmadığı
kesin, ama bir savaş halinde İsrail’in iç cephesinde sivillere gerçekten de
zarar verebilir ve Lübnan’da girişilecek bir kara savaşı İsrail ordusuna
pahalıya patlar.
Bu
türden bir çatışma, Savunma Bakanı Avigdor Lieberman’ın defaatle uyardığı üzere,
Gazze’de Hamas’ı da içine çekebilir (Lieberman da dahil İsrail yönetiminden
yükselen o kendinden emin ton ile fiilî korkular arasında bir çelişki var gibi
görünüyor). Şimdiye kadar İsrail, Suriye
semalarında bir sürtüşmeyi önlemek amacıyla Rus hava kuvvetleriyle koordinasyon
kurup sürdürmeyi başardı. Peki ama Moskova, bir noktadan sonra İsrail
yönetiminin zorla diktelerinden bıkıp usanamaz mı?
İsrail’in
Suriye’de mazur görülecek bir hedefi var. İran’ın mevcudiyeti, gelecekte İsrail
ordusuna yük olabilecek tehlikeli bir potansiyele dönüşüyor. Böyle bile olsa
(…) bu durum bazı soruları beraberinde getiriyor. (…)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder