10 Mayıs 2018 Perşembe

A.HAREL: İSRAİL İRAN’A KARŞI: WASHİNGTON’IN DESTEĞİYLE KUDÜS’TE ESEN SAVAŞ RÜZGÂRLARI




Amos Harel (Haaretz muhabiri)
Haaretz, 1.5.2018

Tercüme: Zahide Tuba Kor

NOT: Lütfen kaynak göstermeden tercümenin bir kısmını veya tamamını kullanmayınız, alıntılamayınız, yayınlamayınız.

Blogda yer alan 750 küsur içeriğe http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html linkinden toplu olarak ulaşabilirsiniz.

29 Nisan pazar gecesi Suriye’ye yönelik İsrail’e atfedilen saldırının ardından (ki eylül ayından beri bu tür saldırıların en az beşincisiydi bu) artık şüpheye pek de mahal kalmamışa benziyor. İsrail Suriye’de İran’ın askeri varlığının kökünü kazımaya kararlı.
9 Nisan tarihinde 7’si İran Devrim Muhafızları’ndan toplamda 14 kişinin hayatını kaybettiği Humus’taki T4 hava üssüne yönelik saldırının akabinde İran ciddi bir misillemede bulunmakla tehdit etmişti. (…) Ama şimdiye kadar hiçbir şey olmadı. (…)


(…)
Geçen hafta CNN televizyonu, Amerikan ve İsrail casuslarının İran’ın -İsrail’le “hesabı kapatmak” için kullanabileceği- Suriye’deki silah hareketliliğini yakından izlediğini bildirdi. (…)
İsrail’in kuzeyinde İran’la yüzleşme doğrudan: İsrail çizgiyi çekerek son noktayı koydu ve bunu kuvvet kullanarak uygulamaya hazırlanıyor. (…) bu çatışma tırmanabilir. (…)

Trump’ı kışkırtmaktan korkmak
Geçtiğimiz sene Ortadoğu’da iki gidişat apaçık hale geldi: (i) Cumhurbaşkanı Beşşar Esed’in ekseni Suriye’deki kanlı iç savaşı kazandı ve (ii) ABD bölgedeki mevcudiyetini azaltıyor. Washington’ın Esed rejimine yönelik [Fransa ve İngiltere’yle birlikte düzenlediği] son cezalandırıcı saldırısı dahi sembolik bir jestti. Bu arada iki gidişat daha şekilleniyor: (i) İsrail’in İran’ı Suriye’den kovma çabası ve (ii) Washington’ın 12 Mayıs’a doğru İran’la nükleer anlaşmayı toprağa gömmeye dönük bir karar almaya hazırlanması.
Başbakan Benyamin Netanyahu’nun hükümeti bu son iki gidişata tutunmuş gibi görünüyor. Şöyle düşünüyorlar: İran, İsrail’in Suriye’de son iddia edilen hareketlerine karşı tepki göstermekte kendini frenliyor; zira ABD’nin öfkesini tetikleyecek bir hata yapmaktan korkuyor. Bu görüşe göre, Amerikan Başkanı Donald Trump, İran ile İsrail arasında yaşanacak bir tırmanmaya nükleer anlaşmadan vaktinden evvel çekilmek suretiyle mukabele edebilir (ki bu, teorik bir İsrail saldırısına kıyasla çok daha büyük bir sıkıntıya yol açacaktır). Tahran’daki yetkililer, mali krizden tutun fırtınalı gösterilere kadar ülke içindeki bir dizi tehditten de endişeli. Bunun görünüşteki kaçınılmaz sonucu, İsrail’in Suriye’de İranlıları pataklamaya dilediğince devam edebileceği.
Gerçekten de ABD, Obama dönemine kıyasla son derece farklı davranışlar sergiliyor. (…) Bu, Kudüs’te esen savaş rüzgârları için Washington’dan verilen net bir arkadan gaz. (…)
Bu arada Netanyahu da normal davranışlarından oldukça farklı bir şekilde Trumpvari bir ruh hali içinde. Güvenlik olaylarına duyduğu ilgi, koalisyon hükümeti içinde yaşanan siyasi mücadeleyle meşguliyetini dahi gölgede bıraktı. Kendisinden beklenmedik, kumara eşdeğer riskler almaya hazır. Olağan dışı bir şekilde savunma ve güvenlikle ilgili müesseseler de onunla birlikte. 2010’ların başlarında yürüyen İran’daki nükleer tesisleri bombalama tartışmalarının aksine, bu defa İsrail’in güvenlik şefleri Suriye’de İran mevcudiyetine ilişkin zorlu ve saldırganca bir çizgiye öncülük ediyorlar. 
(…) peki ama İsrail’in adımı başarısızlığa uğrarsa ne olacak?
İran’ın şu an ABD’yi kızdırmamaya çalıştığı doğru. Yatırımını, nükleer programını baskılardan koruma üzerine yapmış durumda ve Suriye’deki birliklerine zarar vermekten de çekiniyor. Suriye’de bir çatışma, Esed rejimini istikrara kavuşturmaya odaklandığından Rusların da işine gelmez.
Ancak eğer ki Suriye’de alevler kontrolden çıkarsa ve -yine hesapların aksine- eğer ki İran mesela 6 Mayıs’taki Lübnan seçimlerinin ardından kontrol edilemeyen o büyük yangının içine Hizbullah’ı da atarsa İsrail’in hesapları tamamen altüst olabilir. Hizbullah Suriye’de engin bir operasyonel tecrübe kazandı. 100.00’i aşkın füze ve roketi var. Hizbullah’ın İsrail ordusundan daha güçlü olmadığı kesin, ama bir savaş halinde İsrail’in iç cephesinde sivillere gerçekten de zarar verebilir ve Lübnan’da girişilecek bir kara savaşı İsrail ordusuna pahalıya patlar.
Bu türden bir çatışma, Savunma Bakanı Avigdor Lieberman’ın defaatle uyardığı üzere, Gazze’de Hamas’ı da içine çekebilir (Lieberman da dahil İsrail yönetiminden yükselen o kendinden emin ton ile fiilî korkular arasında bir çelişki var gibi görünüyor).  Şimdiye kadar İsrail, Suriye semalarında bir sürtüşmeyi önlemek amacıyla Rus hava kuvvetleriyle koordinasyon kurup sürdürmeyi başardı. Peki ama Moskova, bir noktadan sonra İsrail yönetiminin zorla diktelerinden bıkıp usanamaz mı?
İsrail’in Suriye’de mazur görülecek bir hedefi var. İran’ın mevcudiyeti, gelecekte İsrail ordusuna yük olabilecek tehlikeli bir potansiyele dönüşüyor. Böyle bile olsa (…) bu durum bazı soruları beraberinde getiriyor. (…)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder