SURİYE NİÇİN BİR DAHA ESKİ
HALİNE DÖNDÜRÜLEMEZ?
Geopolitical Futures,
8.9.2017
Tercüme: Zahide Tuba Kor
Lübnan’ın yakın
tarihi, Suriye İç Savaşı ve geleceğinden neler bekleyebileceğimiz konusunda
değerli bir kavrama imkânı sunuyor. Lübnan, Suriye’den çok daha küçük olup
etnik gruplar da iç savaş öncesi ülkede çok daha dengeli bir şekilde dağılmış
haldeydi. Buna rağmen Lübnan 1975’te savaşa girdi ve bu savaş 15 seneden fazla
sürdü. Biz de altıncı yılına girerek yarı yolu kat etmiş Suriye İç Savaşı’nın
en az bu kadar daha sürmesini bekliyoruz. [Z.T.K. Lübnan İç Savaşı üzerine
çalışmış biri olarak naçizane kanaatim de aynı yönde. Mevcut düzenlerin
çökmekte olduğu küresel ve bölgesel sistemde taşlar yeniden yerine oturmadan ve
yeni bir düzen kurulmadan Suriye’de –çatışmaların azalacağı dönemler olsa bile–
iç savaşın tamamen sona ermesi mümkün değil. Zira Suriye, küresel ve bölgesel
güç mücadelesinin temel sahası, hatta bir nevi “Üçüncü Dünya Savaşı”nın
verildiği bir alan… Lübnan İç Savaşı da 1991’de Soğuk Savaş’ın sona erip yeni bir
dünya düzenine adım atıldığı, ayrıca Körfez Savaşı’nın yaşandığı ve Ortadoğu
Barış Süreci’yle yeni bir bölgesel düzene kapı aralandığı bir dönemde Lübnan, Suriye’nin
himayesine bırakılmak suretiyle sona ermişti.]
Lübnan’ın iç savaş
sonrası yılları da tam anlamıyla barışçıl değildi. Suriye’ninki bundan daha da
kötü olacak. Suriye parçalanıp beli bükülmüş bir ülke ve ne kadar diplomatik
çaba sarf edilirse edilsin veya bombalanırsa bombalansın bunlar ülkeyi tekrar
bir araya getiremeyecek. Sebebi çok basit: etnik ve mezhebi kaos. [Z.T.K.
Suriye’nin geleceğinin Lübnan’dan daha az barışçıl olma ihtimalinin ikinci bir nedeni,
bu ülkeyi kendi milli güvenliğinin bir teminatı olarak görerek nüfuzu altına
almak isteyen dış aktör sayısının çok daha fazla olması… Suriye, iç savaş
sonrası hangi dış gücün at oynatacağı bir alan olacak? Lübnan’ı 15 sene sonunda
Suriye’ye bırakmaya razı oldukları gibi, ileride Suriye de bir ve bütün olarak
tek bir gücün himayesine teslim edilebilir mi? Jeopolitik bakımdan Suriye, tek
bir güce teslim edilemeyecek kadar önemli olduğundan bölünme ihtimali maalesef
ki yüksek görünüyor. Ancak küresel ve bölgesel nüfuz mücadelesi veren güçler bu
topraklar üzerinden birbirleriyle daha uzun bir süre kapışacaklar, ta ki
sözkonusu güçlerin çoğu pes edip oyundan çıkmaya razı olana kadar. Tıpkı Lübnan
tecrübesinde olduğu gibi…]
Çatışmalar
ve göç nedeniyle bugün Suriye’nin karşı karşıya kaldığı demografik
dağılımı/yıkımı tam olarak bilebilmemiz imkânsız; ama savaştan evvel ülkenin
kabaca %68’i Sünni idi. Bunun %10’u Kürt, kalanı ise Arap’tı. Aleviler toplam
nüfusun %11 idi. Ülkenin şu üç grup arasında bölünmüş halde kalacağını tahmin etmek
mümkün: Aleviler, Suriye Kürtleri ve Sünni Araplar. Aleviler Esed’e bağlılar,
Suriye Kürtleri YPG’ye sadıklar, Araplar da bir kısmı İslamcı bir kısmıysa Esed
destekçisi olmak suretiyle kendi içlerinde bölünmüş haldeler ve bütün bunların
tamamı birbiriyle nüfuz yarışı içindeler.
Esed
rejimi, Aleviler ve Esed’in koruduğu diğer azınlıklar asla Suriye’de
demokrasiye razı olmayacaklar. Zira bunu yapmak, Sünni Arap güçleri iktidara
taşıyarak bu azınlık cemaatlerin onların belirli misillemelerine maruz
kalmasına kapı aralayacaktır. Aynısı, Ortadoğu’nun en küçük ve en yeni Kürt
nüfusu olmasına rağmen kendileri için fiilî bir devleti güvence altına alan ve
Türkiye’yle sınırlarındaki savunmasız konumlarına stratejik derinlik katmaya
çalışırken mümkün olduğunca fazla toprak elde eden Suriye Kürtleri için de
geçerli.
En
muhtemel senaryo Suriye’nin sonunda üç büyük parçaya bölünmesi. İlki, Esed rejiminden
geri kalanlarca kontrol edilecek [Z.T.K. Şam, Hama, Humuş, Halep
gibi] büyük şehirler ve Alevilerin merkezî toprakları olan Akdeniz sahilindeki
kaleler. İkincisi, Suriye Kürtlerinin toprakları olacak. Üçüncüsü ise Sünni
Arapların kanunsuz/kontrolsüz toprak parçaları olacak. Bu Sünni Arap grupların
isimleri sürekli değişmekte; ancak sözkonusu bölgelerde üstünlük elde etmek
için birbirileriyle çatışmayı sürdürecekler ve Esed birlikleri ile Suriye Kürt
güçlerine fırsatçı saldırılar düzenleyecekler [Tersi de yaşanacaktır].
[Suriye'nin yüz yıllık tarihi bugün yaşananlara ve gelecekte meydana gelebilecek gelişmelere ışık tutmaktadır. Bu blogda yer alan, Robert Kaplan'a ait 1993 tarihli "Suriye: Kimlik Krizi" yazısının tercümesini okumanızı tavsiye ederim.]
[Yine Lübnan İç Savaşı'yla ilgili okuma yapmak isteyenlere tavsiyem, şahsıma ait olan "Ortadoğu'nun Aynası Lübnan" kitabıdır. Kitabın giriş yazısı ve içindekiler kısmına ulaşmak için TIKLAYINIZ.]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder