CIA’İN ESED KARŞITI PROGRAMINDAN
VAZGEÇMESİ NE ANLAMA GELİYOR?
David
Ignatius (Washington Post gazetesi köşe yazarı, ödüllü
gazeteci ve kitapları en çok satanlar listesinde yer alan casusluk romanı
yazarı)
Washington Post, 20.7.2017
Tercüme: Zahide Tuba Kor
CIA’in Suriyeli isyancılara gizli
yardım programı neyi başardı? Tuhaf bir şekilde belki de en büyük sonucu,
programla tasarlananın tam aksine, Cumhurbaşkanı Beşşar Esed’i kurtarmak için
2015’te Rus askerî müdahalesini tetiklemesi oldu.
Suriye, CIA’in paramiliter
faaliyetlerinin bahtsız tarihine bir sayfa daha eklemiş oldu. Bu tür çabalar,
başkanlara topyekûn bir savaşa girmek dışında politika seçenekleri sunmak gibi
bir değerli hedefle başlar. Ama çoğunlukla, isyancıların, –siyasi rüzgârlar
değiştiğinde ortadan kalkan– Amerikan desteği vaadiyle “akıllarının çelinip
ardından da yüzüstü bırakıldıkları”nı hissettikleri bir keşmekeşle sonuçlanır.
Bir Suriyeli muhalif lider, isyancı
yoldaşlarının şu an içinde bulunduğu tehlikeyi bana şu şekilde vurguladı: “ABD’yle
çalışmaya karar vermiş gruplar zaten çoktandır radikallerin hedefiydi, ama
bundan böyle kendilerini savunamayacaklar.”
Suriye programının çöküşü bu hafta Washington
Post haberiyle ifşa oldu ama Başkan Trump başa geçtiğinden beri zaten
çözülme sürecindeydi. Trump, Suriye’yi istikrara kavuşturmak için Rusya’yla
daha yakından çalışmak istedi ve dolayısıyla Moskova’nın müttefiklerini hedef
alan bir program uygun düşmedi. Beyaz Saray’ın kendi Suriye politikası, yarı
olgunlaşmış varsayımlar ve çatışan hedeflerle bir karmaşa niteliğinde; ama bu
bir başka yazının konusu olacak.
Suriye örtülü harekât programının
yükselişi ve düşüşü, Amerikan cephaneliğindeki bu en hassas silahla ilgili bazı
faydalı dersler sunuyor. Özetlemek gerekirse, bu program son derece gecikmiş,
son derece sınırlı ve Türkiye ile Suudi Arabistan gibi şaibeli ortaklara
fazlaca bağımlıydı. Evet, Esed’i tehdit edecek ve Rus müdahalesini tetikleyecek
kadar etkiliydi, ama galip gelecek kadar güçlü değildi. Belki de daha beteri,
CIA destekli savaşçılar siyaseten o denli bölünmüş ve radikal muhalif gruplarla
iç içe geçmişlerdi ki isyancılar, varlıklarını bağımsız olarak sürdürebilir bir
siyasi gelecek hiçbir zaman vaat edememişlerdi.
Bu, CIA’in çabası beyhudeydi
anlamına gelmez. Türkiye ve Ürdün’deki gizli harekât merkezlerinden yürütülen
program, onlarca askerî gruba yüz milyonlarca dolarlık para pompaladı. Konuya
vâkıf bir yetkilinin tahminlerine göre, CIA destekli savaşçılar geçtiğimiz 4
yılda 100.000 Suriye askerini ve müttefikini öldürebilirdi. 2015 yazında
isyancılar, Esed’in anavatanını ve bölgedeki Rus üslerini tehdit ederek kuzey
sahilindeki Lazkiye’nin kapılarına dayanmıştı. İsyancı savaşçılar Şam’a doğru
da ilerliyordu. [Z.T.K.
Muhalifler Lazkiye kapılarına dayandıklarında ilerleyişlerini nasıl
durdurttuklarından hiç bahsetmiyor Ignatius!]
CIA analizcileri o yaz,
isyancıların, yerine güçlü ve ılımlı bir hükümet kurmaksızın Esed’i
devirecekleri “felaketvari bir başarı”dan bahsetmeye başlamışlardı. 2015
Haziran’ına ait bir yazımda bir Amerikan istihbarat yetkilisinden bir alıntı
yapmıştım: “Mevcut gidişata göre Esed sonrası Suriye’sini düşünmeye başlamanın
vakti geldi.” Rus Devlet Başkanı Vladimir Putin aynı gidişatı temkinle
gözlemliyordu, özellikle de Temmuz ayında (…) İranlı Tümgeneral Kâsım
Süleymani’nin Moskova’ya acil ziyaretinin ardından.
Putin mesajı almıştı: Suriye
savaşındaki dengeleri kesin olarak değiştirecek şekilde Eylül 2015’te askerî
olarak müdahale etti. Trump’ın CIA programını durdurmakla yaptığı, aslında
karadaki bu gerçeği fiilen kabul etmek.
Peki, ABD farklı bir sonuca ulaşmak
için daha evvel neler yapmalıydı? CIA programını yakından takip etmiş Amerikalı
ve Suriyeli yetkililerden toparladığım bazı fikirleri şu şekilde sıralamak
mümkün:
·
CIA desteği çok daha evvel, 2012’de daha
henüz radikaller fazla güçlenmemişken ve ılımlı bir güç inşa edilebileceğine
dair hala daha bir ümit varken başlayabilirdi. 2013’te bu program başladığında
askerî muhalefette cihatçılar ve savaş ağaları hâkim hale gelmişlerdi.
·
ABD isyancılara uçaksavar silahları verebilir
ve böylelikle kontrolleri altındaki bölgeleri Esed’in kanlı bombardımanlarından
korumalarını sağlayabilirdi. İsyancılara eğitimlerde bu tür silahların
kullanımı öğretildi, ama savaş alanında bunları hiçbir zaman kullanamadılar.
·
ABD İran’la nükleer müzakereleri yürütürken
Suriye’deki İranlıları öldürmek istemedi. Putin’in müdahalesi sonrası ise ABD
bu defa Ruslardan kaçındı. Bu sınırlamalar sağduyulu/ölçülü olmakla birlikte
Amerikan destekli askerî operasyonları kısırlaştırdı.
·
ABD, CIA’in örtülü operasyonuyla uyumlu bir
siyasi stratejiye sahip değildi. Suriye hikâyesini çok yakından takip eden eski
bir Dışişleri Bakanlığı yetkilisi olan Fred Hof dedi ki “Net bir şekilde
telaffuz edilmiş bir milli güvenlik hedefi ve buna eşlik eden bir strateji
namına ortada hiçbir şey yoktu.” Bir başka yetkili de dedi ki, Amerikan çabası
“birbirinden apayrı fraksiyonları birleştiren bir araç olarak kullanılmak
yerine” –farkında olmayarak– “devasa bölünmeler ve rekabetler yarattı.”
CIA’in Suriye’nin batısındaki Esed
karşıtı programının üzücü çöküşünü doğusundaki İslam Devleti’ne karşı
şiddetlenen harekâtla bir kıyaslayın. Aradaki fark nedir? Doğuda, karada
Amerikalı savaşçılar ve havada Amerikan savaş uçaklarıyla destekli motive
olmuş, iyi örgütlü Suriyeli savaşçılar var. Bu oyunda yarı yol, olunması
gereken yer değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder