2 Ağustos 2017 Çarşamba

D.IGNATIUS: CIA TEHLİKE BÖLGESİNE GİRİYOR


CIA TEHLİKE BÖLGESİNE GİRİYOR; İŞTE SİZE BUNUN HARİTASI

David Ignatius (Washington Post gazetesi köşe yazarı, ödüllü gazeteci ve kitapları en çok satanlar listesinde yer alan casusluk romanı yazarı)
Washington Post, 25.7.2017

Tercüme: Zahide Tuba Kor

Eğer ki CIA’in duvarları içinde yaşayan hayaletler konuşabilseydi teşkilatın başkanı Mike Pompeo’ya “Dikkatli olun!” derlerdi. Zira istihbarat teşkilatı bir tehlike bölgesine giriyor; kargaşa içindeki Beyaz Saray, CIA’den deniz aşırı bölgelerde saldırganca adımlar atmasını istemekle birlikte, ne herhangi bir net stratejiye sahip ne de bunu sürdürmek için gerekli siyasi desteği var.
Pompeo, bir aktivist ve espri yeteneğine sahip coşkulu bir siyasetçi. Risk alan biri olup teşkilatın Kuzey Kore ve İran gibi hedeflere karşı gerek bilgi toplama gerekse örtülü eylemler konusunda daha agresif olmasını istiyor. Bu agresif duruş, geçen hafta Aspen Güvenlik Forumu’ndaki yorumlarında ve geçtiğimiz altı ay boyunca yaptığı diğer açıklamalarda alenen görülüyor.
Pompeo, kendi gündemini karmaşıklaştıran bazı büyük problemlerle yüz yüze. Hem Cumhuriyetçilerden hem de Demokratlardan genişçe bir destek tabanı elde etmeden bunlarla baş edemeyecek. Yoksa CIA’in onlarca yıldır düzenli olarak saplandığı aynı çukura bir kez daha düşecek: hava kaçıran delik balonlar gibi önünde sonunda sönerek hem istihbarat teşkilatına hem burada görev yapanlara hem de yurtdışındaki müttefiklere zarar verecek cesurca (bazen de şaibeli) programlar başlatma [saplantısı]...
Geçmişte Cumhuriyetçi ve Demokrat yönetimler altında görev yapmış tecrübeli 5-6 CIA emektarlarıyla yaptığım görüşmelerden yola çıkarak hazırladığım üç tehlikenin yol haritasını size sunuyorum:
1. Günümüzün istihbaratı, belki de tarihimizdeki herhangi bir zaman diliminden çok daha fazla siyasallaşmış durumda. Başkan Trump, istihbarat profesyonellerini rezil ve ölçüsüz bir şekilde Nazilere benzetti ve Rus tehdidine dair istihbarat tahminlerini sürekli “yalan haber” veya “cadı avı” vs. diye niteledi. Eski üst düzey casusların buna karşı mücadele vermesi hiç de sürpriz değil. Süreç içinde CIA giderek bir siyasi futbola dönüşüyor.
Eski Milli İstihbarat Direktörü James R. Clapper Jr. ve eski CIA Başkanı John Brennan, Aspen Forumu’nda Trump’ın açıklamalarına “hakaretvari”, “tamamen yakışıksız” ve “onurlu ... olmayan” sözleriyle döner tekmeler savurdular. Haklılar. Ancak problem şu ki, sözde “derin devlet” fantezisine dalıp gitmiş milyonlarca Amerikalı, eski istihbarat şeflerinin Başkan Trump’a saldırdığını duydukça böyle bir komplonun varlığına daha da ikna oluyorlar.
2. Trump yönetimi net stratejik kararlar almakta başarısız. Trump’ın Suriye, Rusya, İran ve Çin politikaları, birer çatışan hedefler ve çözülmeyen sorunlar karmaşası. Bu arada Başkan, alternatif seçenekler üretmesi için istihbarat teşkilatını ittirmeye devam ediyor.
Tarihsel olarak bu, CIA’in tam da başının derde girdiği nokta: “Zaferler” isteyen ama sistematik bir diplomatik stratejiden de yoksun olan başkanlar, yönetimleri devirmek için örtülü eylemleri kullanırlar veya ilan edilmemiş savaşlara girişirler. Gizli operasyonlar geri teptiğinde ve kamuoyu desteği ortadan kalktığında kabak istihbarat teşkilatının başına patlar. Alınması gereken ders şu: politika üreticiler ne yapacaklarını bilmediklerinde ve örtülü eylemlerden medet umduklarında CIA bazen onlara “hayır” diyebilmeli.
Pompeo’nun örtülü eylemlere olan meyli Aspen’deki açıklamalarında net bir şekilde görülüyordu. Kuzey Kore konusunda Pompeo, bu ülkenin askeri kapasitesini dengesiz lideri Kim Jong Un’dan ayırmayı savundu ve dedi ki “Kuzey Kore halkı ... da onun gidişini görmekten mutluluk duyacaktır”; her ne kadar bu tehdidi, ABD “üç numaralı kapının ardında kimin olduğu” konusunda dikkatli olmalı şakasıyla biraz yumuşatsa da… ABD, İran konusunda “yatıştırma” politikasını sona erdirmeli ve “İran’ın yayılmacılığını düzgün bir şekilde geri püskürtebileceği bir platform bulmalı” dedi. İran Devrim Muhafızları’nın liderliğiyle mücadele konusunda da dedi ki “Biz tamamen (onların) kapasitelerini ve güçlerini sürdüremez hale getirmeye odaklandık.”
3. En önemlisi ise Pompeo’nun hizmet ettiği yönetimin kargaşa içinde olması. Başkan, kendi başsavcısını kötüleyerek istifa ettirmeye çalışıyor ve belki de bir sonraki planı, özel savcı Robert S. Mueller’ı görevden almak. Ülkenin dengeye/istikrara ve CIA’den bağımsızlığa ihtiyacı var. Pompeo, kurumsal ve anayasal yükümlülüklerinin yanısıra başkanlığa ait sorumluluklarını da düşünmeli. Gaz pedalının nerede olduğunu biliyor ama fren pedalını da aramalı.
CIA tarihinin belki de en açıkgöz başkanı olan Richard Helms, politika tartışmalarına dâhil olmaktan o denli sakınıyordu ki (…)
Lafını esirgemez bir eski Kongre üyesi olan Pompeo ise tam tersi bir içgüdüye sahip gibi görünüyor. Neredeyse her gün Beyaz Saray’da; söylenenlere göre, onun Trump’a verdiği brifingler zaman zaman istihbari ve siyasi konular arasında ileri geri yön değiştiriyor. Trump eylem/aksiyon istiyor, Pompeo da yerine getirme arzusunda. Meydan okumaları kabullenerek iş yapma iştiyakı, her Amerikan başkanı ile CIA başkanı arasındaki ilişkinin doğasında vardır; ancak sözkonusu olayda bu bir endişe kaynağına dönüşebilir.

Pompeo onlarca yıldır şahit olduğumuz CIA başkanları gibi hırslı ve ideolojik olarak tutkulu. CIA’in yemek salonunun yakınındaki duvarda Helms’in şaşkın ve kuşkulu gözlerle bakan portresi duruyor. Ümit ederim ki Pompeo bir dakikasını ayırıp da selefine danışır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder