5 Şubat 2017 Pazar

S.POLLARD: CEZAYİR AB’Yİ NASIL YOK EDEBİLİR?


CEZAYİR AB’Yİ NASIL YOK EDEBİLİR?

Stephen Pollard (İngiliz gazeteci ve yazar, The Jewish Chronicle gazetesi editörü)
Spectator, 3.12.2016

Tercüme: Zahide Tuba Kor

Bırakın Brexit anlaşmasının tamamlanmasını, İngiltere’nin Birlik’ten nasıl çekileceği daha tartışılmaya dahi başlanmadan AB fiilen çökebilir. Temel faktör de 17 yıldır Cezayir’i yöneten 79 yaşındaki Cumhurbaşkanı Abdülaziz Bouteflika’nın ölümü olabilir. Bouteflika 2013’te felç geçirdiğinden beri tekerlekli sandalyede. Bir gözlemcinin bana söylediğine göre Bouteflika’nın “aklı bedeninden daha gidik”. Fransa’da özel bir klinikte bir hafta tedavi gördükten sonra geçtiğimiz günlerde Cezayir’e geri döndü. Hastalığının seyri hiç de iyi değil.
Resmî açıklamaya göre Bouteflika, Grenoble şehrinde “periyodik tıbbi kontrol”den geçti. Ama kimse buna inanmıyor. Cezayir’i iyi bilenler, rahatsızlığının çok ciddi ve günlerinin de sayılı olduğunun farkındalar. Bu da demek oluyor ki Cezayir’deki rejimin sonu gelmek üzere. Bunun sonuçları ise Cezayir’in çok ötesine geçecek.
Bouteflika görevi bıraktığı andan itibaren Cezayir içeriden patlayacak. Onun demir yumruğu altında yönetimden uzak tutulan İslamcılar doğacak boşluğu istismar edecek. İç savaşın sona ermesinden bu yana toprağa gömülü gerginlikler yeniden ortaya çıkacak. Ardından Avrupa, belki de Kuzey Afrika’dan yeni yeni büyük mülteci dalgalarıyla boğulacak.
Ancak Cezayir dışında hemen hemen hiç kimse önümüzdeki dönemde neler yaşanacağından pek de haberdar değil; tabii ki Batılı istihbarat teşkilatları hariç. Belki 2011’deki –yanlış isimlendirilen– Arap Baharı’yla gafil avlanmış olabilirler; ancak bu defa istihbarat teşkilatları Cezayir’de eli kulağındaki gelişmelerin gayet farkındalar. Perde arkasından hükümetler yeni bir iç savaşa ve bunun doğuracağı sonuçlara kendilerini hazırlamaya çalışıyorlar.
Bundan 24 sene evvel İslamcılarla devlet arasında yaşanan Cezayir İç Savaşı’nda 150.000 kişi hayatını kaybetmişti. Bu defa yeni bir iç savaş çok daha kanlı olacaktır; zira son birkaç senedir silahlı İslamcılar çok daha gelişmiş durumdalar.
Bazı gözlemciler, İslamcı partilerin seçimlerdeki başarılarının düşmesini Cezayir’de İslamcılığın zayıflamasının bir kanıtı olarak yanlış okumaktalar. Islah ve Nahda partileri ile Toplum ve Barış Hareketi kendi aralarında bölünmüş durumda. 2012 seçimlerinde bu partiler Yeşil Cezayir İttifakı adı altında bir araya gelmeye çalıştılar; ama buna rağmen meclisteki 462 sandalyenin sadece 48’ini kazanabildiler.
Bu son derece yanıltıcıydı. Zira İslamcı liderler taktik değiştirdiler. Sandıklar yoluyla iktidarı elde edemeyeceklerini çok evvelden fark edip başka araçlara yöneldiler. Kamu ahlakının kendinden menkul koruyucuları olarak, okul müfredatlarının “İslami bilim”e odaklanmasını sağlamak için kampanya yürüttüler ve hükümetin kadınları erkeklerin “himaye”si altında tutan “aile kanunu”nu değiştirmesini engellemek için toplumsal nüfuzlarını kullandılar. Kadınların başlarını örtmesini ve erkeklerin sakal uzatmasını bakanlıklardan talep eden fetvalar yayınladılar (…)
Son birkaç yıldır Cezayir’de başörtü normalleşti; (%90’ı şehir dışında olmak üzere) kadınların yaklaşık %70’i artık başörtülü. (…)
Ve bütün bunlar devlet başarılı bir şekilde formel İslamcı etkisine karşı koyarken yaşandı. Cumhurbaşkanı Bouteflika gittiğinde ise İslamcıların, Cezayir dışındaki kardeşlerinin de iteklemesiyle, durumdan istifade edecekleri aşikâr. Siz Cezayir ve muhtemel geleceği hakkında basında haber bulmakta zorlansanız da Avrupa hükümetleri demlenmekte olan krizin neye benzeyeceği konusunda aylardır kafa yormakta.
Cezayir’de patlayacak bir iç savaş devasa miktarda bir mülteciye yol açacaktır. Bir uzman bana dedi ki “10 ila 15 milyon Cezayirlinin ülkesini terk etmeye çalışacağını bekliyoruz.” Cezayir’in tarihini göz önüne alırsanız kurtarılmayı bekleyecekleri adres belli: Fransa. AB’ye etkisi itibarıyla, bahsi geçen rakamın küçücük bir kısmı dahi Suriye İç Savaşı’nın etkisini gölgede bırakacaktır. Mülteci krizinin Avrupa’da zaten yol açtığı mevcut siyasi travma dikkate alındığında kitlesel bir Cezayirli göçü muazzam tehlikelere yol açacaktır. 
Kimse Bouteflika’nın daha ne kadar yaşayacağını bilmiyor. İç savaşın ne denli hızlı gelişebileceğini de kestiremiyoruz. Ancak eğer ki önümüzdeki nisan ayında yapılacak Fransız cumhurbaşkanlığı seçimlerinden evvel kriz patlak verip de Cezayirli mülteciler Fransa topraklarında beliriverirse –ki her iki senaryo da imkânsız değil– Marine Le Pen ve Ulusal Cephesi’ne zafer kazandıracak bundan daha iyi bir gerekçe pek de olmasa gerek.
Tabii ki Fransız makamlarının kuvvetle muhtemel addettikleri Fransa’da yeni İslamcı terör saldırıları hariç… Hatta Cezayirli radikallerin ani bir akınıyla bu, çok daha muhtemel bir hal alacaktır. Bir Le Pen zaferi ise Brexit’i neredeyse anlamsız bir hale getirecektir; hele de Le Pen’in Fransa’nın AB üyeliğini referanduma taşıma vaadinden sonra. Fransa’nın AB’den çıkmasıyla, yani Frexit’le birlikte İngiltere’nin terk edeceği bir AB de fiilen kalmayacaktır.

Tabii ki bu senaryo bir dizi “eğer ki”ye bağlı. Ancak eğer ki bunlardan bir veya ikisi gerçekleşirse –nisan ayındaki seçimlere kadar Bouteflika ölmese dahi– sonucun daha az dramatik olma ihtimali epeyce düşük. Bir Cezayir iç savaşı ve bunun doğuracağı mülteci krizi Fransa’yı temelden sarsacaktır. Önümüzdeki dönemde Elysée Sarayı’nda ister [sağcı] Fillon olsun isterse [aşırı sağcı] Le Pen, Fransız cumhurbaşkanı ve (onun AB’deki mevkidaşları) AB için bardağı taşıran son damla olabilecek bir krizle boğuşmak zorunda kalacaktır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder