NETANYAHU NİÇİN OBAMA’YI ÖZLEYECEK?
Philip Gordon (Dış
İlişkiler Konseyi kıdemli uzmanı; 2013-2015 döneminde Beyaz Saray’ın Ortadoğu,
Kuzey Afrika ve Körfez bölgesi koordinatörü)
New York Times, 29.12.2016
Tercüme: Zahide Tuba Kor
Amerikan Başkanı Obama’nın geçen hafta BM Güvenlik
Konseyi’nde İsrail yerleşimlerini kınayan karara çekimser kalmasından evvel de
İsrail hükümetinin onun gidişini sabırsızlıkla beklediğini tahmin etmek yanlış
olmasa gerek. Başbakan Benyamin Netanyahu’ya göre, Ortadoğu’ya ilk ziyaretinde
İsrail’i atlayan ve daha sonra İran’la gizli nükleer müzakereler yürüten Sayın
Obama, İsrail’in güvenlik ihtiyaçlarının derinliğini veya Sayın Netanyahu’nun
iç siyasetindeki zorluklarını takdir edememiş bir Amerikan başkanı.
Sayın Netanyahu Amerikan seçim kampanyasında resmen
tarafsız kaldı; ama eminim ki Trump’ın kazanmasına içten içe sevinmiştir. (...)
(…)
Ama Netanyahu yönetiminin sevinci erken olabilir. Zira
İsrail başbakanının istediği her şeyi, hatta fazlasını vererek Sayın Trump onun
hayatını büyük ölçüde zorlaştırabilir.
(…) Yeni Amerikan yönetimi, onlarca yıllık Amerikan
politikasını bırakarak “Büyük İsrail” düşüncesini kucaklamaya hazır görünüyor.
(…)
Sayın Netanyahu, Obama’nın duruşuna ne kadar kızarsa
kızsın aslında bundan son derece istifade etti. Bakanlar kurulundaki aşırı
sağcı unsurların ileri karakolları [Z.T.K. İleri karakol, hükümetten izinsiz
inşa edilen Yahudi yerleşimleridir] “meşrulaştırma” veya Batı Şeria’yı
ilhak ısrarını desteklediği takdirde Washington’dan ne denli fena bir tepki
alacağının bilincinde olan Sayın Netanyahu’nun bu tür çağrıları reddetmek için
elinde iyi bir argümanı vardı ve bu sayede içeriden destek aldı.
Eğer Sayın Trump bu adımları desteklerse Sayın Netanyahu
aşırı sağcıların taleplerine direnemeyebilir. Bu durum, Netanyahu’nun da
bildiği üzere, Avrupalıların boykotundan tutun Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde
dava açılmasına ve İsrail’in haklarından mahrum edilmiş milyonlarca Arap’ı
kalıcı hâkimiyeti altına alma ihtimalinden rahatsızlık duyan Amerikalı
Yahudilerin desteğini kaybetmeye kadar varan bir dizi öngörülemez sonuçlara yol
açabilir.
Yine Trump’ın seçim kampanyasında vaat ettiği üzere
Amerikan büyükelçiliğini Kudüs’e taşıması (…), tıpkı Ariel Şaron’un Mescid-i
Aksa’yı ziyaretinin İkinci İntifada’yı başlatması gibi, ciddi sonuçları
olabilecek sembolik bir adım.
Ancak bu adım, Amerikaların ve İsraillilerin hayatını
tehlikeye atacak protestoları kışkırtma, İsrail’in Arap komşularıyla kritik
önemde ve giderek artan stratejik ve ekonomik işbirliğini engelleme, Ürdün’ü
istikrarsızlaştırma ve İsrail-Filistin güvenlik bağlarını bozma potansiyeline
sahip. Bu, Sayın Netanyahu’nun geçenlerde “müthiş” bir fikir dediği, fakat
sonunda pişman olabileceği bir adım.
Sayın Netanyahu’nun Sayın Obama’yı özleyebileceği belki
en önemli –ve mantıksız– alan İran’la nükleer anlaşma. Netanyahu’nun anlaşmaya
karşı çıkarken samimi olduğuna hiç şüphe duymuyorum. Ama bu anlaşmanın ona
gerçek anlamda avantajlar sağladığı da doğru. Güçlü bir şekilde anlaşmaya karşı
çıkarak aslında Amerikan yönetiminin ve müttefiklerinin müzakere pozisyonunu
güçlendirmiş oldu ve İsrail kamuoyuna kendisini direncin ve güç-kuvvetin adayı
olarak sundu. Bu arada askeri başdanışmanlarının da itiraf ettiği üzere,
İran’ın nükleer programını etkin şekilde durduran ve çok büyük bir ihtimalle
askeri bir çatışmayı da geçici olarak savuşturan bu anlaşmanın semeresini de
topladı. Sayın Trump’la birlikte artık Sayın Netanyahu’nun bir “felaket” olarak
kabul ettiği anlaşmayı bozmakla tehdit eden bir Amerikalı müttefiki var. Ama
dünyanın geri kalanının düzgün işlediğine inandığı bu anlaşmayı bozarlarsa ABD
ve İsrail suçlanıp yalnızlaştırılacak, diğer ülkeler de (…) uluslararası
yaptırımları yeniden yürürlüğe sokmayı reddedecek, İran ise nükleer denetçileri
sınırdışı ederek dondurduğu nükleer programına kaldığı yerden devam edecektir.
Sayın Trump’ın nükleer anlaşmayı gözükara şekilde tehdit etmesi ve buna
karşılık Sayın Netanyahu’nun anlaşmanın olduğu gibi kalmasını ona sessizce
tavsiye etmesi şaşırtıcı değil ama son derece ironik olacaktır.
Sayın Netanyahu’nun Sayın Obama’ya kıyasla Sayın Trump’ın
politikalarının ve danışmanlarının çoğuyla rahata kavuşacağına hiç şüphem yok.
Sayın Netanyahu, en azından başlangıçta, Beyaz Saray’da kendisine kayıtsız
şartsız destek veren bir ortağın tadını çıkaracaktır; ama tabii Sayın Trump bu
yaklaşımını kim bilir ne kadar sürdürebilecek.
(…) [Netanyahu’nun] Sayın Trump’ın Amerikan
başkanı seçilmesinden her ne kazanırsa kazansın, önünde sonunda kaybedeceği
neredeyse kesin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder