9 Ocak 2017 Pazartesi

P.GORDON: NETANYAHU NİÇİN OBAMA’YI ÖZLEYECEK?



NETANYAHU NİÇİN OBAMA’YI ÖZLEYECEK?

Philip Gordon (Dış İlişkiler Konseyi kıdemli uzmanı; 2013-2015 döneminde Beyaz Saray’ın Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Körfez bölgesi koordinatörü)
New York Times, 29.12.2016

Tercüme: Zahide Tuba Kor

Amerikan Başkanı Obama’nın geçen hafta BM Güvenlik Konseyi’nde İsrail yerleşimlerini kınayan karara çekimser kalmasından evvel de İsrail hükümetinin onun gidişini sabırsızlıkla beklediğini tahmin etmek yanlış olmasa gerek. Başbakan Benyamin Netanyahu’ya göre, Ortadoğu’ya ilk ziyaretinde İsrail’i atlayan ve daha sonra İran’la gizli nükleer müzakereler yürüten Sayın Obama, İsrail’in güvenlik ihtiyaçlarının derinliğini veya Sayın Netanyahu’nun iç siyasetindeki zorluklarını takdir edememiş bir Amerikan başkanı.
Sayın Netanyahu Amerikan seçim kampanyasında resmen tarafsız kaldı; ama eminim ki Trump’ın kazanmasına içten içe sevinmiştir. (...)
(…)
Ama Netanyahu yönetiminin sevinci erken olabilir. Zira İsrail başbakanının istediği her şeyi, hatta fazlasını vererek Sayın Trump onun hayatını büyük ölçüde zorlaştırabilir.
(…) Yeni Amerikan yönetimi, onlarca yıllık Amerikan politikasını bırakarak “Büyük İsrail” düşüncesini kucaklamaya hazır görünüyor.
(…)
Sayın Netanyahu, Obama’nın duruşuna ne kadar kızarsa kızsın aslında bundan son derece istifade etti. Bakanlar kurulundaki aşırı sağcı unsurların ileri karakolları [Z.T.K. İleri karakol, hükümetten izinsiz inşa edilen Yahudi yerleşimleridir] “meşrulaştırma” veya Batı Şeria’yı ilhak ısrarını desteklediği takdirde Washington’dan ne denli fena bir tepki alacağının bilincinde olan Sayın Netanyahu’nun bu tür çağrıları reddetmek için elinde iyi bir argümanı vardı ve bu sayede içeriden destek aldı.
Eğer Sayın Trump bu adımları desteklerse Sayın Netanyahu aşırı sağcıların taleplerine direnemeyebilir. Bu durum, Netanyahu’nun da bildiği üzere, Avrupalıların boykotundan tutun Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde dava açılmasına ve İsrail’in haklarından mahrum edilmiş milyonlarca Arap’ı kalıcı hâkimiyeti altına alma ihtimalinden rahatsızlık duyan Amerikalı Yahudilerin desteğini kaybetmeye kadar varan bir dizi öngörülemez sonuçlara yol açabilir.
Yine Trump’ın seçim kampanyasında vaat ettiği üzere Amerikan büyükelçiliğini Kudüs’e taşıması (…), tıpkı Ariel Şaron’un Mescid-i Aksa’yı ziyaretinin İkinci İntifada’yı başlatması gibi, ciddi sonuçları olabilecek sembolik bir adım.
Ancak bu adım, Amerikaların ve İsraillilerin hayatını tehlikeye atacak protestoları kışkırtma, İsrail’in Arap komşularıyla kritik önemde ve giderek artan stratejik ve ekonomik işbirliğini engelleme, Ürdün’ü istikrarsızlaştırma ve İsrail-Filistin güvenlik bağlarını bozma potansiyeline sahip. Bu, Sayın Netanyahu’nun geçenlerde “müthiş” bir fikir dediği, fakat sonunda pişman olabileceği bir adım.
Sayın Netanyahu’nun Sayın Obama’yı özleyebileceği belki en önemli –ve mantıksız– alan İran’la nükleer anlaşma. Netanyahu’nun anlaşmaya karşı çıkarken samimi olduğuna hiç şüphe duymuyorum. Ama bu anlaşmanın ona gerçek anlamda avantajlar sağladığı da doğru. Güçlü bir şekilde anlaşmaya karşı çıkarak aslında Amerikan yönetiminin ve müttefiklerinin müzakere pozisyonunu güçlendirmiş oldu ve İsrail kamuoyuna kendisini direncin ve güç-kuvvetin adayı olarak sundu. Bu arada askeri başdanışmanlarının da itiraf ettiği üzere, İran’ın nükleer programını etkin şekilde durduran ve çok büyük bir ihtimalle askeri bir çatışmayı da geçici olarak savuşturan bu anlaşmanın semeresini de topladı. Sayın Trump’la birlikte artık Sayın Netanyahu’nun bir “felaket” olarak kabul ettiği anlaşmayı bozmakla tehdit eden bir Amerikalı müttefiki var. Ama dünyanın geri kalanının düzgün işlediğine inandığı bu anlaşmayı bozarlarsa ABD ve İsrail suçlanıp yalnızlaştırılacak, diğer ülkeler de (…) uluslararası yaptırımları yeniden yürürlüğe sokmayı reddedecek, İran ise nükleer denetçileri sınırdışı ederek dondurduğu nükleer programına kaldığı yerden devam edecektir. Sayın Trump’ın nükleer anlaşmayı gözükara şekilde tehdit etmesi ve buna karşılık Sayın Netanyahu’nun anlaşmanın olduğu gibi kalmasını ona sessizce tavsiye etmesi şaşırtıcı değil ama son derece ironik olacaktır.
Sayın Netanyahu’nun Sayın Obama’ya kıyasla Sayın Trump’ın politikalarının ve danışmanlarının çoğuyla rahata kavuşacağına hiç şüphem yok. Sayın Netanyahu, en azından başlangıçta, Beyaz Saray’da kendisine kayıtsız şartsız destek veren bir ortağın tadını çıkaracaktır; ama tabii Sayın Trump bu yaklaşımını kim bilir ne kadar sürdürebilecek. 
(…) [Netanyahu’nun] Sayın Trump’ın Amerikan başkanı seçilmesinden her ne kazanırsa kazansın, önünde sonunda kaybedeceği neredeyse kesin.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder