MISIR’IN SİSİ’Sİ YÜRÜYEN BİR MEVTA
David Hearst (The Middle East Eye internet
sitesi baş editörü; eski İngiliz Guardian gazetesi dış politika başyazarı)
The Middle East Eye, 21.9.2016
Tercüme: Zahide Tuba Kor
Özet: Mısır sözkonusu olduğunda asıl soru, “Acaba Sisi, çevresini kuşatan o
tehlikeli şüphe atmosferi içinde mücadeleye devam edebilir mi?” değil, “Acaba
Sisi’nin yerine kim geçecek?” sorusudur.
“Birinci sınıf bir millet mi olmak istiyorsunuz? Peki, sizi kendi
ayaklarınız üzerinde yürür hale getirmeme katlanabilecek misiniz? Her sabah
saat 5’te sizi uyandırayım mı? Yiyecekte tasarrufa, klimada kesintiye tahammül
edebilecek misiniz? İnsanlar benim yumuşak olduğumu sanıyorlar, ama Sisi
işkencedir, ızdıraptır.”
Basına sızdırılan bu tapedeki sözler, cumhurbaşkanı seçilmesinden kısa bir
süre sonra bir gazeteciyle sohbet eden Mareşal Abdülfettah es-Sisi’ye ait. Sarf
ettiği bu sözlerin ne denli geleceği görür cinsten olduğunu muhtemelen o
dönemde kendisi bile fazla farkında değildir. Sisi’nin iktidarı gerçekten de
Mısır için bir işkence ve ızdırap oldu.
Bir vaatten öbürüne yalpalayıp durdu; her bir vaadi, safdil ve korku dolu
halkın tepesinde sallanan şaşalı fakat kullanışsız birer incik boncuktu.
Vaatlerin ilki, Sisi’nin askeri darbesini finanse eden Körfez ülkelerinin
Mısır’a akıtmaya devam edeceği hesapsız milyarlardı. [Sızan tapelerde] Yardımcılarına
Körfez’in parasının “pirinç kadar” bol olduğunu atıp tutuyordu; ki bu kanaati,
petrol fiyatlarının düşmesi ve Yemen savaşının patlak vermesinin ardından
anlamını yitirdi. 50 milyar dolara kadar varan peşin parayı, borcu ve petrol
teminatını çarçur etti.
İkincisi, Şarm eş-Şeyh’te yapılan uluslararası donörler konferansıydı.
Bolca vaat, ama sonuçta değişen hiçbir şey yok. [Z.T.K. “Bütün dünya bu
toplantıdayken Türkiye niye yok?” diye o dönemde veryansın edenler, bu
satırları dikkatlice bir kez daha okumalılar!]
Üçüncüsü, 45 milyar dolarlık yeni bir başkent inşası veya yeni bir Süveyş
Kanalı açmak gibi mega altyapı projeleriydi. Bir sene evvel devlet yetkilileri
8 milyar dolara mâl olan Süveyş Kanalı’nı genişletme projesinin sadece sekiz
yıl içinde kanaldan elde edilen gelirleri üç katına çıkaracağı vaadinde
bulunmuştu. Bir hesaba göre şimdiye kadar kanadan geçen gemi sayısı sadece
%0,0033 oranında artmış. [Z.T.K. Sisi kendini bir kahramana dönüştürmek için
başa geçtiğinde sürekli Cemal Abdünnasır’ı taklit etmişti. Bu proje de onlardan
biri. Dünyada ekonomik kriz varken, uluslararası ticaret sürekli daralırken alınan
borçlarla Süveyş Kanalı gereksiz yere genişletildi!]
Dördüncüsü, Suudi mali desteğinin devam etmesi ümidiyle [Akabe
Körfezi’ndeki] iki adayı Suudi Arabistan’a vermekti. Ancak bu plan büyük
bir taarruza maruz kalarak hem meclise hem de mahkemelere takıldı ve sonuçta
Suudileri öfkelendirdi.
Kahire’deki çalkantılar
Şimdilerde bize, IMF’den gelecek 12 milyar dolarlık borçla Mısır’ın
kurtuluşa ereceği söyleniyor. Mısır’ın döviz piyasası için bu bir borçtan
ziyade yaşam desteği. Bloomberg’in haberine göre, temmuz ayında dış
rezervler, son 16 ayın en düşük seviyesine indi ve eldeki, ancak üç aylık
ithalata yetebilir durumda. IMF karşılıksız borç vermez. Borç karşılığında
Mısır parasının değerinin düşürülmesi, sübvansiyonların aşamalı olarak
kaldırılması, KDV’nin yürürlüğe girmesi gibi çokça konuşulan ama hiç hayata
geçirilmemiş reformların istenmesi muhtemel. Başa geçtiğinden beri Sisi’nin zam
yaptığı tek maaş ordu, polis ve yargı mensuplarının maaşlarıydı. Zaten bütçenin
%80’i kamu ücretleri, maaşlar ve sübvansiyonlar için yapılan harcamalara ve
borç ödenmelerine gidiyor. Bu da bütçe kesintisi için geriye fazla bir alan
bırakmıyor. Tek seçenek zaten fakir olanların daha da kemer sıkması.
Mısır’ın dolar krizinin, yani ithalat için gerekli döviz eksikliğinin,
bebekleri doyurmak için hazır süt bulunamaması veya –bahanesi farklı olsa da-
Rus buğdayı ithalatının bir anda durması gibi çok ciddi sonuçları oldu. Gerek Bloomberg
gerekse the Economist, Mısır’ın iktisadi ve sosyal çöküşünün suçunu
doğrudan cumhurbaşkanını omuzlarına atarak Sisi’yi ömür biçti.
The Economist’e göre, “Sayın Sisi’den kurtulmak
amacıyla yeni bir isyan veya yeni bir askeri darbe söylentisi şu an için
azalmış durumda. 2011’de halk isyanına sürpriz bir şekilde yakalanan gizli
polis, şu anda muhalefeti ortaya çıkarıp sonlandırmakta çok daha gayretkeş.
Ancak Mısır içindeki demografik, ekonomik ve sosyal baskılar hiç durmadan
artıyor. Sayın Sisi kalıcı bir istikrar tesis edemez. Mısır’ın siyasi sistemi
tekrar ele alınmalı. Bunun için iyi bir başlangıç noktası, Sayın Sisi’nin 2018’de
seçimlerin yapılmasına karşı çıkmayacağını açıklaması olacaktır.”
Bu son cümle Kahire’de çalkantılara yol açtı. (…)
Bu tür değerlendirmeler Sisi için uyarı işaretleri. Kurban Bayramı’na doğru
market raflarının eşek etiyle dolduğuna dair haberler vardı.
Hangi dış el?
Sisi yabancı bir el suçlamasıyla yönetime sadık görünen vefasızlara
karşılık verdi. El-Ahram gazetesinin haberine göre, yabancı bir güç, kamuoyunu
istikrarsızlaştırmak ve mevcut hükümet hakkında şüpheleri artırmak için Mısır’a
karşı bir komplo kurmakta. (…)
Ağustos ayında el-Ahram gazetesi BBC ve CNN’i Mısır’a
ve turizm sektörüne karşı komplo kurmakla suçladı. Şimdilerde yabancı eller Bloomberg
ve The Economist içinde çalışıyor. Ama bunlar kim? The Economist üzerinden
Mısır hakkında dezenformasyon yapan dış güç hangisi?
Acaba the Economist’in yeni Sultan olmakla suçladığı Recep Tayyip
Erdoğan mı? 2011-2015 yılları arasında Kahire’ye 6,5 milyar dolar askeri yardım
yapan ABD mi? Mısır’daki en büyük dış yatırımcı olan İngiltere mi? Daha yeni Mistral
sınıfı helikopter gemisi yollayan Fransa mı? Yoksa Sisi’nin ısrarla gözüne
girmeye çalıştığı Vladimir Putin mi?
Gerçek şu: Sisi, Körfez’den ve Batı’dan gelen büyük mali ve askeri desteğe
rağmen başarısızlığa uğradı. Bir lider olarak ona duyulan güven içeriden
patlıyor. Sisi’nin elinde geriye kalan tek silahı paranoya ve milliyetçi
korkular. O halde soru şu: Acaba Sisi kendisini kuşatmakta olan şüphe atmosferi
içinde mücadeleye devam edebilir mi? İnsanların çoğu bunun cevabını biliyor.
Gerçek soru ise “Ne kadar ömrü kaldı?”
Sisi’nin alternatifleri
Bir sene evvel Suudi Kralı Selman, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşmesinde
konu gündeme geldiğinde şu cevabı yapıştırmıştı: Bana bir alternatif bul. Bugün
ise alternatifler ortada. Sisi’nin en muhtemel alternatifi ne demokratlar ne de
muhalefet liderleri. Yerine geçmesi muhtemel kişiler, Silahlı Kuvvetler Yüksek
Konseyi (SCAF) üyesi askerler ve sahne arkasından iktidar oyununu yönlendiren
eski, pörsümüş eller. Bunlar Sisi’nin aciz kaldığı siyasi dönüşüme öncülük
edebilecek insanlar.
Muhtemel adayları herhangi bir özel amaç gütmeden sıralayalım:
Eski Genelkurmay Başkanı Tantavi’nin yardımcısı Sami Anan ki “Tilki”
lakabıyla nam salmıştır. Hem Suudilerle hem de Amerikalılarla ilişkileri iyi.
Serbest seçimlerle başa geçen cumhurbaşkanlarının hayranı değil. Hatta SCAF
içinde Muhammed Mursi’ye karşı darbeyi çok daha evvel başlatmak isteyen
askerlerden biriydi. Ama şimdi geçiş sürecini yönetebilir.
BAE’nin adayı ise 2012’deki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Mursi’ye karşı
yarışan ancak seçimi kaybeden aday Ahmet Şefik. Mısır oligarşisi içinde desteğe
sahip. [ZT.K. Şefik, Mübarek döneminin başbakanıydı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerini
kaybedince BAE’ye giderek Emire danışman oldu.]
Daha içeriden, sesi soluğu çıkmayan ama görevinden edilemeyecek isimlerden
Savunma Bakanı Sedki Sobhi veya oğlu Sisi’nin kızıyla evli Korgeneral Mahmud
Hegazy de muhtemel adaylar arasında. Hegazy, -cumhurbaşkanlığı seçimlerinde
yarışmak üzere ordudan istifa etmesinin ardından- Sisi’nin desteğini almış bir
müttefiki olarak Mısır silahlı kuvvetlerinin genelkurmay başkanı ve SCAF’ın
başkan yardımcısı olarak [2014’te] atanmıştı [Z.T.K. Bu kişi Mursi
döneminde Mısır Askeri İstihbaratının başkanıydı.]. Ancak bugünlerde yakın
müttefikler dahi mevcut efendilerini aşıp gelecek hayalleri kurabiliyorlar;
tıpkı Sisi’nin vakti zamanında kendisini büyük bir özenle savuma bakanı olarak
seçen Mursi’ye karşı yaptığı gibi. İhanet iki tarafı keskin kılıçtır.
Adı sıklıkla geçen sürgünde yaşayan diğer iki isim, Ğad (Yarın) Partisi
kurucusu ve liberal muhalefetin önde gelenlerinden [Z.T.K. İstanbul’da
yaşayan] Eymen Nur ile Fransa’da yaşayan hukuk profesörü ve Vasat
Partisi’nin önde gelen mensuplarından Muhammed Mahsub. Her ikisi de Mısır’da
siyasi muhalefeti etkinleştirme inisiyatiflerinin içinde.
Bu listedeki eksik, İhvan-ı Müslimin’le bağlantılı veya onu temsil eden hiç
kimsenin olmaması. Bunun nedeni İhvan’ın artık zayıflaması. İçeride yasaklanmış
ve hapsedilmiş, dışarıda ise -bundan sonra ne yapılması gerektiği konusunda
saflarındaki bölünme yüzünden- zayıflamış durumda. İhvan’ın gerek içeride
gerekse dışarıda siyasi sahnedeki eksikliği, Mısır’da liberal muhalefet
mensuplarının bir araya gelmesi için bir fırsat yaratıyor; zira onlar İhvan’ın
geri dönüşü için bir öncü kol olarak görülmeyecekler.
Her halükarda Sisi, İngilizce deyimle, yürüyen bir mevta. Bu ifade,
darağacına yürümekte olan bir adamın tasviri. Ancak Kur’ân’da daha da iyi bir
tasvir var. Ayete göre Süleyman peygamber hayatını kaybettiğinde önce hiç kimse
bunu fark etmemiş, çünkü asasına dayanarak ayakta durmaktaymış. Tek öldüğünü
bilen canlılar, asasını kemiren ağaç kurtlarıymış. İşte Sisi’nin şu andaki hali
tam da bu ve ağaç kurtları etrafında birikmekte.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder