YENİ AMERİKAN BAŞKANI
KARMAŞIK ASKERİ SORULARLA YÜZLEŞECEK
David Ignatius (Washington
Post gazetesi köşe yazarı, ödüllü gazeteci ve kitapları en çok satanlar
listesinde yer alan casusluk romanı yazarı)
Washington Post,
31.12.2015
Tercüme: Zahide
Tuba Kor
Yeni yıl
tahminlerinde bulunmak bu çalkantılı dünyada ustalık ve dikkat istiyor; ancak
nispeten risksiz bir tahminde bulunmak mümkün: Yeni başkan daha iddialı bir dış
politika izleyecek. Demokrat aday olması beklenen Hillary Clinton, sıklıkla,
askeri güç kullanımıyla ilgili neredeyse Cumhuriyetçi rakipleri kadar şahin bir
söylem dillendiriyor.
Peki, dış
politikada yeni Amerikan iddialılığı pratikte ne anlama gelecek? İslam Devleti
ve diğer tehditlerle daha etkili bir mücadele için Amerikan askeri gücü daha
gerçekçi bir şekilde neler yapabilir? Çin ve Rusya askeri olarak nasıl kontrol
altında tutulabilir? Kampanya sırasında Amerikan gücü söylemi esnetilecektir,
ama gerçekte ne olacak? Güç projeksiyonu yapmak birçok adayın tahmininden daha
zor olacak.
Yeni başkan için
ilk gerçeklik testi Pentagon olacak. Bu neslin askeri komutanları Irak ve
Afganistan’da travmatik savaşlar atlattılar. Onlar Başkan Obama’yı Ortadoğu’da
yeni yükümlülükler altına girmenin beraberinde getireceği muhtemel can
kayıpları ve maddi külfetler konusunda uyardılar ve bir sonraki genelkurmay
başkanıyla da bu tavırlarını sürdürecekler. Suriye’ye büyük bir askeri kara
gücü konuşlandırılmasına karşı argümanlar duymak istiyorsanız gidip bir
generale sorabilirsiniz.
Yeni yönetim
başa geçtiğinde güç projeksiyonu konusunda iyi düşünülmemiş ham fikirlerin
fazla devam edebilme şansı yok. Zira General Joe Dunford ve General Paul
Selva’nın Amerikan genelkurmay başkanı ve yardımcısı olarak 2017’ye kadar
görevi sürdüreceği dikkate alındığında askeri tavsiyelerde bir süreklilik
olacağı aşikar. Ayrıca Ortadoğu’daki Amerikan askeri kuvvetlerini yöneten
Merkezi Komutanlığın başkanı da dahil yeni muharip komutanlar kadrosu, görevi
bırakmadan evvel yine Obama tarafından atanacak.
Tahminim şu ki
Obama görevinden ayrılmadan evvel, şimdiye kadar direnegeldiği daha sert askeri
seçeneklerden bazılarını hayata geçirecek; Suriye içinde “güvenli bölgeler”
oluşturma ve Amerikan Özel Birliklerine bağlı kuvvetlerin daha agresifçe
konuşlandırılması gibi. Bu, kısmen ABD’nin 2016’da cihatçılardan ilham alan
terör saldırılarıyla daha fazla yüzleşme ihtimalinden kaynaklanıyor – ki bu
durumda misilleme konusunda kamuoyu baskısı giderek artacaktır. Bu arada Beyaz
Saray’ın zayıf bir mukabelesi ise Demokrat adayın seçilme şansını azaltacaktır.
Eğer şartlar
ABD’yi İslam Devletine karşı taktiklerini tırmandırmaya zorlayacaksa, –Amerikan
askeri faaliyetlerinin kontrolünü daha iyi sağlamak ve kamuoyunun
paniklemesiyle aşırı reaksiyon vermek durumunda kalmamak için– bunu gecikmeden
bir an evvel yapması gerektiğine dair bir argüman var. Ayrıca yeni başkan başa
geçtikten sonra, hadiselerin mahkumu olmak yerine bizzat seçenekleri kontrol
etmek isteyecek ve belki de Pentagon’dan yeni askeri seçenekler konusunda
talepte bulunabilecektir.
Ortadoğu, geçmiş
iki başkan için olduğu gibi, yeni başkan için de bir askeri karmaşa olmaya
devam edecektir. Ancak Çin ve Rusya konusunda yeni başkanın askeri güç
projeksiyonu noktasında tercihleri çok daha net olacaktır. Yeni Beyaz Saray, bu
cephelerde askeri komutanlardan daha az direnişle karşılaşacaktır; nitekim
komutanlar, Rus ve Çin tehdidi konusunda iyi eğitimli olup bunlarla yüzleşmek
için yeterli askeri araçlara sahip olduklarına inanmaktadırlar.
Rusya’yı
çevrelemek için yeni yönetim, Moskova’nın saldırganlığına karşı bir mekanizma
olarak Amerikan kuvvetlerini Doğu Avrupa’ya konuşlandırıp konuşlandırmama
konusunu muhtemelen inceleyecektir. Bu adım muhtemelen Pentagon’un desteğini de
alacaktır. Ordu aynı zamanda Güney Çin Denizi’nde Çin’in faaliyetlerini kontrol
altına almak için Japonya ve Filipinler gibi müttefiklerle –bu ülkelerin kendi
savunmalarını da güçlendirecek şekilde– daha sıkı bir işbirliği de dahil aktif
adımlar atılmasını hoş karşılayacaktır.
Yeni başkan için
en karmaşık askeri meseleler, stratejiysen Michael Mazarr’ın “gri alan
çatışmaları” dediği meseleler olacaktır. Amerikan Kara Harp Akademisi
tarafından son dönemde yayınlanan bir makalede Mazarr, Çin, Rusya ve İran’ın
Amerika’nın hedeflerini engellemek için alenen askeri kuvvete yaslanmaksızın bu
“gri” stratejileri kullandığını savunuyor.
Amerikan
hasımları güç boşluklarını istismar ediyor. Rusya’nın, NATO’ya meydan okuyacak
şekilde konvansiyonel ordular yollamaktansa, üniformasız gayrinizami
kuvvetlerle, yani sözde “küçük yeşil adamlar”la Ukrayna’yı işgal etmesi daha
kolay. Yine Çin’in, uçak gemisi yollamak suretiyle Amerikan Pasifik Filosuna
meydan okumaktansa, Güney Çin Denizi’nde suni adalar inşa ederek deniz gücünü ortaya
koyması daha rahat. İran için de Suriye’de, kendi ordusunu doğrudan
görevlendirmektense, Lübnanlı ve Iraklı Şii milisleri yollaması daha kolay.
Pentagon gri
çatışmalardan ziyade siyah-beyaz çatışmalar için ekseriyetle silah satın
alıyor. Bu yüzden bu tarz hibrid yöntemler için yeterince hazırlıklı değil.
Daha fazla
askeri harcama ve daha sert bir savunma pozisyonu alma konusundaki seçim
kampanyası söylemleri bu meseleyi daha de derinleştirebilir, hele de eğer yeni
başkanın salt mevcut kuvvetleri güçlendirmesine yol açarsa. Gerçek anlamda
iddialı bir strateji, gelecekteki gri savaşlarda daha iyi işleyebilecek yeni
araçlar üretmektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder