ENDİŞE ÇAĞINDA
OBAMA RASYONALİST BİR BAŞKAN
David Ignatius (Washington
Post gazetesi köşe yazarı, ödüllü gazeteci ve kitapları en çok satanlar
listesinde yer alan casusluk romanı yazarı)
Washington Post,
18.12.2015
Tercüme: Zahide
Tuba Kor
Başkan Obama’nın
salı günü Ulusal Arşivlerde yaptığı konuşma (…): Cumhuriyetçilerin kabaran
göçmen karşıtı öfke dalgasına karşı Obama, Amerikan hoşgörüsünü tanımlayan
tarihi belgelere odaklandı.
(…)
Başkanlığının
son yılına hazırlanan Obama, ulusal düzeyde alışılmadık bir pozisyonda: O,
rasyonalist biri, duyguların değil aklın kulu.
Obama,
çoğunlukla siyaseti hafife alan, uyguladığı politikaları pazarlamaktan kaçınan
(ve bunda pek başarılı da olamayan) biri olarak zaman zaman kendi kendisinin en
büyük düşmanı olabiliyor. Ancak yakın geçmişin iki dönem üst üste görev yapan
başkanlarıyla kıyaslandığında –ki bunlar bitiş çizgisine yaklaştıkça
tökezliyor/hatalar yapıyorlardı– Obama daha da güç kazanıyor gibi görünüyor.
Hiç şüphesiz bu
yıl (2015) başkan, yoğun duygusal muhalefete rağmen, rasyonalist gündeme
odaklandı. İsrail’in ve Cumhuriyetçilerin çok sert muhalefetine karşın İran nükleer
anlaşmasını, kendi partisinden birçoklarının karşı çıkmasına rağmen ticaret
alanında Transpasifik Ortaklığı, ulusal siyasi bir tabuyu kırarak Küba’yla
ilişkileri normalleştirmeyi ve sağ kanadın bilimsel kanıtları reddetme
tutkusuna rağmen iklim değişikliği anlaşmasını [imzalamayı] başardı.
Olgulara dayalı
yönetişim bağlamında bu, iyi bir yıldı. Ancak Trump’la sembolleşen hareketi
izlediğinizde tam tersini düşünebilirsiniz. Obama’nın bu kadar çok başarı elde
ederken içeride ve dışarıda zayıf bir başkan olarak görülmesi bir paradoks.
(…) Belki de yürüttüğü
politikalara karşı yükselen muhalefetin bir kısmının, onun Afrika kökenli bir
Amerikalı olmasından kaynaklanan önyargılarla bağlantılı olduğu için
üzülüyordur. Belki de haklıdır bu konuda.
Daha
başkanlığının ilk yılından itibaren Obama, sağcı Cumhuriyetçilerin çiğ bir
reddiyeciliğiyle karşılaştı; bu salt onun politikalarına yönelik bir eleştiri
değil, başkanlığının meşruiyetine dönük bir meydan okumaydı. Hakkında gizli
Müslüman olduğu veya ABD dışında doğduğu gibi çeşitli ithamları içeren birçok
ayrıntı uyduruldu. (…)
Daha iyi bir
karşı-stratejinin ne olduğunu bilmek zor, ama Obama’nın (için için yansa da)
dışarıya dönük sakin duruşu pek de işe yaramadı.
Trump’ın
yükselişi uzmanların çoğunu şaşırttı ama Obama’yı şok etmiş gibi görünmüyor.
Zira Trump, Obama’nın koltuğa oturmasından beri Cumhuriyetçilerden kendisine
yöneltegeldiği öfkeli retoriğin bir kristalleşmesi. Trump sadece daha yüksek
sesle, daha arsızca ve daha karizmatik bir şekilde bunu yapıyor. (…)
(…)
Obama’nın
mesajlarını ustalıkla işlemesi için geriye bir yılı kaldı - ki böylece korku
içindeki ülkesine yeniden güven aşılayarak onu harekete geçirebilir.
Endişe/kaygı çağında yönetimde olmak Obama’nın karşı karşıya kaldığı en büyük
meydan okuma.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder