ESKİ İSLAM
DEVLETİ’YLE YENİSİ KARŞI KARŞIYA
Jacob L. Shapiro (Geopolitical
Futures Analiz Direktörü)
Geopolitical
Futures, 6.4.2016
Tercüme: Zahide
Tuba Kor
Son dönemde çevre bölgelerde İslam Devleti (İD)’nin taktik yenilgisi
için çokça şeyler yapıldı. Bu yenilgilerin en önemlisi 28 Mart’ta örgütün
Palmira’dan geri çekilişiydi. Amerikan destekli Irak birlikleri de Ramadi ve
Musul’un kırsalındaki Hît ve Nasr’da operasyonlarını sürdürüyorlar. Bu
gelişmeleri yakından takip etsek de henüz hiçbirisi, Geopolitical Futures
olarak bizim 2016 öngörülerimiz arasında yer alan, İD’in Suriye-Irak’ta en
büyük tek kuvvet olmayı sürdüreceği tahminimizi değiştirmemize yol açacak
türden değil. Dahası, Suudi Arabistan’daki son gelişmeler, İD’in kraliyetteki
faaliyetlerini genişleteceğine dair öngörülerimizi doğrular mahiyette.
(…)
Geçtiğimiz günlerde meydana gelen bütün bu saldırılar İD’e bağlı
vilayetlerde gerçekleştirildi. Bunlar daha evvel hiç görülmemiş şeyler değil;
ama bu kez farklı olan ve saldırıları görece sıradışı kılan, başkent Riyad’a
yakın yerlerde vuku bulmaları ve Şii camileri yerine Suudi yönetimini hedef
almaları. (…) Genellikle Suudi Arabistan’a yönelik İD saldırıları, ya ilan
ettikleri vilayetler içinde ya da Yemen sınırında, Suudi vatandaşı Şiileri veya
güvenlik birimlerini hedef alıyor.
Bütün bu sıraladığımız saldırılar İD’in Suudi rejimini
istikrarsızlaştırmak için mezhepçiliği kullanma stratejisine uyuyor. Şiiler
Suudi nüfusunun %5 ila %15’ine tekabül ediyor ve bunların çoğu da petrolün üretildiği
Doğu Vilayeti’nde yaşıyorlar. İD zaten Irak ve Suriye’deki mezhepçi
çatışmalardan doğmuştu – bu mezhepçi rekabetin yol açtığı güç boşluğu, İD’in
kendi dükkanını açması için ideal bir alan oluşturageldi. İD benzer bir planı
Suudi Arabistan’da seve seve takip edecektir. Bu tür saldırlar içeriye doğru
daha da yayılabilir ve rejimi daha sık hedef alması kraliyetin meşruiyetini
baltalayabilir. Bu, aynı zamanda İD’in Sünnilerin Şiilerden korkularını
canlandırmasına imkan vererek operasyonlarına yönelik direnişi bertaraf
edebilir.
İD’in yayılmaya çalıştığı bütün bölgeler arasında Suudi Arabistan, hem
en cezbedici olanı hem de potansiyel olarak en tehlikelisi. Bir kere, Suudiler
gerek askeri gerekse iktisadi açıdan zayıflıyorlar. Geçtiğimiz 5 yılda Suudi Arabistan’ın
ABD’den satın aldığı silahların değerinin 100 milyar doları aştığı (…) düşünüldüğünde, askeri açıdan bu sözlerim
tuhaf görünebilir.
Ordunun envanteri bolca gelişmiş silahlarla ve dünyanın en ileri
teknoloji ürünleriyle dolu olsa da Suudi Arabistan hala küçük bir çöl ülkesi.
Nüfusu sadece 28 milyon (…). Nüfus bağlamında Suudi Arabistan, bölgenin diğer
büyük güçleri Türkiye ve İran’a kıyasla küçücük bir ülke olan İsrail’e daha
yakın büyüklükte. Silahlar, eğer onu kullanabilecek insan gücünüz varsa işe
yarar. 200.000 kişilik ordusuyla Suudi Arabistan Yemen’den Suriye’ye, Irak’tan
Bahreyn’e kadar birçok cephde çatışmaları eşzamanlı sürdürebilmesi mümkün
değil.
Suriye ve Irak’la olan kuzey sınırından kaynaklanan meydan okumalarla
baş edebilmek için Suudiler rutin davranış tarzlarını tekrarladılar:
problemleri çözmek için petrol parasını seferber etmek. İran’a karşı bir zafer
elde edebilmek için Suriye’de Beşşar Esed’i devirme ümidiyle Suriye İç
Savaşı’na para döktüler; radikal cihatçı grupları desteklediler ve Suriye’de İD
ile Nusra Cephesi gibi grupların yükselişine doğrudan katkı sağladılar. Ama
Suudi Arabistan bu şekilde harcamalarını sürdürmek için yeterince güçlü bir
iktisadi pozisyona artık sahip değil. Geopolitical Futures Suudi Arabistan’ın mali konumunu derinlemesine
inceledi ve [yayınladığı “Saudi Arabia: A Failing Kingdom”
adlı raporuyla] kraliyetin yetersizliklerini ortaya çıkardı.
Ancak İD’in Suudi Arabistan’a yayılma arzusunun daha derinlere inen
boyutları var. Suudi Arabistan aslında İD’in daha evvelki bir versiyonunun tam
da kalbinde. Kraliyetin ilk kökeni, 18. asırda Muhammed bin Abdülvehhab’ın katı
dini öğretileri ile Arabistan Yarımadası’nın merkezinde fetihlerle toprak ele
geçiren Suud ailesi arasındaki bir ittifakla başlar. Bu hareket Vehhabizm
olarak bilinir ve Vehhabi ilkelerle yönetilen devlet de 1932’de Suudi Arabistan
adıyla resmiyet kazanır. Bu, geçmişteki herhangi bir milli, kabilevi veya
bölgesel bağa nazaran katı dini bağlılığa tam vurgu yapan yerli bir Arap
gücüydü.
Abdülvehhab, Osmanlı İmparatorluğu’nun İslam inancına karşı isyan etti.
Cehaleti şeriatla bertaraf etmek ve kişinin kendi kabilesine olan sevgisini
daha geniş İslam ümmetine boyun eğdirmek suretiyle İslam’ı arındırma
arayışındaydı. Suudi Arabistan’ın bir Vehhabi devlet olarak ortaya çıkışını Albert
Hourani 1962’de şöyle kaleme almış: “Çağrısı Arap değil İslam dayanışmasına
odaklanıyordu ve esas itibarıyla herkese cazip gelebilecek şekilde bir İslam
Devleti olma iddiasındaydı.” Bugün Suudi monarşisini petrol kaynaklarından
gelen muazzam zenginlik içerisinde görüp de Suudi
Arabistan devletinin oluşumuna yol açan temel fikrin servet değil, İslam’ın ilk
neslinin muhayyel dindarlığına geri dönüş olduğu kolaylıkla unutulmuş olabilir.
İD’in Suudi Arabistan’a saldırıları, Suudi yönetimine karşı öyle
basitçe bir saldırıdan ibaret değil. Zira kraliyetin tam da ruhunu, özünü hedef
alıyor. Suudi Arabistan dış görünüş itibarıyla oldukça dindar bir toplum; (…)
şeriat kuralları uygulanıyor. Ancak Suud ailesi Abdülvehhab’ın çizdiği şekilde
bir hayat sürmüyor, servet içinde yüzerek (…) alemler yapıyor. İD, Suudi
Arabistan’a bakıp riyakarlığı müşahede ediyor ve bu riyakarlık içinde sadece
kendi değerlerine uymayan şeyler değil, aynı zamanda istismar edilebilir
zafiyetler de görüyor.
Suriye ve Irak dışında İD tehdidinin en etkili olduğu ülke Suudi
Arabistan. Suud monarşisi giderek zayıflıyor. Petrol kaynakları Sünnilerle
Şiiler arasındaki siyaseten istikrarsız bir fay hattı üzerinde duruyor. (…) Ancak bir polis karakolu dışında küçük bir el yapımı
patlayıcıyla saldırı ile İD’in anlamlı bir şekilde Suud ailesine meydan okuması
arasında hala daha uzunca bir mesafe var; ama Suudi Arabistan’ın zafiyeti ve
İD’in kraliyeti yerle bir etme arzusu zamanla daha fazla telaffuz edilir hale
gelecektir. (…).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder