30 Nisan 2016 Cumartesi

G.FRIEDMAN - PUTİN SURİYE’YE NEDEN GİRDİ?


PUTİN SURİYE’YE NEDEN GİRDİ?

George Friedman (Amerikalı siyaset bilimci, Stratfor’un kurucusu ve 2015 yılına kadar başkanı, Geopolitical Futures’ın kurucusu ve yöneticisi)
Geopolitical Futures, 15.3.2016

Tercüme: Zahide Tuba Kor

Rus Devlet Başkanı Putin 14 Mart’ta Suriye’den ana birliklerini çekmeye başlayacağını duyurdu. Rusya farklı modellerde 70 savaş uçağı ve 4000’i askın destek personeli konuşlandırmıştı. Bu büyük bir konuşlanma değildi, ama sahadaki dengeleri hızla değiştirdi. Rusya girmeden evvel Esed rejiminin köşeye sıkıştığı ciddi ciddi tartışılıyordu. Bu beklentiler Rus müdahalesiyle değişti.

Beklentilerin niçin değiştiği tam olarak net değil. Rusların sınırlı sayıdaki sortisi muhaliflerin operasyonel kapasitesini kırmak için yetmiş olabilir. Başlı başına Rus varlığı bile muhalefetin psikolojisini değiştirmeye ve iradesini kırmaya kâfi gelmiş olabilir. Aslına bakarsanız muhalefet o denli parçalanmış ve o denli zayıf bir durumdaki fiiliyatta herhangi bir şey onu paramparça etmeye yetebilir. Bu konu biteviye tartışılabilir, ama gerçek şu ki Ruslar girdiler ve istedikleri sonucu elde ettiler.

Şu soru ortada: Ruslar niye müdahale ettiler? Baba Esed Sovyetlere yakındı ve SSCB sonrası Rusya bu ilişkileri sürdürmek için jestler de yaptı. Ama Suriye hiçbir zaman Rus menfaatlerinin merkezinde olmadı ve başta Ukrayna olmak üzere muhtelif meselelerle boğuşan Rusya’nın –kendi perspektifinden– nispeten küçük sayılan bu meseleye değerli kaynaklarını hasretmesi tuhaf. Ama üzerinde düşündüğünüzde gayet anlaşılabilir bir durum, [Suriye’de Rus menfaatleri] Esed’in ayakta kalmasını sağlamanın ötesinde.

Putin’in Suriye’ye müdahalesinin ilk nedeni, aslında bunu yapmaya muktedir olduğunu göstermekti. Bu adımla hitap ettiği iki kitle vardı: Rus kamuoyu ve Batı, özellikle de ABD. Rusya’nın Ukrayna’daki performansı olsa olsa orta karardı. Kırım’ı hiçbir muhalefet olmaksızın “ele geçirdi” ve doğuda –bölgeyi tutuşturmakta başarısız olan– bir isyanı teşvik etti. Rus istihbarat teşkilatı Kiev’de neler olup bittiğini anlamakta ve ona şekil vermekte başarısız oldu. Daha da önemlisi, petrol fiyatlarındaki büyük düşüş Rusya’da çok büyük bir ekonomik krize yol açtı. Bu, Moskova için gerek içeride gerekse dış ilişkilerinde kritik bir andı.

Farklı modellerde savaş uçaklarından müteşekkil bir hava birliği konuşlandırmak ve aylarca bunları muharebelerde kullanmakla Rusya büyük bir askeri yeteneği olduğunu ve bunu etkili bir şekilde konuşlandırabildiğini gösterdi. Nihayetinde diğer ülkelerde olduğu gibi Rusya’da da başarılı, kısa askeri operasyonlar [kamuoyu nezdinde] büyük destek yaratır. ABD’ye kendi operasyon alanı olarak gördüğü bölgelere dahi Rusya’nın girme kabiliyeti ve iradesi olduğunu gösterdi. Rusya [arka bahçesi] Ukrayna’yı dahi kontrol edemeyen düşüşteki bir güçtür algılamasını önemli bir küresel güçtür algılamasıyla yer değiştirtti. Doğru olup olmadığı çok da önemli değildi, ama bunu doğruymuş gibi göstermeye ihtiyacı vardı. Öte yandan bunun içinde doğruluk payı olduğu da inkâr edilemez.

İkinci nokta daha da tuhaf ve önceki nedenle tam manasıyla örtüşmüyor. Rusya Suriye’ye ABD’yi çok zor bir durumdan çıkarmak için müdahale etti. ABD Esed rejimine karşı çıktı ve bir muhalif güçler koalisyonu tarafından rejimin el değiştirmesini de istedi. Ancak bunun gerçekleşmeyeceği giderek netleşmekteydi. Esed düşebilirdi ama onun halefi, Esed’le olduğu kadar birbiriyle de çatışan parçalı bir muhalefetti. Bu belki Esed’e tercih edilebilirdi; ama İslam Devleti Suriye’nin içine yerleşmiş ve Esed’in zırhlı birliklerinin bir kısmını da mağlup etmişti – İslam Devleti’nin diğer herhangi bir isyancı gruptan çok daha büyük bir toprağı kontrol ettiğini söylemeye dahi gerek yok. Eğer Esed düşer de muhalifler yerine geçerse bir sonraki aşamada İslam Devleti’nin onların yerine geçmesi muhtemeldi. ABD, İslam Devleti’ni hafife aldığının farkına vardı; İslam Devleti’nin Şam’ı ele geçirme ihtimali hem gerçekçiydi hem de ABD için kabul edilemezdi.

ABD’nin siyasi bir problemi de vardı. Sadece Esed’e karşı çıkmakla kalmamış, Esed karşıtı gruplarla da derinlemesine işbirliği içine girmişti. Dolayısıyla Esed rejiminin bir anda hamisine dönüşemezdi. Aynı zamanda, o aşamada, ABD Esed’in düşmesini de göze alamazdı. Rus müdahalesi ABD’nin problemini çözdü. Esed kurtarıldı. İslam Devleti’nin önü kesildi ve kontrolden çıkmakta olan durum sınırlandırıldı. Peki, acaba bu [aralarındaki] resmi bir anlaşmanın ürünü müydü yoksa sadece beklenmedik bir sonuç mu? Hem kağıtlara imza atıldığı ihtimaline hem de bunun her iki taraf için de beklenmedik bir sonuç olduğuna şüpheyle yaklaşıyorum. Ruslar Suriye’de Amerikalıların durumunu tabii ki biliyorlardı: ABD kendi finanse etiği muhalefete güvenmiyordu, İslam Devleti tarafından sinirleri bozulmuştu ve gerekenleri yapmaktan da acizdi. Dolayısıyla Rus müdahalesi kendisi için bir problem teşkil etmiyordu.

Mevcut büyük Amerikan hava gücü karşısında Rusya, ya zamanla ABD’yle koordinasyon içinde hareket edebileceğini farz etmiş ya da bu koordinasyon daha baştan tartışılmış olmalı. Suriye’de ABD’nin yüzleştiği probleme nasıl bir çözüm geliştirildiği, 50 yıl sonra gizli belgelerin açıklanmasıyla açıklığa kavuşturulacak konulardan biri. Bir anlaşma olduğunu söylemiyorum. Diyorum ki –anlaşma olsun olmasın– Ruslar, ABD’nin bir problemini çözdüklerinin farkındaydılar ve Amerikalılar da [dışa karşı] tüm söylemlerine rağmen problemin çözülmekte olduğunu biliyorlardı. Ve bu da Rusların ikinci en büyük problemlerinde puan toplamlarını sağladı.

En büyük problemleri tabii ki petrol ve bunun bir çözümü de yok. İkinci büyük problemleri ise Rusların temel menfaatlerinden biri olan Ukrayna, ki bu ülkenin Batı ittifak sisteminin bir parçası olmasına asla izin veremez. Rusların temel menfaati Ukrayna’nın askeri açıdan tarafsız kalması; ikincil derecedeki menfaatleri ise doğusunun bir ölçüde özerklik kazanması ve Rusya’ya eskisine kıyasla daha fazla hak verecek şekilde Kırım’da bir tür uzlaşma.

Rusya Suriye’deki adımlarının iki amaca hizmet etmesi beklentisindeydi. Birincisi, –diplomasiye rağmen– Rusya’nın ciddiye alınması gereken bir askeri güç olduğunu göstermekti. İkincisi, ABD’yi –herkesin gözü önünde Rusya’ya muhalefetin oldukça riskli hale geleceği, özelde ise Rusları bir hasım güç değil de bir ortak olarak göreceği– bir pozisyona sokacak şekilde planlandı. Avrupalılar yaptırımlardan vazgeçilerek bir tür anlaşmaya varılmasını zaten istiyorlar ve işte [Suriye adımı] buna yardımcı olacaktı.

Suriye[‘ye müdahale], Suriye’yle alakalı değil. Esed’in geleceği de Ruslar için önemli bir stratejik mesele değil. Rus gücüyle ilgili algılamaları yeniden şekillendirmek ve [askeri güç] konuşlandırıp, meseleyi [sahada] çözüp geri dönmeye hazır olduğunu gösterme[kti asıl mesele]. Askeri gücünü konuşlandıran, bölgede kalan ve bataklığa saplanan Amerikalıların aksine, Ruslar ne için geldilerse yapıp şimdi de geri dönüyorlar.

Rusların askeri başarısını mübalağa etmemeliyiz. Kendisinden istenebilecek siyasi görev/hedef için yeterli düzeydeydi. Bu adım, Rusya’nın Ukrayna problemini çözmedi, ama müzakereyle sonuca varma şansına da zarar vermedi. Her halükarda tam kıvamındaydı; ama ABD’nin öyle göründüğü kadar şok olduğu kanaatinde değilim. Putin için problem şu ki [askeri müdahale] artık sonlandı ve bunu stratejik problemlere çözüm üretmeye dönüştürmesinin vakti geldi. Ve soru şu: Acaba bu başarı itibara tahvil edecek mi yoksa siyasi hafızanın sularında öylece unutulup gidecek mi?



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder