30 Nisan 2016 Cumartesi

G.A.CASTRO - BREZİLYA’NIN BERLİN DUVARI YIKILIYOR


BREZİLYA’NIN BERLİN DUVARI YIKILIYOR

Gabriel de Arruda Castro (Brezilyalı bir gazeteci)
National Review, 21.3.2016

Tercüme: Zahide Tuba Kor

Latin Amerika’nın en büyük ulusu yanıyor. Bir hafta evvel en az 4 milyon kişi solcu devlet başkanı Dilma Rousseff’in görevi kötüye kullanmaktan yargılanması çağrısıyla sokaklara döküldü. Muhtemelen istediklerini elde edecekler. İki yıl evvel kimse bunu tahmin dahi edemezdi. Ekim 2014’te Rousseff, ikinci dönem devlet başkanlığı için yemin etmişti. Akıl hocası olan Brezilya’nın en popüler devlet başkanı ve İşçi Partisi lideri Luiz Inácio Lula da Silva’nın halefiydi – Silva o denli popülerdi ki muhalefettekilerin çoğu ona meydan okumaktan korkardı.

Ama 17 ay sonra Dilma makamını korumakta zorlanıyor, hükümete destek tarihi dip noktasına indi ve Brezilya, tarihinin en büyük sokak gösterilerini seyrediyor. Peki ne değişti?

İsyanın sebeplerinden biri iktisadi. İkinci kez seçilmesinin hemen ardından Dilma’nın halka yalan söylediği ortaya çıktı. Geçici mal/emtia bolluğu sayesinde 10 yılı aşkın süredir devam eden kontrolsüz harcamanın ardından –sürpriz bir şekilde(!)– hükümet insanların paralarını tüketti. Brezilya ekonomisi 2015’te %3,8 küçüldü ve piyasada bu yıl da benzer bir düşüş olacağı tahmin ediliyor. İşsizlik ve enflasyon kontrolden çıkıyor.

Dilma ve partisine yönelik isyanın ana sebebi, hem kendi (hem de Lula’nın) döneminde hükümetin işlediği kabarık suçlar listesi. Müfettişlere göre sadece devlet petrol şirketi Petrobras rüşvet ve yolsuzluk yüzünden en az 5 milyar dolar kaybetti. Şahsi zenginleşmenin yanısıra bu para siyasi kampanyalarda ve bölünmüş Brezilya kongresinde siyasi partilerin desteğini satın almada kullanılmış.

Şu anda kongrede 25 parti temsil ediliyor ve vekillerin %90’ı iki ayrı gruba ayrılıyor: solcular ve ideolojik olmayanlar – ki bu ikinci grup, güç ve para karşılığında her hükümeti destekleyebilir durumda. Yolsuzluk ağı o denli yaygın ki bunu görmemek imkansız. Brezilya yargısının bir kısmı ülkedeki cezasız kalma/dokunulmazlık kültürünü pek de umursamıyor olabilir; ama başkentin güneyindeki Curitiba’dan bir federal hakim ve bir grup savcı için bu geçerli değil. Alelade bir kara para aklama davasını soruştururken iktidardaki partinin uyguladığı karmaşık şemayı ortaya çıkardılar. Ülkenin güçlü siyasilerini ve en zengin adamlarını hapse atmaktan bir an olsun çekinmediler. Bunların arasında sadece Dilma ve Lula yok; aynı zamanda birçok bakan, meclis ve senato başkanları, yaklaşık 40 kongre üyesi ve hatta en önemli muhalefet partisinin lideri bile var. Bu Latin Amerika standardında bile oldukça fazla.

Hükümete karşı kitlesel gösteriler 2015’te başladı ve bir hafta evvel zirveye tırmandı. Göstericilerin ekseriyeti, siyasi herhangi bir geçmişi de öğrenci birlikleriyle ilişkisi de hiç olmayan tarafsız genç militanlar. Çoğu sosyal demokrat olan muhalefet liderleri umurlarında bile değil. Hükümetin Latin Amerika’daki diktatörlere verdiği destekten nefret ediyorlar. Gençlerin ellerindeki pankartlarda “Daha fazla Mises, daha az Marx” yazısı hiç de az değil [Z.T.K. Mises’ten kasıt, yaptığı çalışmaları liberteryen çevrelerde etkili olan Avusturyalı iktisatçı Ludwig von Mises].  Brezilya’da artık bir şeyler değişiyor.

Son günlerde durum Dilma ve Lula için çok daha fazla kötüleşti. Müfettişler eski devlet başkanının bir tripleks villanın ve bir çiftliğin sahibi olduğunu saklamaya çalıştığına artık ikna olmuş durumdalar. Tutuklanmaktan korkarak, yargı dokunulmazlığına kavuşacak şekilde Dilma’dan hükümette görev alması için bir “davet” almayı başardı. Ancak Lula adalet bakanlığından yetkililerce telefonunun dinlendiğini bilmiyordu. Lula’nın Dilma’yla telefon görüşmelerinden birinden anlaşıldı ki onu bu göreve atama teklifi için ileri sürülen sebepler gerçek değil. Aynı gün binlerce gösterici devlet başkanlığı sarayını kuşattı. Brezilya anayasa mahkemesi Lula’nın bakanlar kuruluna atanması kararını askıya aldı. Brezilya’daki hakim kanaat artık Dilma hükümetinin bittiği yönünde.


Mahkeme süreci zaten başladı. 2018’e kadar Brezilya, daha merkezde bir isim olan Devlet Başkan Yardımcısı Michel Temer tarafından yönetilecek gibi görünüyor. Ardından ne gelecek? Solun düşüşü ve demokratik sağcı hareketlerin yükselişi yepyeni bir durum. Ancak eğer ki bu gruplar ülkenin kolektif kültüründe ideolojik bir değişim yaratmak istiyorlarsa Dilma’nın yargılanması sadece bir ilk adım olacaktır. Son 30 yıldır sosyalistler ve sosyal demokratlar kamu kurumlarının ve eğitim sisteminin kontrolünü ele aldılar. 14 yıllık İşçi Partisi yönetimi de ahbap-çavuş kapitalizminin yıkıcı uzantılarını çevreye yaydı. Bu şartlar altında bireysel özgürlüklerin mücadelesini ve bireysel sorumluluk inancını teşvik etmek hiç de kolay olmayacaktır. Bu mücadele sadece sokaklarda değil, üniversiteler, kiliseler ve STK’lar eliyle de yürütülmeli. Brezilya’nın Berlin Duvarı çoktan yıkıldı. Yeni bir ülke inşa etmenin vakti geldi.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder