İRAN, NÜKLEER ANLAŞMANIN ARDINDAN ABD’YLE
SAVAŞI SÜRDÜRMEYE AHDETTİ – TIPKI İSRAİL GİBİ
Zvi Bar’el [İsrailli dış politika yazarı]
Haaretz, 21.7.2015
Tercüme: Zahide Tuba Kor
(...)
Başbakan Netanyahu’ya göre nükleer anlaşma
süresiz olmadığı müddetçe sadece bir kağıt parçasından ibaret. Sadece bu yıl
içinde kasasına 100 milyar dolardan fazla para girecek, 5 yıl içinde gelişmiş
silah sistemleri ithal edebilir hale gelecek ve terörü desteklemeye devam
edecek olan İran, uluslararası alanda tanınır hale geldi böylece (...)
(...)
Bu durum aşırı sağdan aşırı sola siyasi
yelpazenin tüm taraflarında çok derin bir kaygı uyandırmakta. Hayır, Netanyahu
ABD’ye söyledi: “vicdanını rahatlatmak için bize para ve gelişmiş silahlar
verme. Bu şekilde anlaşmayı telafi edemezsin.” Eğer bunun acısını çekeceksek,
sonuna kadar çekeriz; eğer yenildiysek kendi yaralarımızı kendimiz sararız.
Gücümüzün son damlasına kadar Kongre’de savaş vereceğiz; Şii devletle birlikte
hükme imza atan (Sünni) Müslüman Amerikan Başkanı aleyhinde bir ithamname
yazacağız. ABD İsrail’in güvenliğini ancak tek bir yolla sağlayabilir, o da
anlaşmayı iptal ederek ve bu tarihi hatadan dolayı özür dileyerek.
(...) Biz her halükarda anlaşmaya imza
koyanlardan değiliz ve hükümetimiz onu oybirliğiyle reddetmiş durumda. Bu defa
şeytan ayrıntılarda saklı değil, her şeyin içinde.
Bütün dünyanın –sadece Arapça ve Farsça
konuşanlar değil, aynı zamanda İngilizce, Fransızca, Almanca, Rusça ve Çince
konuşanlar da dahil- bize karşı olduğunun ve İsrail’in düşmanlarla
kuşatıldığının bundan daha iyi bir kanıtı olabilir mi. Niye mağlup olduğumuza
dair bir araştırma komisyonu kurmaya hacet var mı? Çünkü bir mağlup değiliz;
-sayımız az da olsa- cesaret ve kararlılıkla -çoğunluk ve güçlü olana karşı-
ölümüne savaştık. Holokost’u, Chamberlain’i, Münih Anlaşması’nı ve hain Kuzey
Kore’yi kaydettik; kız kardeşimiz Suudi Arabistan’la birlikte yürüdük ve Amerikan Kongresi’ne tehdit edici bir yol kenarı
bombası yerleştirdik.
Ama Amalika ve Calut bizi yok etmek için
güçlerini birleştirdi ve Tanrı tıpkı Holokost’ta olduğu gibi bizi bir kere daha
terk etti. Biz ihanete uğradık, mağlup değiliz. Bu bizim Nakba’mız
(Büyük Felaket).
Tapınağın yıkılmasında olduğu gibi İran’la
nükleer anlaşma da Yahudi tarihini ikiye ayıracak: anlaşma öncesi ve anlaşma
sonrası veya savaşçı Ya’alon’un söyleyeceği gibi “trajedi öncesi ve sonrası”.
Zira anlaşma hukuki bir belgeden ulusal bir sembole dönüştü.
İsrail yurtseverliğinin nihai testi anlaşmaya
muhalefet olacak. Tarih kitapları yeniden yazılacak; şairler hain Albion [Z.T.K.
Britanya’nın eski Yunan’daki en eski adı] ve ikiyüzlü Amerika hakkında
şiirler yazacak; Purim’de [Z.T.K. antik Pers İmparatorluğu'nda yaşayan Yahudilerin,
Haman'ın onları öldürme planından kurtuluşunun anısına kutlanan bayramdır] çocuklar, Yahudilere zulmeden
Amerikan Başkanı Obama gibi giyinecekler [Z.T.K. Purim
geleneklerinden biri maskeli balo]. (...) İran’a karşı Amerikan
silahlarımız ve operasyonel ve istihbari yeteneklerimiz var. İran’ı kendi
ellerimizle mağlup edebiliriz, tabii ellerimizdeki kelepçeler çıkarılırsa.
Paradoks şu ki bu anlaşma İran ile İsrail’i
birbirine yakınlaştırıyor. İran’ın Yüksek Dini Otoritesi Ali Hamaney
“Amerika’ya karşı mücadelemiz anlaşmadan sonra da devam edecek” dedi. Netanyahu
bunu daha veciz bir şekilde ifade edemezdi. Her ikisi de Batı’yı kendi
ülkelerine karşı entrikacı olarak algılıyor.
Ortadoğu’nun tek demokrasisinin liderinin mi yoksa Tahran’daki ayetullahların
mı Obama’yı daha fazla aşağılayacağını kestirmek artık çok daha zor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder