SAVAŞI ÖNLEME
SANATI
Robert D. Kaplan (Amerikalı dış politika yazar, Yeni
Amerikan Güvenliği Merkezi kıdemli üyesi)
The Atlantic,
Haziran 2015
Tercüme: Zahide Tuba Kor
[Z.T.K.
Kaplan, İskitlerin zalimliğiyle ve savaş taktikleriyle ilgili 3 paragraflık
bilgi verdikten sonra günümüz savaşlarını anlatmış. Yazara göre “Tarih
sahnesinden çekildikten sonra dahi uzun süre korku kaynağı olmaya devam eden”
İskitlerin Darius’un Pers ordusuna karşı istila taktikleri bugün için de
ibretlik dersler barındırıyor. Sonunda Darius savaşma fırsatı dahi bulamadan
yenilerek geri çekilmiş…]
Artık düşmanı öldürmek
kolay, ama onu bulmak zor. Zira Sanayi Devrinin meydan muharebelerine kıyasla,
bugün artık savaşın alanı çok daha geniş ve savaşçılardan arî/yoksun [yani artık savaş alanlarında
savaşçılar bulunmuyor]. Alınması gereken ders şu: Hayaletleri
avlamaya gitme ve medeniyetsel avantajının sana pek de yardımcı olmayacağı
meselelere derinlemesine dalma. Veya Çinli Sun Tzu’nun meşhur ifadesiyle “Ne
zaman savaşıp ne zaman savaşmaması gerektiğini bilen taraf zaferi kazanır.
Üzerinde gidilmemesi gereken yollar, saldırılmaması gereken düşmanlar,
saldırılmaması gereken duvarla çevrili şehirler vardır.” Bu noktada
Thucydides’in anlattığı MÖ 5. yüzyılın sonlarındaki talihsiz/başarısızlığa
mahkum Sicilya Seferi örnek olarak verilebilir. Buna göre Atinalılar, Sicilya’daki
müttefiklerine destek vermek için uzak bölgeye küçük birlikler yollarlar, ama
bu sadece çatışmanın içine daha da fazla çekilmelerine yol açar, öyle ki bütün
bir deniz imparatorluğunun itibarı artık bir zafer kazanıp kazanmamasına bağlı
hale gelir. Thucydides’in hikâyesi bilhassa Vietnam ve Irak savaşlarının
ardından [daha bir] dokunaklı. (…) Atinalılar, şan ve şöhret
takıntısının nasıl bir süper gücün talihini olumsuz yöne çevirdiğini göstermesi
bakımından şaşırtıcı bir örnek. (…)
Düşmanınız sizi,
sizin şartlarınızla değil kendi şartlarıyla karşılayacaktır. Bu yüzden
asimetrik savaş, tarihin ta kendisi kadar eskidir. (…) İşte bu
İskitlilerden [Z.T.K. İskitlilere benzettiği Amerikan düşmanlarını
kastediyor] dolayı, bir süper güç de olsa ABD’nin, savaşların birçoğunun
sonucunu belirleme noktasındaki yetenekleri oldukça sınırlı. ABD,
imparatorluğun ironik hakikatini öğreniyor: her savaş girmeyerek sebat
edebilirsin. MS 1. yüzyılda Tiberius, Roma’yı kuzey sınırının ötesindeki
öldürücü çatışmaya müdahale etmeyerek korudu. Bunun yerine katliamı seyrederken
stratejik bir sabır gösterdi. Roma gücünün sınırlarının farkındaydı.
ABD Yemen’de,
Darius’un İskitlere yaptığı gibi, tutup da savaş çetelerinin peşinden gitmiyor
ama zaman zaman bireyleri havadan vurarak öldürüyor. İnsansız hava uçaklarını
kullanması aslında ABD’nin gücünün değil, sınırlarının/sınırlılığının bir
kanıtı. Obama yönetimi bu sınırlarını/sınırlılığını kabul edip ülkesinin mesela
Suriye’deki savaşa daha fazla girmesine izin vermemeli. Eğer ABD, Çarşamba günü
diktatör Esed’in devrilmesine yardımcı olursa, cihatçı Sünni bir rejimin başa
geçmesine yardımcı olduğunu gördüğü Perşembe günü ne yapacak? Veya Cuma günü
Şii saflarına yakın Alevilere etnik temizlik başladığında ne yapacak?
Muhtemelen bu savaş, San Tzu’nun girilmemesi gereken savaş dediği şey. “Ama
Esed on binlerce, belki çok daha fazla insanı katletti ve ona İranlılar yardım
etmekte!” [diyebilirsiniz] Doğru, ama şunu unutmayın ki ne kadar doğru
olursa olsun duygular analizlerin düşmanı olabilir.
O halde ABD
Darius’un kaderine düşmekten nasıl kaçınabilir? Süper güç olarak ahlaki
sorumluluklarını yerine getirirken gururun ağlarına düşerek perişan olmaktan
nasıl kaçınabilir? Bulabildiği her yerde vekiller kullanmalı, düşman
saflarından olsa bile. Eğer İran destekli Husiler Yemen’de el-Kaide’yle
savaşmaya istekliyse ABD buna niye karşı çıksın ki? Eğer İranlılar Irak’ta yeni
bir mezhep savaşının fitilini ateşliyorlarsa, bırakın belalarını
bulsunlar/kendileri perişan olsunlar; zira İskitlerden ders almayan onların ta
kendisi. Ortadoğu yıllardan beri İskitli [mantalitesindeki] gruplar
arasında cereyan eden düşük yoğunluklu çatışmayla içeriden patlıyorsa, bırakın
Türkiye, Mısır, İsrail, Suudi Arabistan ve İran zor bir güç dengesine için
birbiriyle itişip kakışsın ve ABD yarım adım geride kalsın – nihayetinde temkinlilik, şartlı teslimiyetle
(capitulation) aynı şey değildir. Son olarak, bırakın ABD, Asya’da bir deniz
gücü ve Avrupa’nın karadaki bir koruyucusu olarak köklerine/özüne dönsün – bu
bölgelerde çok daha az İskitli ve daha ziyade sıradan kabadayılar/kötü adamlar
var. İskitliler, misyoner milletlerin bir can düşmanıydı, hiçbir sınır
tanımayan/riayet etmeyen bir milletti. Tabii ki ABD, [bölgeye]
uzanacak/girecek, ama Darius gibi boyunu aşmamalı/altından kalkamayacağı kadar
büyük işlere kalkışmamalı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder