İRAN ANLAŞMASI NETANYAHU’NUN EN KÖTÜ
MAĞLUBİYETİNİN DEĞİL, EN BÜYÜK GALİBİYETİNİN BİR KANITI
Aşer Schechter (İsrail gazetesi Haaretz’de
yazar)
Haaretz, 20.7.2015
Tercüme: Zahide Tuba Kor
Genel kanaat, geçen hafta İran’la tarihî
nükleer anlaşmanın ilanıyla birlikte Başbakan Netanyahu’nun siyasi kariyerinde
en büyük mağlubiyeti aldığı yönünde.
Nihayetinde İran, Netanyahu’nun son 6 yıllık
başbakanlığındaki en temel (hatta kimileri “yegane” de diyebilir) odaklandığı
konuydu. Ve bu uğurda tüm köprüleri atmış, hemen hemen tüm diplomatik kuralları
ihlal etmiş ve İsrail’in sahip olduğu neredeyse tüm dostlarını kendisine
yabancılaştırmıştı…
Netanyahu’nun mağlubiyet söyleminde gerçeklik
payı var: Son yıllarda tam anlamıyla bir İran takıntısı içindeydi; sağda solda
hararetli bir şekilde Holokost’la paralellikler kurup durdu, Batı ülkelerini
dogmatik ve fanatik dini bir rejimin “sempati toplama atağı” ağına düşme
konusunda mütemadiyen uyardı… Dolayısıyla yüzeysel baktığımızda vardığımız tek
sonuç şu: Netanyahu İran’la anlaşmayı engellemeyebilmek için büyük bir bahis
oynadı ama kaybetti.
Yani Netanyahu’nun en fazla mücadele verdiği
konunun İran’la anlaşma olduğunu zannedebilirsiniz. Ama böyle değil. Tüm
kariyeri boyunca Netanyahu hiçbir zaman bir ideolog olmadı (…), hep siyaseten
sağ kalmayı her şeye önceledi.
Genel kanaat Netanyahu’nun geçen hafta çok
büyük bir darbe aldığı yönünde. Ama bu yanlış. Şu anda Netanyahu’nun en büyük
mağlubiyeti gibi görünen şey, aslında en büyük zaferinin bir kanıtı – ürkütücü
gerçek şu ki onun görüşleri İsrail siyasi alanına artık egemen olmuş durumda.
Netanyahu’nun mağlup olduğunu düşünen herkes,
onun sol kanattan siyasi rakiplerinin İran’la anlaşmaya nasıl tepki verdiğine
dikkatlice bakmalı. Netanyahu’yu anlaşma maddelerini değiştirtmekte başarısız
kalmakla suçlayanlar da dahil tüm rakipleri onun ifadelerini tekrarladı:
“varoluşsal meselelerde koalisyon ve muhalefet olmaz.”
Mesela muhalefet lideri Isaac Herzog, İran’la
anlaşmayı “güvenlik çıkarlarımızı tehlikeye atan kötü bir anlaşma” diyerek
hemen kınadı ve Netanyahu ile onun İran politikasına destek sözü verdi, hatta
Amerikan siyaset yapımcılarının bu anlaşmayı reddetmeye ikna için Washington’a
gideceğini söyleyecek kadar da ileri gitti – sanki Netanyahu’nın en büyük
siyasi rakibi değil de dışişleri bakanıymış gibi.
(…) Herzog ve Siyonist Kampın geri kalanı
önümüzdeki aylarda Netanyahu’nun koalisyon hükümetine dahi katılabilir.
İsrail’in diğer muhalefet lideri ve eski maliye
bakanı Yair Lapid de İran’la anlaşmayı “Yahudiler için kötü bir gün” sözleriyle
kınadı. Herzog’un aksine, -anlaşmayı “İsrail tarihinin en büyük dış politika
başarısızlığı” olarak niteleyerek- bunun suçunu Netanyahu’ya attı ve bu
politikayı Netanyahu’nun nasıl yürüttüğüne ilişkin bir araştırma komisyonu
kurulmasını istedi (…)
(...) Netanyahu’nun kendi bakanlarına gelince,
savunma bakanı Moşe Ya’alon anlaşmayı “bir trajedi” olarak nitelendirirken,
Kültür Bakanı Miri Regev “İran öldürme konusunda böylece ruhsat almış oldu”
dedi.
İronik bir şekilde, Netanyahu’nun mağlubiyeti,
gelecek yıllar boyunca onun iktidarda kalmasını teminat altına alacağa
benziyor. Fakat onun zaferi (...) şahsi siyasi bekasından çok daha fazla. Bu
haftadan zaferle çıkan Netanyahu’nun sadece kendisi değildi, onun dünya görüşü
ve inatçı reddiyeciliğiydi asıl zafer kazanan.
İsraillilerin anlaşmaya verdikleri tepkilerdeki
homojenlikten de bu görülebilir; siyasi yelpazenin her iki tarafı da hemen
Netanyahu’nun tarafını tuttu; (...) parlamentodaki hiçbir milletvekili aksi bir
görüş serdetmeye cesaret dahi edemedi, hatta çoğu Netanyahu’nun tabirlerini
kullandı. Şahsını eleştiren tayfadan da olsalar, onun temel duruşunu
benimseyerek anlaşmayı hemen reddettiler, o kadar çabuk ki metni ciddi bir
şekilde incelediklerini düşünmek imkânsız (...)
Gazetecilerin, uzmanların ve sıradan siyasi
aklı olan İsraillilerin 1938 Münih Anlaşması benzetmesinden (ki bu
Netanyahu’nun en gözde benzetmesiydi) çeşitli Holokost imalarına kadar anlaşmaya tepkilerinden de bunu görmek mümkün.
İsrailliler de anlaşmayı kınamakta çok aceleciydiler ve bu da -maddelerine bakmaksızın-
anlaşmanın her türlüsünü reddettikleri izlenimi doğuruyor.
(...) Siyasi geleceğini garantileme bağlamında
bu savaşı kazandı. Hırpalanmış gibi görünebilir, ama bu sadece çok büyük
oynayan fazla iddialı birinin aldığı taze yaralardan başka bir şey değil...
İsrail kamuoyunu ve böylece tüm İsrail siyasi sistemini kendi tarafına çekmiş
oldu.
(...)
Bu tartışmasızlık, muhalefetsizlik, farklı
görüşlerini olmaması hali Netanyahu’nun gerçek zaferdir (...)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder