Z. Tuba Kor, Anlayış Dergisi, Sayı:28, Eylül 2005, sf.62-63.
NOT: Her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.
NOT: Her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.
İSRAİL Başbakanı Ariel Şaron’un ilk kez 2003 yılında gündeme getirdiği Gazze’den tek taraflı çekilme planı nihayet geçen ay hayata geçirildi. Gazze’de 21, Batı Şeria’da 4 yerleşim birimi tahliye edildi. Gazze’deki yerleşimler, bugün “güvercin” olarak nitelendirilen Rabin-Peres ikilisinin çabalarıyla, 1974’te muhtemel Mısır saldırılarına karşı ön uyarı karakolları olarak Yahudilere açılmıştı. 360 km2’lik küçük bir bölge olan Gazze’de yaklaşık 8 bin yerleşimci toprakların %33’ünü elinde tutarken; kalan kısımda çoğunluğu mülteci 1,4 milyon Filistinli işgal altında hayatını sürdürmek durumunda kaldı. Herhangi bir “aksilik” olmazsa İsrail, Yahudilere ait her şeyi dümdüz ettikten sonra, Ekim ayında bölgenin kontrolünü Filistinlilere devredecek.
Bu çekilme, uzun yıllardır devlet kurma özlemiyle yaşayan Filistin tarafında büyük bir sevinçle karşılandı. Özellikle Hamas gelişmelerden oldukça memnun. Ancak yine de endişe edilen iki konu var: İlki, bu çekilmenin devamının gelmemesi ve kurulacak Filistin devletinin Gazze ile sınırlı kalması. Diğeri ise, Filistinli gruplar arasındaki ayrılıkların derinleşerek iktidar mücadelesinin başlaması. Öte yandan çok farklı kesimlerin ancak Filistin düşmanlığı sayesinde bir arada yaşayabildiği İsrail toplumunda Gazze’den çekilme, görüş ayrılıklarını keskinleştirdi. Yerleşimcileri işgalci ve devlet üzerinde bir yük olarak gören, başta sol kanat olmak üzere, çoğunluk gelişmelerden memnunken; aşırı sağcıların başını çektiği %30’luk bir kesim çekilmeye şiddetle karşı. Çekilmenin Filistin intifadasına bir ödül anlamına geldiğini ve “teröristleri” cesaretlendireceğini savunan bu kesime göre, her karışı kutsal addedilen vaat edilmiş topraklardan çekilme, Tanrı’ya bir ihanettir. Toprağı kimliklerinin bir parçası ve yerleşimleri Yahudi kurtuluşunun bir aracı olarak gören Yahudiler, hükümetin geri adım atması için uzunca bir süre direndi. Öte yandan geri çekilme İsrail hükümetinde ve Likud Partisi’nde de ayrılıkları belirginleştirdi. Maliye Bakanlığı’ndan istifa eden Netanyahu’nun önümüzdeki günlerde Şaron’a rakip olması bekleniyor. Kutuplaşmanın İsrail toplumunda şiddete yol açmasından ve Şaron’un suikasta uğramasından da endişe ediliyor. Yine İsrail içinde yaşayan ve nüfusun yaklaşık dörtte birini oluşturan Filistinli Araplara saldırı riski de artmış durumda.
Peki uluslararası basında büyük yankılar uyandıran Gazze’den çekilme, gerçekte ne anlam ifade ediyor? İsrail’i çekilmeye sevk eden sebepler nelerdir?
İsrail Ne(re)den Çekiliyor?
Gazze’den çekilme sembolik bir adımdan öteye gitmiyor; zira bölgenin yüzölçümü Batı Şeria’nınkinin %6’sını dahi geçmiyor. Ancak oldukça yoğun ve hızla artan bir nüfusu barındırıyor. Nüfusunun Yahudi karakterinin bozulmamasına büyük önem veren İsrail için bu durum endişe kaynağı. Uyguladığı devlet terörüyle Filistin direnişini maddî ve manevî olarak kırmaya çalışan ancak bunda başarısız olan Şaron yönetimi için Gazze’de kalmak büyük bir yüktü. Zira Gazze’deki yerleşimciler için her yıl 150 milyon dolar sarf etmek ve 20 bin askerini görevlendirmek zorunda kalıyordu.
Gazze’den çekilme göz boyamadan ibaret. İsrail bugüne kadar alışılageldiği üzere, bu kez de işgal politikasını pazarlamakta ve meşrulaştırmakta oldukça mahirdi. 8 bin yerleşimciyi çekerken –ki onların çoğunu Batı Şeria’ya yerleştirecek- uluslararası kamuoyunda sanki tümünü çıkarıyormuş gibi bir imaj oluşturdu. Oysa Batı Şeria’da halen 400 bini aşkın yerleşimci bulunuyor (boşaltılan 4 yerleşim biriminde sadece 600 kişi yaşıyordu).
Şaron 2005’te bir Filistin devletinin kurulması ile sonuçlanması öngörülen Yol Haritası’nın ilanından birkaç ay sonra bu planı tek taraflı (çünkü şiddeti teşvik ettiği gerekçesiyle Filistin tarafını muhatap olarak almıyordu) ortaya atarak süreci dondurmayı ve gündemden düşürmeyi tercih etti. Böylece Filistin devletinin kurulmasını, mültecilerin geri dönüşünü, Kudüs’ün statüsünü, Batı Şeria’daki yerleşim birimleri ile Utanç Duvarının müzakere edilmesini engelleyerek, Filistinlilerin Gazze’de kurulacak sembolik bir devletle yetinmelerini sağlamaya çalışıyor. Sınırları, kara, deniz ve hava köprüleri İsrail’in denetiminde olan, Batı Şeria ve Doğu Kudüs ile coğrafî bütünlüğü sağlanamayan ve ordusu bulunmayan böyle bir devlet, bağımsız ve yaşayabilir olmak bir yana; tıpkı Batı Şeria gibi bir açık hava hapishanesine dönüşecek.
İsrail Gazze’den çekilerek Abbas yönetiminin elini güçlendirme niyetinde. Böylece Hamas gibi direniş örgütlerini devre dışı bırakıp, kendisi için “kabul edilebilir” bir Filistin yönetimini muhatap olarak alabilecek.
Mısır, çekilme öncesinde güvenliğin sağlanması konusunda İsrail’e teminat verdi. Böylece barış görüşmelerinin başlaması için “Filistinli grupların silahsızlandırılması”nı şart koşan İsrail, direniş örgütleriyle mücadeleyi Mısır ve Filistin’e devrederek büyük bir yükten kurtulacak. Bu durum, Mısır ve Filistin yönetimleriyle direniş gruplarını karşı karşıya getirebilir.
Uyguladığı politikalar sonucu yoğun tepkiler alan ve giderek yalnızlaşan İsrail, Gazze’den çekilerek uluslararası kamuoyunda “barışçı” ve “uzlaşmacı” imajı yaratmaya çalışıyor. Geri adım atıyor gibi görünerek İslam ve Arap ülkelerinin İsrail’i tanımalarının önünü açmak, bu ülkelerdeki ılımlıları yanına çekerek kendisine karşı yekvücut olunmasını engellemek, artan Amerikan ve İsrail düşmanlığını frenlemek ve uyguladığı gayrimeşru politikaların hesabını vermekten kurtulmak istiyor.
Öte yandan “barış için toprak” formülü Gazze’den çekilmeyle değişti; artık “zaman için toprak” temel politika. Zira Gazze’den çekilme siyasî bir çözüm girişiminden ziyade, sadece bir oyalamadan, zaman kazanma çabasından ibaret. Bu süreçte İsrail, daha önceki tüm kazanımlarında olduğu gibi, Batı Şeria’da de facto bir durum yaratarak varlığını sağlamlaştırmaya çalışacaktır.
Her şeye rağmen Gazze’den çekilme Filistin direnişinin çok büyük bir başarısı. Filistinlilerin, eğer birbirleriyle mücadele tuzağına düşmezlerse ve İsrail’in engellemelerini ve müdahalelerini başarıyla atlatabilirlerse, gelecekte tam bağımsız bir Filistin devletini başarıyla idare etme konusunda tecrübe kazanmaları için bu iyi bir fırsat olabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder