“TAM 14 BAYRAMDIR GÖREMEDİĞİM AİLEMİ NASIL ÖZLÜYORUM BİLEMEZSİNİZ”
XX
(9 yıl Türkiye’de yaşadıktan sonra 2022’de Almanya’ya sığınmış 17 yaşında
bir Suriyeli genç erkekle röportaj)
Almanya,
17.6.2024
NOT:
Blogda yer alan 900 küsur içeriğe http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html
linkinden toplu olarak ulaşabilirsiniz.
2007
doğumlu Halep kökenli Suriyeli bir genç. 4 yaşında ailesiyle ülkesinden ayrılmış;
önce bir sene Irak’ta kalmışlar, ardından 2012’de Türkiye’ye gelmişler. 2016’da
ailesi Suriye’ye geri dönse de o, 10 yaş büyük ağabeyiyle Türkiye’de kalmış. Küçücük
yaşta çalışmaya başlamış. 15 yaşındayken büyük badireler atlatarak Almanya’ya kaçak
şekilde göçmüş. Şu an Sosyal Hizmetlere bağlı bir yerde tek başına yaşıyor, bunalımda ve aile hasreti çekiyor. Kurban
Bayramı’nın 2. günü kendisiyle online röportaj yaptım. Duygu ve düşüncelerini içtenlikle
anlattı.
Beni bu
gençle tanıştıran Almanya’daki yabancı dil öğretmeni Emel hanıma teşekkür
ederim.
Neden
2011 gibi erken bir tarihte, savaş henüz Halep’te başlamamışken ülkeden ayrıldınız?
Savaş Halep’e
sıçramasa da Deraa’da başlamıştı ve tüccar olan babam, Suriye’nin yerle bir
olacağının daha en baştan farkına varmıştı. Kalırsak ölürüz diye düşündü.
Irak’a gitme kararı aldı. 2015-2016’ya kadar ailemle yaşadım, ama sonra onlar geri
döndü.
Ailen
neden Suriye’ye döndü?
Babamın
yaşı ilerlemişti, 45’ine ulaşmıştı. Türkiye’de iş bulamadı. [Ülkemizde orta yaş
ve üstü sığınmacı erkeklerin iş bulabilmesi çok zordur; ya genç erkekler ya da
kadınlar iş bulabilir.] Sonunda annemi ve iki kardeşimi alıp Halep’e döndü.
Ağabeyimle ben Türkiye’de kalıp çalışmaya başladık. Gaziantep, Antalya,
İstanbul ve Adana’da yaşadım; nerede iş bulduysak o şehre gittik. 2016’dan
2021’e kadar ayakkabı üretimi, süpermarket, inşaat başta olmak üzere farklı
farklı işlerde çalıştım. Sonunda ağabeyimle Avrupa’ya gitme kararı aldık.
Peki,
sen neden ebeveyninle Suriye’ye dönmedin?
Çünkü 4
yaşında küçücük bir çocukken Suriye’den ayrıldım. 5-13 yaş arası çocukluğum Türkiye’de
geçti ve burayı çok sevdim. Babam hep birlikte dönmek istedi; ama ben ve
ağabeyim razı olmadık. Suriye’ye dair hiçbir şey hatırlamıyordum ki. Bana
yabancı bir memleket gibiydi. Ağabeyim tam askerlik çağındaydı. Suriye’ye
dönsek de o, Halep’te evimizin olduğu rejim bölgesine giremezdi; el-Bab’da [ÖSO
ve Türkiye tarafından] kurtarılmış bölgede kalacaktı. El-Bab’da tek başına
kalmaktansa alıştığı Türkiye’yi tercih etti. Sonuçta ailemle pek yaşayamadım.
Baban şu
an Suriye’de çalışıyor mu?
Hayır.
O zaman
siz kazandığınız parayı ailenize yolluyor olmalısınız.
Evet,
aynen öyle.
Türkiye’deki
hayatın nasıldı?
Çok
iyiydi. Suriye’dense Türkiye’de yaşamayı tercih ettim. Ama sorun şu ki aile
hasretine dayanamadım. 2017 veya 2018
yılıydı, vali beye gidip aile hasretiyle yanıp tutuştuğumu, bir kerecik olsun
onları görmek istediğimi anlattım. Sağ olsun, kabul etti. Suriye tarafına geçip
el-Bab’da ailemle buluşup 1,5 ayımı onlarla geçirdim; sonra Türkiye’ye dönüp
çalışmaya devam ettim. Son 6-7 yıldır ebeveynimi hiç görmedim. Artık yaşları
50’yi geçti, sağlıkları da iyi değil. Şu hayatta onları tekrar görüp
göremeyeceğimi bilmiyorum. Onları çok özlüyorum.
[Fark
ettiyseniz 45-50’yi ileri bir yaş gibi görüyor. Şubat 2024’teki Azez
ziyaretimde görüştüğüm psikososyal destek uzmanı da artık Suriye’de ortalama
ömrün kısaldığını, özellikle kamplarda kalanların 50’li yaşlarında ölmeye
başladığını anlattı.]
Peki
Türkiye’deki çalışma şartların nasıldı, ne kadar ücret aldın?
Ailem
gittikten sonra gece-gündüz hep çalıştım. Ayakkabı üretiminde çalışırken mesaim
13 saatti; ücretimi hatırlamıyorum. Ama 2020’de haftalık 800 TL alıyordum;
2021’de Türkiye’deki son senemde aldığım ücret haftalık 1000 TL’ye çıkmıştı.
İşverenler
ücretini veriyor muydu?
Bazıları
veriyor, bazıları vermiyordu. Sürekli haftaya vereceğiz diye oyalıyorlardı.
Ücreti
alamadığında ne yapıyordun?
Ben,
ağabeyim ve arkadaşlarım işyerine gidip oturma eylemi gibi bir şey yapıyorduk,
çay içip müzik dinliyor, “Paramızı verene kadar gitmeyiz, isterseniz polis
çağırın” diyorduk. Zaten kimliğim Gaziantep’e kayıtlıydı ve orada çalışıyordum.
Kaçak değildim. İşveren sonunda paramı veriyordu.
İşverenlerin
muamelesi nasıldı?
İyi
değildi. Ama bize muamele iyi mi kötü mü umursamıyorduk, çünkü paraya
ihtiyacımız vardı.
Peki her
işte yasal çalışmış değilsindir. Kaçak işlerde ne yaptın?
Evet,
kaçak çalıştığımız da oldu. Kaçak işlerde hakkımızı arayamıyorduk, işveren
paramızı vermediğinde yapacak bir şey yoktu.
Ağabeyin
ne işle meşguldü, seninkiyle aynı mıydı?
O, ticaretle
uğraşıyordu.
Almanya’daki
hayatın nasıl?
İyi
değil. Çok büyük sıkıntılarım var. Burada hayat yok, arkadaş yok. Sadece okul
arkadaşlarım var, o kadar. Okul dışında
herkes evden işe, işten eve gidiyor…
Ailemi
nasıl özlüyorum bilemezsiniz. Dün Kurban Bayramı’nın ilk günüydü. Biliyor
musunuz, tam 14 bayramdır ailemi göremiyorum. Bundan 7-8 yıl önce ailemle
birlikteyken bayramları çok güzel geçirirdik. Kurban keserdik, ziyaretler
yapardık, mutluyduk. Dün yapayalnızdım. Bayramı odama kapanmış, öylece tavana
bakarak geçirirken derin düşüncelere daldım. Ben neden buradayım diye sorguladım.
Ailemle birlikte olsaydım belki her şey çok daha güzel olurdu. Neden ailemi
bıraktım? Acaba ailemi tekrar görebilecek miyim? Ailemle birlikte onurlu bir
hayat sürebilecek miyim? Burada ikamet hakkı kazandıktan sonra onları görmeye
gidebilir miyim veya onları Almanya’ya getirtebilir miyim? Bunun gibi nice
şeyler düşündüm.
Suriyeli
arkadaşların yok mu?
Yaşıtım
yok. Sosyal Hizmetler’de benim gibi kalan Afganlar, Afrikalılar falan var. Sadece
okulda birkaç Suriyeli var, o kadar.
Yalnızım
dedin, ağabeyin nerede? O neler yaşıyor, ne hissediyor?
Bilmiyorum.
Çünkü o, Almanya’nın başka bir şehrinde yaşıyor. En son kendisiyle bir ay evvel
görüştüm.
Çok
büyük sıkıntıların olduğundan bahsettin. Aile hasreti dışında neler yaşıyorsun?
İki sene
evvel Almanya’ya geldiğimizde 25 yıldır burada yaşayan amcamın oğlunun evine
yerleştik ve onun lokantasında kaçak çalışmaya başladık. Ama tek kuruş para
vermedi. Böyle olunca ağabeyim ayrılıp Almanya’nın başka bir yerinden kendisine
ev tuttu. Amcaoğlum çok sıkıntı yaptığı için ağabeyimle birlikte gidemedim.
Evinde kalıp işinde çalışmaya devam ettim. 1,5 sene boyunca beni bedava
çalıştırdı. Sadece maaş ödemese sıkıntı etmem; ama onun yüzünden devletten
sosyal yardım da alamadık, sağlık sigortası da bağlanmadı. Bana çok büyük
kötülük yaptı. Sonunda dayanamadım. Altı ay evvel okulda Sosyal Hizmetler görevlisine
durumumu anlattım. Şimdi Sosyal Hizmetlere bağlı bir otelde kalıyorum, tek
başımayım. Altı ay evvel kurtulsam da yol açtığı sıkıntılar sürüyor. Bana borcu
30.000 avro.
Peki, göç
sırasında neler yaşadın? Bol maceralı olmalı.
Suriye’den
Irak’a ve Irak’tan Türkiye’ye gidişte hiçbir sıkıntı yaşamadık; hatta savaşın
ilk yılları olduğu için Suriyeliyiz diye bize çok iyi davrandılar. 2021’de Türkiye’den
ilk olarak Yunanistan’a gittik. 8 gün yaya yürüdük, 3 gün aç susuz kaldık.
Selanik’e vardık. Kaçakçılara toplamda 8000 avro ödedik. Ama sonra Yunan polisi
bizi yakalayıp Türkiye’ye geri yolladı.
Yunan polislerin
size muamelesi nasıldı?
Çok
kötüydü. Fena dayak yedik.
Sadece
dayak mı? Ben çok daha kötü şeyler duyuyorum. Kıyafetleri soyma, köpeklere
saldırtma, paraları çalma gibi…
Tabii
bunlar da oldu. Her şeyimizi aldılar. Üstümüzü arama bahanesiyle kıyafetlerimizi
tamamen soydular. Sonra sadece çamaşırımızı verdiler. Dövmeye başladılar.
Ağabeyimin polis dayağından kolu kırıldı, üç gün hastanede yattı. Benim de
ayağımı köpek ısırdı. Sabahın 4’ünde polis bizi Edirne sınırına bıraktı. Hava
karanlık ve soğuktu, biz çıplak vaziyetteydik. İstanbul’da bir tanıdığımızı
telefonla aradık. İstanbul sınırına bizim için kıyafet getirdi, onu giyip şehre
girdik.
O zaman
İstanbul sınırına kadar kıyafetsizdiniz, öyle mi?
Evet,
kıyafetsizdik. İnsanlar bize şaşkın şaşkın bakıyordu.
Kaç kişi
bu şekilde geri yollandınız?
Çok fazlaydık…
İstanbul’a gelip çanta, kıyafet, yiyecek içecek satın aldık. İkinci defa
Bulgaristan sınırına doğru yola çıktık. Bu sefer Bulgaristan’a geçmeden
hırsızlara yakalandık. Bizi dövüp 12.000 avro para istediler. Videomuzu çekip
babama yolladılar. “Bize para verecek misin, vermeyecek misin? Vermezsen
çocuklarını öldürüp çöpe atacağız” diyerek tehdit ettiler. Babam çok hastaydı. Suriye’de
küçük bir tarlamız vardı, bizim için onu satmak zorunda kaldı. 2021’de Türk
polisi kimliksiz Suriyelileri yakalayıp Suriye’ye sınır dışı ediyordu.
Hırsızlar bizi tam Esenyurt’ta karakolun oraya bıraktılar ki yakalanalım. Bir
arkadaşımızı aradık, gelip bizi kurtardı. Birkaç hafta evinde kaldık. Artık iş
bulup çalışacak, Almanya’ya gitmeyecektik. Ben kayıtlı olduğum Gaziantep’e geri
döndüm, ağabeyim İstanbul’da kaldı. İkimiz de para kazanmak için çok çalıştık.
Allah yardım etti, para topladık. Bu arada bizim Suriye’de iki evimiz vardı.
Halep merkezdeki evimiz savaşta tamamen yıkılmıştı; ailemin yaşadığı kırsaldaki
evimiz ayaktaydı. Biz Avrupa’ya gidebilelim diye babam evi ve sahip olduğu her
şeyi sattı. Tam 20.000 avro geldi. Yeniden Almanya için yollara düştük. Bu
sefer de Bulgaristan’da polise yakalandık, dövülüp geri yolladık. Tam 13 sefer
aynı şeyi yaşadık. Bulgaristan’a geçebilmek için 15.000 avro harcamışızdır. Avrupa’ya
gitme uğruna çok fazla para kaybettik ve çok büyük sıkıntılar yaşadık.
Türkiye’den Almanya’ya varış sürecinde toplamda 45.000 avro harcamışızdır.
Neden Yunanistan’ı
sadece bir kere deneyip sonrasında Almanya’ya hep Bulgaristan üzerinden gitmeye
çalıştınız?
Bulgaristan
yolu uzak olmadığından tercih ettik. 10 gün yaya yürüyerek gittik. Yolda
hastalandım; hastanede ameliyat yapıldı, hala bacağımda ameliyat izleri var. Başkent
Sofya’dan Sırbistan’a giderken yine polis yakaladı; üç gün karakolda gözaltında
tutulduk. Sonrasında bizi kampa yollayıp bir kâğıt verdiler. İki hafta sonra
Sırbistan’a geçtik. Orada da iki hafta geçirdik. Ardından Macaristan’a geçtik;
iki gün kaldık, ormanlarda yattık. Oradan Slovakya’ya geçince yine polise
yakalandık ve iki gün karakolda yattık. Bacağım koskoca şişti, kan oturdu.
Hastanede bir hafta yattım. Çıktıktan sonra yine hapse atıldık. Bir gün sonra bir
kart verildi; 24 saat içinde Slovakya’dan ayrılmazsanız cezalandırılacaksınız
diyordu. Hemen Çek Cumhuriyeti’ne geçtik. Yine yakalandık, orada da iki gün
hapis yattık. Bizi Bulgaristan’a sınırdışı edeceklerdi. Münih’te Alman
vatandaşlığı olan doktor bir akrabamız olduğunu söyledik; sağ olsun, hemen gelip
bizim adımıza cezayı ödedi. O sayede salındık ve Almanya’ya birlikte gittik. Ama
o uzakta yaşadığından yolda ayrıldı; biz kampa gidip kaydolduk. Ama daha kampa
girmeden bu sefer diğer kuzenimiz geldi. “Ben size her türlü yardımı yaparım. Lokantam
var, benimle çalışırsınız. Sosyal sigortanızı yaptırırım, ailenizi de buraya
getirtirim, gelip bizde kalın” dedi. Kabul ettik. 1,5 sene kaldım. Tek kuruş
vermediği gibi sosyal yardım da alamadık. Hayatımızı mahvetti.
İstanbul’dan
yola çıkıp Almanya’ya varmak ne kadar sürdü?
İki aya
yakın.
Almanya’ya
gittiğine pişman mısın?
Bilmiyorum
ki. Burada Almanca konuşmayı öğrenmemiz ve en az üç-dört sene çalışmamız lazım.
Ondan sonra işler rayına girecek. Şu an hayatımız iyi değil. Sürekli tek
başımayım ve hep kendime soruyorum, neden bunları yaşıyorum diye. Ama elimden
başka bir şey gelmiyor ki…
Göç
sırasında hangi ülke size en kötü davrandı?
Yunanistan
ve Bulgaristan dünyanın en kötü ülkeleri. Berbat davrandılar. Bu arada nereye
gittiysek, hangi ülkede bulunduysak hep dayak yedik.
Yolculuk
çok tehlikeliydi, öyle değil mi?
Öyle;
yollarda öldürülme veya ölme ihtimalimiz vardı.
Neden çok
sevdiğin Türkiye’yi bırakıp ölüm pahasına Avrupa’ya gittin?
Aileme
kavuşabilmek için. Çünkü ailemi Türkiye’ye getirtme imkân ve ihtimalimiz yoktu.
Almanya’da ise mültecilerin aile birleşimi çerçevesinde en azından bir süre
sonra ailesini getirtebilme hakkı var.
Peki
aileni en erken ne zaman Almanya’ya getirtebilirsin?
En az
bir sene sonra. Ama bilmiyorum, böyle bir imkânımız olur mu, olmaz mı...
Ailen
Almanya’ya gelmek istiyor mu?
Evet,
istiyorlar. Suriye’de hayatta kalmak, yaşayabilmek artık çok zor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder