3 Nisan 2024 Çarşamba

XX: “ESED REJİMİ IŞİD’İN GELİŞİNİ KEYİFLE İZLEDİ; ABD GELENE KADAR IŞİD’İ VURMADI”

 

“ESED REJİMİ IŞİD’İN GELİŞİNİ KEYİFLE İZLEDİ; ABD GELENE KADAR IŞİD’İ VURMADI”

Rakkalı bir aile

Şanlıurfa, 23.3.2024

NOT: Blogda yer alan 900 küsur içeriğe http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html linkinden toplu olarak ulaşabilirsiniz.

 

2014 sonunda Şanlıurfa’ya sığınan Rakkalı bir aileyle 23 Şubat’ta röportaj yaptım. Aşağıdaki ilk röportaj hanımla, ikincisi 2013 başında ordudan firar eden ailenin reisiyle…

Devrimle birlikte Rakka’da neler yaşandı?

Bildiğiniz gibi devrim Deraa’da başladı, sonra Suriye’nin birçok şehrine yayıldı. Rakka uzakta kaldığından yaşananları sadece duyuyorduk. Diğer şehirlerdeki aile fertlerimiz, kardeşlerimiz ve ordudaki gençler için korkuyorduk. Bu gençlerden biri de Deraa’da askerlik yapan eşimdi. Çatışmalarda birçok genç ölüyordu. 2013’te bir fecir vakti bomba ve kurşun sesleriyle uyandık. Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) Rakka şehir merkezinde rejimin ordusuyla çatışmaya başladı.

Bu, 2012’de değil miydi?

Kırsalda 2012’deydi; ama benim yaşadığım Rakka şehir merkezinde çatışmalar 2013 Mart’ında başladı. Ben o sırada kızıma hamileydim. Çatışmaların üçüncü günü uçaklar bombardımana başladı. Hava bombardımanı sesini ilk defa duyuyor, korkuyorduk. Binaların bodrum katlarına sığındık. O gün hiçbir şey yiyip içemediğimi hatırlıyorum. Her uçak sesi duyduğumuzda üzerimize iniyor sanıyorduk. Ertesi gün Rakka’dan ayrılıp ata toprağımız olan Halep’in bir köyüne gittik ve yirmi gün kaldık. Bu süreçte Rakka’da bombardıman devam etti ve birçok insan öldü. Ama sonra yersiz yurtsuz yaşamaktan yorulup evimize dönmeye karar verdik, insanların ekseriyeti gibi. Ve kaderlerimize boyun eğdik, savaşla birlikte yaşamaya başladık. Ama her uçak gelişinde istisnasız herkes öleceğini hissediyordu. Her seferinde Allah’ın seçtiği bir aileye isabet ediyordu. Sonra okullar da dahil her yer kapandı, sadece serbest işler devam etti. Bu süreçte eşim ordudan firar edip Rakka’ya gelmişti. Firari asker olarak aranıyordu. 2013 yılı sonuna kadar böyle geçti. 2014 başında IŞİD Rakka’ya girdi.

IŞİD Rakka’ya nasıl girdi, neler yaşandı? IŞİD’li günler nasıldı, anlatır mısınız?

ÖSO ile IŞİD arasındaki çatışmalar sonucunda ÖSO geri çekilirken IŞİD şehri ele geçirdi. Şehre artık “İslam Devleti”nin hükmettiği ilan edildi. Durum başta normaldi, sükûnet geldi; ama bir süre sonra işler kötüleşmeye başladı. Şöyle ki IŞİD peçeyi zorunlu tuttu, kadınlar sokağa çıkmaktan korktu. Büyük sıkıntılar yaşandı. İnsanların kafasını kesmeye başladıklarında korku katlandı. Bu, tepemizden ölüm yağdıran savaş uçaklarından farklıydı. Uçaklar üstte, IŞİD ise yerdeydi. Yer de, gök de birer korku kaynağıydı.

Eşim öğretmendi. İş olmadığından sadece evlerde özel ders veriyordu. Ama IŞİD evde ders verirken gördüğü kişiye kısas cezası uygulayacağını duyurdu. Dolayısıyla eşim ekmek parası için mesela liseli bir kız öğrencinin evine ders vermeye korku içinde gidiyordu. Her şey ama her şey çok korkunçtu. Elhamdülillah bize bir şey olmadı; ama başkalarının başına gelenleri duyuyor, görüyorduk.

Bu arada rejim IŞİD’e karşı Rakka’yı bombalıyoruz diyordu ama sadece sivilleri bombalayıp öldürüyordu. Ölenler IŞİD’li değildi.

Peki, IŞİD’liler kimlerdi? Yabancılar mı, şehir halkı mı?

Önce yabancılar geldi, sonra özellikle Rakkalı gençlerin beynini yıkamaya başladılar. Bazı gençler onlara katıldı. Yani IŞİD’lilerin arasında hem dünyanın her yerinden göçenler hem de şehir halkından kimseler vardı.

IŞİD nasıl beyin yıkıyordu? Bu kadar basit mi beyin yıkamak?

Örgüte katılanların ekseriyeti zaten cahil cühela kimselerdi.

Fakirlik de bir diğer katılma sebebi değil miydi? 2014 Haziran’ında Irak’ın ikinci büyük şehri Musul’u ele geçirdikten sonra çok büyük paralara kavuştular ve bir ara Suriye’de savaşçılarına en fazla maaş veren örgüt IŞİD haline geldi.

Doğru, fakirlik yüzünden onlara katılan birçok genç oldu. İş gücün olmadığı bir ortamda başka ne yapabilirlerde ki. IŞİD iyi maaş veriyordu. Örgüt mensupları çok iyi yaşıyordu. Lokantalar, kıyafet mağazaları hep IŞİD’lilerindi. Sıradan insanlar bunlardan mahrumdu. Tanıdığım insanların çoğu örgüte ya para için katıldı ya da din için. Sahih din bu diyorlardı.

Türkiye’ye gelmeye ne zaman ve nasıl karar verdiniz?

Biz aslında Suriye’den çıkmak istemedik. Ama yaşadığımız evin yanında IŞİD mensuplarının sıkça gelip gittiği bir cami vardı. Herkes bu caminin bombalanacağını söylüyor, ben de korkuyordum. Eşime bu evden çıkalım dedim. Ev zaten kiralıktı. Eşim önce karşı çıkıp uçakların ne zaman ve nereden geleceğini bilmiyoruz ki dedi. Sonra razı geldi. O evden taşındıktan iki hafta sonra bina bombalandı. Güya camiyi hedef almışlardı! Komşularımız öldü. Bizim daha alacak nefesimiz varmış. İşte o gün eşim Türkiye’ye gelmeye karar verdi, 2014 sonuydu. Önce o Türkiye’ye geldi, kırk gün sonra da ben iki çocuğumla geldim.

Akrabalarınızdan Rakka’da yaşayanlar var mı?

Kendi anne-babam Lazkiye’deler; ama eşimin ailesi, kız kardeşim, amcalarım ve dayılarım Rakka’dalar. Ben de yakın zamanda gidip yirmi gün kaldım.

Rakka’ya nasıl gidebildiniz?

Türk vatandaşlığım var. Irak üzerinden gittim. Önce Habur Sınır Kapısı’ndan Kuzey Irak’a, oradan da Semelka Sınır Kapısı’ndan Suriye’ye geçtim.

Rakka’da hayat nasıldı, neler gördünüz?

Maddi bakımdan akrabalarımızın hayatı iyi, paraları var. Ama şehrin %70-80’i yıkıldı. Altyapı çok kötü. Elektrik çok az, geceleri hiç yok. Mahallelerde kurulu büyük jeneratörlerden elektrik alıyorlar. Çamaşır makineleri elektrik azlığı yüzünden sadece soğuk suyla çalışıyor. Sular temiz değil. Doğru düzgün park bahçe yok. Yani insanlarda para olsa bile temel ihtiyaçları karşılanmıyor. Savaştan muzdarip bir şehir ne durumda olabilir ki?

Yeniden inşa başlamadı mı?

Yeniden imar ve inşa şahsi olarak yapılıyor. SDG yönetiminin yaptığı bir imar faaliyeti yok. Yabancı bir kuruluşun bu alana odaklandığını duydum ama çok yetersiz. Ailemin evinin de tamir edilmesi gerekiyor.

Yıkılan evinin enkazında yaşayan aileler var mı?

Var. Çünkü bazı ailelerde hiç erkek yok; sadece kadın ve çocuklar olduğundan ev kiralayacak durumda değiller. Mecburen enkazda yaşıyorlar.

Rakka’nın fotoğrafını çektiniz mi? Son durumu görmek isterim.

Hiç fotoğraf çekmedim. Güzel hiçbir şey yok ki neden çekeyim?

Lazkiye’deki ebeveyniniz ile Rakka’daki akrabalarınızın durumunu kıyaslar mısınız?

Lazkiye’de de elektrik çok az ama en azından devlet var. Mesela pasaporta ihtiyaç duyan Lazkiye’de alabiliyor; Rakka’daki alamaz, çünkü orada devlet yok. Lazkiye’de üniversite var, Rakka’da yok. Ama Lazkiye’de para yok. Rejim çok düşük maaş veriyor. Memur maaşı takriben 20 dolar. İnsanların bir kısmı yurtdışından gelen paralarla ayakta. Mesela Lazkiye’deki ailem, Dubai’deki kardeşlerimin gönderdiği parayla yaşıyor.

Rakka’da maaşlar nasıl?

Maaşlar geçinebilecek kadar iyi. İnsanların birçoğu STK’larda çalışıyor ve dolar bazında maaş alıyor. Bazılarının maaşı 500 dolar, bazılarının daha az. Bazıları Kürtlerle çalışıyor, bazılarıysa serbest iş yapıyor. Kimisi iyi kazanıyor, kimisi kazanmıyor.

Devlet yapısı hiç mi yok? SDG’nin Fırat’ın doğusunda bir yönetim kurmaya çalıştığını duyuyoruz.

Evet var, ama zayıf bir yapı. Dışarından destek geliyor; ama bu desteği alanlar Kürtler, halk değil. Sadece SDG ile birlikte çalışanlar yönetimin nimetlerinden faydalanabiliyor. En azından ben böyle duydum.

Rakka’nın eski sakinlerinin birçoğu ya diğer bölgelere ya da yurtdışına gitti herhalde, öyle değil mi?

Evet. Halihazırda bütün fertleri Suriye’de yaşayan herhangi bir aile kalmadı. Anne-baba kalsa bile çocukları gitti. Mesela eşimin ailesinden üç erkek Türkiye’de, geri kalanları Rakka’da. Kendi ailem beş ülkeye dağılmış halde. Ailemin bazısı Suriye’de kaldı, bir kız kardeşim Rakka’da, diğer kız kardeşim Umman’da, ben ve öbür kız kardeşim Türkiye’de, erkek kardeşlerim BAE’de yaşıyor.

Rejim bölgesinde kadın, çocuk ve yaşlıların yaşadığı, erkeklerin çok az olduğu söyleniyor. SDG bölgesinde durum nasıl?

Evet, rejim bölgesine genç erkek hakikaten çok az. SDG’nin hakimiyetinde olan bölgede rejim tarafındakine kıyasla daha çok genç erkek var.  Ama oradan da dışarıya büyük bir göç yaşanıyor.

SDG bölgesindeki gençler zorunlu askerlik yüzünden göçüyor herhalde.

Zorunlu askerlik var, duyduğuma göre bir sene. Ama bazı insanlar rüşvet vererek askerlik görevinden kaçıyor, hepsi yurtdışına gitmiyor.

Biz aslında Suriye’den çıkmak istemedik demiştin. Türkiye’ye geldiğin için pişmanlık hissettin mi?

Hayır, hiç pişman değilim. Çünkü biz ölümden kaçıp Türkiye’ye sığındık. Ama bazen, özellikle bazı Türklerin Suriyelilerin varlığından rahatsızlıklarını duyduğumda, kendimi gurbette ve vatansız hissediyorum; burası benim vatanım değil diye düşünüyorum. Vatansız kalan insan kimliksiz ve kıymetsiz demekti. Beni en çok üzen şey işte bu oluyor.

***

Hanımınızla röportaj yaptım, şimdi sizi dinlemek isterim. Devrim ve savaş sırasında neler yaşadınız?

Ben askere gittiğimde devrim de, savaş da yoktu. Her şey askerdeyken başladı. Savaş bir dış düşmana karşı değildi. Halk zalim yönetici yüzünden birbiriyle savaştırıldı. Ben bu süreçten en az hasarla çıkmaya çalıştım.

Askerde göreviniz neydi?

Masa başında bilgisayar işiydi, idari işlerle meşguldüm. Suriye ordusunda rüşvet gayet normal bir şeydir. Ben de aktif savaşa katılıp masum insanları öldürmek zorunda kalmamak için aylık maaşımın tamamını amirime rüşvet olarak veriyordum. Askere gitmeden evvel devlette kadrolu öğretmendim ve maaşım devam ediyordu. Derken durumumuz çok kötü bir hal aldı. Allah bana bir yol açana kadar askerden kaçamadım; ama fırsatını bulduğum anda da firar ettim.

Askerde neler yaşadınız, nelere şahit oldunuz?

Elhamdülillah savaşa hiç katılmadım ama halka karşı kullanılan top ve silah seslerini hep duyuyordum ve elimden hiçbir şey gelmiyordu. Ordudan firar ettikten sonra memleketim Rakka’da rejim uçaklarının sivilleri vurup öldürdüğüne bizzat şahit oldum.

Askerdeyken psikolojiniz nasıldı?

Çok kötüydü. Ordunun halkı öldürdüğünü biliyordum ve bundan çok rahatsızdım; ama kaçana kadar da bir şey yapamadım.

Nasıl firar ettiniz?

1,5 yıllık zorunlu askerlik görevimi tamamlasam da tezkeremi alamadım. Çünkü askerlik süresi dolsa bile kimse terhis edilmiyordu; bazıları 6-7 sene, bazıları daha fazla orduda kaldı. Görev süremi tamamladıktan sonra ordunun Rakka’dan çekilişini bekledim; ardından benden sorumlu olan subaydan ailemi görmek için izin almaya çalıştım. Evliydim ve 1,5 yaşında bir oğlum vardı. Subayı izin konusunda ikna ettim; 2013’te Rakka’ya gittim ve bir daha geri dönmedim.

Askerlik arkadaşlarınıza ne oldu?

Hiçbiriyle iletişimim yok. Kim öldü, kim firar etti bilmiyorum.

Firar eden bazı askerlerin aile bireylerinin tutuklandığını öğrendim.

Ben de işte bu yüzden ailemin başına bir şey gelmesin diye rejimin askerlerinin memleketimden ayrıldığından emin olana kadar kaçamadım. Eğer firar ettiğimde ordu şehrimde olsaydı ben de, ailem de öldürülürdük ya da en iyi ihtimalle hapsedilirdik. Başımız çok ağrırdı.

IŞİD Rakka’yı ele geçirince neler yaşandı?

IŞİD geldikten kısa süre sonra Rakka’dan ayrıldım. Ama başta çok garip bir şey oldu ve insanların çoğu bunu anlatmıyor. Rakka, ÖSO’nun kontrolü altındayken rejime ait uçaklar halkı sürekli bombalıyordu. Ama IŞİD geldiğinde sanki hiçbir şey olmamış, sanki savaş yokmuş gibiydi. Artık o korkutucu uçakları görmez olmuştuk ve psikolojik olarak rahatlamıştık. Esed rejimi IŞİD’in gelişini oturup keyifle izledi; ABD ve müttefikleri gelene kadar IŞİD’i vurmadı. Arka planda neler döndü bilmiyorum.

Aynı tespiti 2013-2014’te başkalarından da duymuştum…

Bu çok barizdi. Sanki üzerimizde bir kara bulut vardı ve IŞİD gelince o bulut kaybolmuş, psikolojik olarak çok rahatlamıştık. Çünkü daha evvel sürekli uçaklar gelip havadan gelişigüzel bombalıyor ve pek çok insanı öldürüyordu. Tanıdığımız birçok insan öldü; hepsi de hiçbir şeyle alakası olmayan sivillerdi. Ama IŞİD geldiğinde Beşşar Esed öylece kenarda bekledi.

Geçmişte görüştüğüm IŞİD dönemini yaşamış kişiler şunu söylemişti: ÖSO’nun ele geçirdiği yerleri rejim bombardımanla yıktı. IŞİD gelince yıkılan yerleri imar etmeye ve ekonomiyi canlandırıcı yatırımlar yapmaya başlayınca halk teveccüh gösterdi. Ne dersiniz, doğru mu?

Evet, bazı insanlar IŞİD’den çok umutlandı. Dediğim gibi ben IŞİD dönemini fazla yaşamadım, 2014 sonunda Türkiye’ye sığındım. Ama insanlar maddi olarak umutluydu; ticari hareketlilik yaşanmış, piyasada para artmaya başlamıştı. Ben de bu şekilde duydum.

Rakka’daki ailenizin durumu şu an nasıl?

Oradaki durum hala çok kötü. Hizmet yok, doğru düzgün su ve elektrik yok.

ABD’nin açtığı IŞİD’e karşı savaş nasıldı? Aileniz nasıl hayatta kaldı?

Savaş sırasında 2017’de Rakka’dan çıkıp başka yere sığındılar. ABD ve müttefiklerinin bombardımanı büyük bir felaketti. Ama şunu da belirtmem gerekir: Rusya ve Esed rejiminin silahları güdümlü değildi, gelişigüzeldi; bu yüzden istedikleri hedefi vurmada başarılı değillerdi. Fakat büyük bombalar kullanıp bütün bir bölgeyi mahvediyorlardı. ABD ve müttefiklerinin bombardımanı ise böyle değildi. Tam isabet alan füzeler kullanıyorlar; bu sayede kimi isterlerse sadece onu öldürüyorlardı. Bir binayı vurmak istediklerinde sadece o binayı vuruyorlardı ya da bazen sadece belli bir katı vuruyorlar, bina ayakta kalıyordu. Bu sayede biz biraz rahatladık. Akrabalarımdan 13 yaşındaki Muhammed Hammud isimli çocuk Amerikan müttefiklerinin füze saldırısında öldü. Babası kasaptı ve çocuk, bisikletiyle evlere siparişleri götürüyordu. Füze sokaktaki bir arabayı hedef almış; çocuk da oradan geçtiği için canından oldu. Böyle vakalar da vardı.

Bu durumda Amerikan yıkımı Rus yıkımından daha azdı diyebiliriz… Rus uçakları tam isabetle bombalayamıyor muydu?

Evet, Amerikan bombardımanı daha az yıkıma yol açıyordu. Rus bombardımanı çok daha fenaydı. Ama daha sonra Rusya modern Suhoy uçakları kullanmaya başlayınca füzeler daha fazla hedeflenen yere düşer oldu. Ama Esed’in silahları çok eskiydi, işe yaramıyordu. Varil bombaları kullanmaya ve meşhur Scud füzeleriyle vurmaya başladı. Bu füzenin yıkıcı etkisi çok büyüktü. Scudlar sadece bir-iki binayı yıkmıyor, tüm sokağı yerle bir ediyordu. Rakka şehrinde bu füzeyi defalarca kullandı. Bir keresinde “23 Şubat” isimli bir fırını vurdu. [23 Şubat 1966’da Baas içi kanlı bir darbeyle Hafız Esed ve Alevi subay arkadaşları yönetimi ele geçirmiştir.]

Rakka’yı hangi askerî güç en fazla yıktı? Savaşta neler yaşandı?

IŞİD’den temizlendikten sonra görmedim. Tam olarak hangi bölgelerde ne olduğunu bilmesem de çok büyük bir yıkım yaşandığı kesin. İnsanlar çok ketumlar, konuşmuyorlar. Uzaktan duyduklarımı size anlatayım; tabii işin aslını bilmiyorum. Müttefikler Rakka’da IŞİD’i vurmaya başladığında bütün yolları tutup sivillerin çıkmasına izin vermeyip canlı kalkan olarak kullandıklarını duyduk. İnsanlar Rakka’dan çıkıp canlarını kurtarabilmek için paralarını ve altınlarını vermeye zorlanmış. Bunu kabul etmeyen bazıları indirilip arabaları yakılmış ve hadi bakalım yola yaya devam edin denmiş. Bombalama çok şiddetli olmasına rağmen üstelik. Bazı ailelerin de bombardıman altında tamamen öldüğünü, hiçbir ferdinin hayatta kalmadığını duyduk.

Savaşa dair unutamadığınız şeyler neler?

Bombardımanlar ve savaş uçakları. Onlara yerden öylece bakıp hiçbir şey yapamıyorduk. Eğer biri karşımıza silahıyla çıksaydı elimizden geldiğince savaşırdık; ama havadaki uçağa karşı hiçbir gücümüz yoktu. Bundan daha iğrenci Beşşar Esed’in uçaklarıydı. Bu uçaklar çok eskiydi, yüksekten füze atamıyordu; 1. Dünya Savaşı’nda kullanılanlar gibi, hedeflediği yeri vurmak için önce aşağıya bize doğru yaklaşıyordu. Alçaktan uçtukları için uçakların sesi aşırı yüksekti. Bu sırada hepimiz şehadet getiriyorduk; çünkü neresi ve kim vurulacak bilmiyorduk. Uçak sesi geldikten kısa bir süre sonra patlama oluyordu. O zaman ölüm sırasının henüz bize gelmediğini anlıyorduk. Küçücük yaştaki oğlum bile çok korkuyor, rengi sapsarı oluyordu. Dayımın oğlu artık büyüdüğü halde hala uçakların sesinden korkuyor.

Neden Türkiye’ye geldiniz?

Rakka’da kiralık bir evde yaşıyorduk. IŞİD’liler boş bir ev bulduğunda onu hemen sahiplendiğinden boş evi olanlar korkup kiracı aramaya başladılar, hatta gelin bedava oturun diyorlardı. Ben o günlerde kira ödüyordum ama çalışmıyordum. Ordudan firar ettikten sonra maaşım da kesilmişti. Maddi durumum çok kötüydü, gelirim yoktu. Ne iş bulsam yaparak hayatta kalmaya çalışıyordum. Yine de Türkiye’ye gelmek istemiyorduk; bilmediğimiz bir ülkede ne yapacağız diye korkuyorduk. Savaşa rağmen burada kalacağız diyorduk. Sonra başka bir eve taşındık. Ama eski ev sahibine şimdilik bu evi kimseye kiraya verme, belki biz yeni evde rahat edemeyip geri döneriz dedim ve kirasını ödemeye de devam ettim. İki hafta sonra Esed’in uçakları eski evimizin hemen yanındaki camiyi vurmaya geldi. Camiye dört füze attılar ve bunlardan biri bizim binanın girişine isabet etti. Biz de tam birinci katta otuyorduk. Sokaktaki oynayan birkaç çocuğu da öldürdüler. Bunu görünce ağladım, dayanamadım ve Türkiye’ye gelmeye karar verdim.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder