29 Mart 2022 Salı

Z.T.KOR: İSRAİL CUMHURBAŞKANININ TÜRKİYE ZİYARETİNE DAİR

 

İSRAİL CUMHURBAŞKANININ TÜRKİYE ZİYARETİ HAKKINDA SOSYAL MEDYA PAYLAŞIMIM

 

NOT: Blogda yer alan 850 küsur içeriğe http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html linkinden toplu olarak ulaşabilirsiniz.

 

10 Mart 2022

Dünden beri sosyal medya hesaplarıma İsrail cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un Türkiye ziyareti hakkında ne düşündüğüm sorusu geliyor. Ziyareti takip etmedim; çünkü 1991 ve 2003 işgallerinin Irak halkı üzerindeki etkileri konulu BİSAV’da vereceğim seminer için eski okumalarımı tekrarlamakla meşguldüm.

Tam da ABD’nin Irak’ı işgal etmesi için İsrail lobisinin yıllarca uğraş verdiği ve 2. İntifada yıllarına tekabül eden o meşum 2003 işgalini... İsrail sadece Filistinlilerin değil, Ortadoğu halklarının birçoğunun geleceğini yıktığı gibi, geçmişini de ilelebet kararttı. Nasıl mı?

Amerikan askerlerinin gözü önünde Irak Milli Kütüphanesi ve Arşivleri ile Dini İşler Bakanlığının Kur’an Kütüphanesi önce yağmalandı, ardından cayır cayır yakıldı.

Bakanlığın Kur'an-ı Kerim Kütüphanesi

O anlara şahit olan İngiliz gazeteci Robert Fisk, Büyük Medeniyet Savaşı: Ortadoğu’nun Fethi kitabında bu konuda bakın neler diyor: “(…) binayı ateşe verenler benzini son derece ustaca dökmüş olmalıydı. Alevler o kadar kuvvetliydi ki mermer zemin kaplaması bile bükülmüştü (…). Yerlerdeki kâğıtların (…) üzerlerinde hiçbir iz veya yazı kalmamıştı ve elime almaya çalıştığım an paramparça oluyordu.”

“Asırlardır biriktirilmiş bu belgeler, sadece Irak değil, Arap tarihinin de bir dökümüydü. Bağdat asırlarca Arap dünyasının kültürel başkentiydi. Ortadoğu’nun en aydın halkına ve en yüksek okuryazar oranına sahipti. Cengiz Han’ın torunu 13. asırda şehri yaktı ve denildiğine göre Dicle Nehri kitapların mürekkebinden siyah aktı. Şimdi de binlerce eski belgenin siyah külleri Irak semalarını dolduruyordu. Niye? Bu ülkenin kimliğini kim yok etmek istemişti?” diyen Fisk, eski kraliyet arşivlerinin de bulunduğu bu mekânda Osmanlı belgelerini içeren paha biçilmez bir hazinenin de yanıp kül olduğunu belirtiyor.

5000 yıllık tarihi barındıran Milli Arkeoloji Müzesi’nin akıbeti de benzerdi.
Fisk’e göre “Bu, Irak için Sıfır Yılı’ydı; Müzedeki eski eserlerin tahribi, Milli Arşivlerin ve bakanlığın Kur’an kütüphanesinin yakılmasıyla birlikte Irak’ın kültürel kimliği siliniyordu.”

Amerikan askerleri, petrol ve (istihbarat arşivinin bulunduğu) içişleri bakanlığı hariç, diğer bakanlıkların ve resmi kurumların yağmalanıp yakılmasını sadece seyretti. Bu basit bir acemilik işi değildi. Irak kasıtlı bir tarihsizleştirme ve kültürsüzleştirme yaşadı. Irak’ın hem insanlığın beşiği olan Mezopotamya birikimi hem İslam medeniyet mirası hem de modern Irak devleti kayıtları, kısaca binlerce yıllık hafızası yok edilmeye kalkışıldı. Petrol Bakanlığı arşivi ise korunarak Amerikan petrol şirketlerine uçuruldu.

Daha evvel sizinle ABD’nin kullandığı seyreltilmiş uranyumlu silahlar yüzünden hala sakat doğan Felluceli ve Basralı bebeklerin hikâyesini paylaşmıştım. 




Muazzam insani vahşetlerin de yaşandığı ve onurun ayaklar altına alındığı bu işgal, Ortadoğu’nun müstakbel yıkımının da habercisiydi.

 
 

Yüz binlerce Iraklının kanında -Saddam kadar, ABD ve İngiltere kadar- İsrail’in ve Siyonist lobinin de doğrudan parmağı vardı. Bugün Ortadoğu barışı için vazgeçilmez bir aktör sayılan İsrail’in bölge halkının yaşadığı istibdat, fukaralık ve akan kandaki rolü unutulmamalı.



Zihnen Ortadoğu insanının son 40 yıldır yaşadıklarına odaklandığım böyle bir dönemde üzgünüm ki İsrail’le ilişkilere ve dünkü ziyarete jeopolitik güç mücadeleleri, iktisadi çıkarlar, boru hatları ve devletimizin âlî menfaatleri bağlamında daha soğukkanlılıkla bakamıyorum.

Devletlerle ilişkileri her krizde bozmayı doğru görenlerden hiç değilim; ama ilişkileri yeniden kurmak icap ettiğinde de bunun elimiz güçlüyken olması gerektiği kanaatindeyim.
Ciddi bir ekonomik krizle boğuşurken eski hasımlarla dost olmak verilecek tavizin boyutunu artırır. Ekonomisi iyi olmayan devletler, ahlak temelli ilkesel dış politika yürütemeyip realpolitiğin derin sularına dalmak zorunda kalırlar.

Öte yandan Çin’le ilişkilerimizin Doğu Türkistan meselesini bize unutturması gibi, İsrail’le ilişkilerin Filistin meselesini unutturacağını hiç sanmıyorum. İleride ilişkiler yeniden gerilebilir.

Ümit edelim yeni ilişkilerden Filistinliler de azami derecede istifade edebilsin. Ama geçmişte ve bugün Ortadoğu’da yaşanan birçok acının ve yıkımın arkasında İsrail lobisinin doğrudan veya dolaylı rolü olduğunu da unutmayalım. Ortada sevimlileştirebileceğimiz bir İsrail yok.

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder