AMERİKAN
GÜCÜNÜN SINIRLARI
Geopolitical
Futures, 12.4.2018
Tercüme: Zahide
Tuba Kor
NOT:
Lütfen kaynak göstermeden tercümenin bir kısmını veya tamamını
kullanmayınız, alıntılamayınız, yayınlamayınız.
Blogda yer alan
750 küsur içeriğe http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html linkinden
toplu olarak ulaşabilirsiniz.
Rus rublesi, Türk lirası ve İran
riyalinin değeri düşüyor. Bunların ortak noktası nedir? ABD’nin bu paraların
değer kaybında bir şekilde payı olması. Bu, Amerikan gücünün bir işareti
aslında: ABD, -askerî gücü giderek daha sınırlı hale gelse ve Ortadoğu ile
dünyanın diğer bölgelerinden geri çekilmekle tehdit etse de- hala daha kendi
menfaati aleyhine çalışan ülkelerin ekonomilerine baskı yapabilir ve askerî
kuvvete başvurmaksızın küresel çatışmaları etkileyebilir durumda.
Rusya’da
yaptırımların baskısı
Rusya’ya karşı geçtiğimiz günlerde
yürürlüğe konan yaptırımların ve yeni yaptırım tehdidinin Rus ekonomisini ve
para birimi rubleyi tüketmekte olduğu ortaya çıktı. Geçen hafta ABD, Rus
oligarkları ve onların yaptıkları işleri hedef alan yeni bir yaptırımlar
paketini ilan etti. Bilhassa dünyanın en büyük alüminyum üreticilerinden olan
Rusal maden holdingi, hisselerinin iki gün içinde yaklaşık %35 değer
kaybetmesiyle fena darbe aldı. (…) Keza iki büyük Rus bankası Sberbank ve VTB
hisseleri de yaklaşık %20 ve %10 oranında bir düşüş yaşadı. Bazı uzmanların
tahminlerine göre, Rus oligarkların sahip olduğu 16 milyar dolar değerinde bir
servet sadece birkaç saat içinde uçup gitti.
Tali/dolaylı yaptırım aracının
kullanımı, Rus şirketler ve bireylerle ticaret yapan Amerikan firmalarını ve
diğer yabancı şirketleri de hedef almasına rağmen, ABD Rusya’nın dolara
erişimini kısıtlıyor. Bu da Rus şirketlerin küresel çapta dolarla işlem yapma
ve dış yatırıma erişim imkânını sınırlıyor. (…) Ayrıca rublenin değer kaybı,
Rusya’nın en baş ithalat kalemi arasında yer alan ve ekonomisini
modernleştirmek için ihtiyaç duyduğu dış makine ve teçhizat alımını daha
maliyetli kılıyor.
Petrole ve diğer doğal kaynaklara
bağımlılığını azaltmak amacıyla ekonomisini ıslah etmeye çalışan Moskova için
dışarıdan yatırım çekmek son derece önemli. Ancak Rusya’dan sermaye kaçışı
2017’de -2016’ya kıyasla- %60 oranında artarak 2018’in ilk çeyreğinde 13,4
milyar dolara ulaştı. Bu kaçışı durdurmak öyle kolay bir şey değil.
ABD, -yaptırım uygulamak suretiyle-
Rusya’nın iç meselelerini daha da artırıp Moskova yönetimini içeriye
odaklandırmak ve dış maceralarını sınırlandırmak istiyor. Yeni yeni yaptırımlar
yolda olabilir. Geçen hafta Amerikan Kongresine sunulan bir kanun tasarısı,
Rusya’nın devlet borçlarına yatırımı sınırlayarak ruble üzerindeki baskıyı daha
da artıracak türden. Böylelikle Washington, elinde hala daha [hasımlarına karşı kullanabileceği] silahları
olduğunun işaretini veriyor.
Amerikan Hazine Bakanı Steven Mnuchin,
bu ay içinde yürürlüğe konan yaptırımların Rusya’nın Kırım’ı işgaline ve
Suriye’de Esed rejimine verdiği desteğe bir cevap mahiyetinde olduğunu söyledi.
Eski Rus casusunun İngiltere’de zehirlenmesi vakası hiç şüphesiz bu
yaptırımların yürürlüğe konmasında etkili oldu. Ancak yaptırımlar salt bu
olaylara bir tepki olarak görülmemeli. ABD Rusya’ya çok daha kapsamlı bir mesaj
vermekte: Eğer ki Moskova Ukrayna, Suriye ve Gürcistan gibi yerlerde kendi
otoritesini kabul ettirme çabasını sürdürürse bunun sonuçlarına katlanacaktır.
Bir bakıma bu, Rusları kontrol altında tutmaya ve başka yerleri istilasını
önlemeye dönük proaktif bir hamle.
İran’da
belirsizlik
ABD’nin karşı karşıya olduğu diğer bir
düşman ise İran. ABD Beşşar Esed ve İslam Devleti’yle savaşmak üzere ılımlı
isyancılardan zayıf bir koalisyonu bir araya getirmekle meşgulken İran
bölgedeki konumunu güçlendiriyor. Şu an ABD, Tahran’ın yayılmasını
sınırlandırmak ve İran riyalinin değerini düşürmek için bir yol arıyor ve bu
bağlamda İran nükleer anlaşmasını yırtıp atma tehdidini kullanıyor. Anlaşmanın
geleceğiyle ilgili belirsizlik, yabancı şirketlerin İran’la iş yapmasını
zorlaştırarak dış yatırım potansiyelini sınırlandırıyor. Büyük/kalıcı bir etki
bırakmak için ABD’nin anlaşmadan fiilen çekilmesi gerekmiyor; böyle bir tehdit
dahi başlı başına yeterli.
Sözkonusu belirsizlik yüzünden riyalin
keskin bir değer kaybı yaşaması, Suriye’de ve Irak’ta artan nüfuzuna rağmen,
İran ekonomisinin hassas ve kolayca darbe alabilir olduğunun bir işareti. Tıpkı
Rusya gibi İran da dışarıda yayılmaya çalışmak yerine kendi iç meselelerine
odaklanmak zorunda. (…) Ocak ayındaki geniş çaplı protestolar ve bu hafta
Huzistan ve İsfahan’da meydana gelen daha yerel gösteriler, rejimden yaygın ve
sürekli bir memnuniyetsizlik olduğunun göstergesi. Bu memnuniyetsizlik sadece
öğrenciler veya şehirlerde yaşayanlarla da sınırlı değil. İsfahan’daki
çiftçiler, ülke çapında bir kuraklık yaşanırken rejimin su sıkıntısına ciddi
bir şekilde eğilmemesini protesto ediyorlar; nitekim bu sıkıntı çiftçilerin
geçimini imkânsızlaştırmasa da zorlaştırıyor. Sonuçta içeride daha az ürün
hasadı İran’ın gıda ithalatına olan ihtiyacını artırıyor. Ama riyalin değer
kaybı yüzünden gıda ithal etmek artık daha pahalı hale geliyor.
Ocak ayındaki gösterileri tetikleyen
gelişmelerden biri temel gıda ürünlerindeki fiyat artışıydı. Protestoların
akabinde -savaşları sürdürmek için askeriyeye daha fazla para ayırması yüzünden
bütçe baskısı altındaki- İran yönetimi, halkı memnun etmek için planladığı
sübvansiyon kesintisinden geri adım atmak zorunda kaldı. (…) Ancak zayıf bir
riyal, hiç şüphesiz İranlıları askerî bütçe üzerinde yeniden düşünmeye sevk
edecek ve son birkaç yıldır yürüttüğü ölçekte bir savaşı sürdürme kapasitesini
etkileyebilecektir. Eğer ki yüksek gıda fiyatları bir kez daha büyük çaplı
isyanları tetiklerse bu durumda İran, toplumsal istikrarı sağlamak adına
kaynaklarını iç ihtiyaçlarını karşılamaya yönlendirmek zorunda kalacaktır.
Türkiye’de
borçla sağlanan büyüme
Rusya ve İran’ın aksine, Türkiye ABD’nin
doğrudan hedefi değil. Ancak ABD’nin para politikası yüzünden ciddi risklerle
karşı karşıya. ABD’de sıkı istihdam piyasası ve sürekli iktisadi büyümeye
karşılık Amerikan Merkez Bankası 2015’ten bu yana faiz oranlarını artırıyor ve
2018 yılı boyunca bu politikasını sürdüreceği neredeyse kesin. Bu da ABD’ye
dışarıdan sermaye akışını teşvik ediyor; nihayetinde yatırımcılar yüksek kazanç
peşindedirler. Ayrıca bu, dolara olan talebi ve dolayısıyla lira da dahil diğer
para birimleri karşısında doların değerini artırıyor.
Zayıf bir lira da bir problem; zira her
ne kadar Türk ekonomisi yüksek büyüme oranlarını görse de bu daha ziyade dış
borçlarla destekleniyor (yani borçlanma döviz cinsinden). Borçla sağlanan
büyümeye bir de enflasyon oranlarındaki artış eşlik ediyor ki bu da liranın
değerini düşürüyor. Zayıf bir lira, Türk işadamlarının dış borçlarını
ödemelerini zorlaştırıyor. (…)
Dolayısıyla Amerikan faiz oranlarının
daha da yükselmesi, Türkiye’nin büyüyen ekonomisine ve böylelikle Ankara’nın
Amerikan menfaatlerine meydan okunabileceği alanlara yayılma kapasitesine
yönelik bir tehdit. Daha fazla kaynağını borçları çevirmeye tahsis eden zayıf
bir ekonomi, savaşın maliyetlerini karşılamakta gittikçe daha çok
zorlanacaktır. Ve Türkiye, Suriye’den fethettiği toprakları yönetmenin meydan
okumalarıyla yüzleştikçe ve daha da doğuya doğru yöneldikçe bu maliyetler
artacaktır.
Daha açık olmak gerekirse, ABD kendi
para politikası üzerinden Türk ekonomisini kasten zayıflatıyor değil. Amerikan
ekonomisi o denli büyük ve yayılmış durumda ki ister istemez dünyadaki ülkeler
üzerinde kapsamlı etkilerde bulunuyor. Gerçi ABD ile Türkiye’nin kuzey Suriye
yüzünden araları bozuk ve dolayısıyla Washington, Türkiye’nin Suriye’deki Kürt
güçlere karşı operasyonlarını genişletme kapasitesini dolaylı şekilde
sınırlandırmaktan çekinmeyecektir.
Küresel meseleler tartışılırken Amerikan
gücünün zayıflaması tekrar eden bir temadır. Ancak hasımlarının -ve giderek
arasının açıldığı bir müttefikinin- iç problemlerinde payı olma becerisi,
ABD’nin -ordusu fazlaca yükümlülük altına girmiş ve yeni alanlara kuvvet
konuşlandırma kapasitesi sınırlı olmakla birlikte- hala daha yumuşak gücünü
önemli ölçüde uygulayabildiğinin bir işareti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder