Olivia Alabaster (Middle East Eye haber editörü ve yazar; daha evvel Lübnan’daki the Daily
Star gazetesi dış haberler editörüydü)
Middle East Eye,
4.12.2017
Tercüme: Zahide Tuba Kor
NOT: Lütfen kaynak göstermeden tercümenin bir kısmını
veya tamamını kullanmayınız, alıntılamayınız, yayınlamayınız
Ali Abdullah Salih, ya savaşın eşiğine gelen ya da kendi kendisiyle savaşta
olan bir ülkenin başında –suikast girişimlerinden kurtularak, Husilerle tam
altı defa savaşarak, güneyli ayrılıkçılarla çarpışarak ve sözde “Arap
Baharı”nda küçük düşürücü şekilde görevden alınarak– neredeyse 40 yılını
geçirdi.
Yemen’i yönetmek “yılanlarla dans etme”ye benzer demişti; bu denli uzun bir
süre başta kalmasının sırları, sürekli beklenmedik siyasi iniş çıkışlar yapması
ve ne zaman aldatacağını/ihanet edeceğini bilme
becerisiydi. Ama sonunda yılanlar 4 Aralık’ta onu da soktu; düşmandan
dosta, dosttan da düşmana dönen Husilerin onu pusuya düşürüp öldürmesi ve bütün
dünyaya cesedini teşhir etmesiyle… Her ne pahasına olursa olsun iktidara sonuna
kadar yapışmış bir adamın hayatının sonunu böylece getirmiş oldu. [Z.T.K.
Grand Valley Devlet Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları ve Siyaset Bilimi
doçenti Cemal Casim, el-Cezire İngilizce’de yayınlanan yazısında önemli bir
noktaya dikkat çekmiş: 20. yüzyılda Kuzey Yemen’i yönetenlerden beşi suikasta
uğradı ve dördü –sonuncusu mevcut Cumhurbaşkanı Hadi olmak üzere- sürgünde
yaşamak zorlunda kaldı… 1962’de Zeydi İmamlığı deviren askeri darbe içinde
siyasi kariyerine başlayan Ali Abdullah Salih, bundan 50 küsur sene evvel
savaştığı güçlerin bugünkü uzantısının elinden son nefesini verdi… “Yemen’in
Salih’inin ölümünün sonuçları” başlıklı yazısının linki: http://www.aljazeera.com/indepth/opinion/ramifications-death-yemen-saleh-171205080651133.html ]
Siyasi darbelerin rahle-i tedrisatından geçmiş biri olarak Salih,
iktidardaki onlarca yılını dört bir yandan patlayan isyanları idare ederek
geçirdi; tehlikeli bir güçler dengesini sürdürme kabiliyetine sahip tek kişi
olarak görüldü. Ancak Salih’in 2 Aralık’ta son dakikada Suudi Arabistan’a kayışı
aşırı giden bir 180 derece dönüş olacaktı.
Ortadoğu’nun sözde “güçlü liderler”inden biri olarak Salih, kuzeydeki Yemen
Arap Cumhuriyeti’ni 12 yıl yönetmesinin ardından 1990’da birleşen Yemen’in
başına geçti.
Ülke nüfusunun yaklaşık üçte birinin bağlı olduğu Zeydi İslam anlayışından
olan Salih, 1942’de San’a’nın Beytü’l-Ahmar bölgesinde dünyaya geldi. Ailesi
Yemen’in en büyük kabile federasyonu olan Haşidlerdendi. Henüz 16 yaşındayken
1958’de Yemen ordusuna katıldı ve dört yıl sonra 1962’de Cemal Abdünnâsır’dan
ilhamla Zeydi monarşiyi devirerek yerine Yemen Arap Cumhuriyeti’ni kuran [ve
kanlı bir iç savaşa yol açan] askeri darbenin safında savaş verdi.
Orduda hızlıca yükseldi ve 15 yıl sonra, selefi Cumhurbaşkanı Ahmed
el-Ğaşmi’nin bomba yüklü bir çantayla öldürülmesi üzerine henüz daha 36
yaşındayken Yemen Arap Cumhuriyeti’nin başkanı seçildi. Ğaşmi’nin selefi de
sekiz ay evvel bir suikastla öldürülmüştü ve Salih kısa bir süre sonra kaotik
bir siyasi ortamda yeni keşfedilen istikrarı temsil eder hale geldi.
1990’da Yemen’in komünist güneyle birleşmesine nezaret etti ve yeni birleşen
ülkenin cumhurbaşkanı oldu, ardından 1994’te güneyli ayrılıkçı hareketi hızla
bastırdı.
33 yıl Yemen’i yöneten Salih, güneydeki ayrılıkçı parlamaların yanısıra,
hem giderek büyüyen el-Kaide silahlı isyanıyla hem de mensubu olduğu Zeydi
cemaatinden bir kesimin öncülüğünde zaman zaman patlak veren kuzeydeki
ayaklanmalarla da baş etmek zorunda kaldı.
Şahsi serveti
Ama bu “usta taktikçi” ülkeyi bir bedelle yönetti; iktidara gelmesinden bu
yana ahbaplarını ve akrabalarını yanında tuttu, oğlu Ahmed’i 2000 yılında
Cumhuriyet Muhafızları komutanı olarak atadı ve BM tahminlerine göre 32 ila 60
milyar dolarlık muazzam bir şahsi servet biriktirdi. [Z.T.K. Şu an
BAE’de yaşayan oğul Ahmed, uzunca bir süredir Yemen’in cumhurbaşkanlığına
talip; 2015 başında Suudi Kralı Abdullah ölmeseydi, BAE’nin nezaretinde,
muhtemelen o yıl içinde bir karşı-devrimle Yemen cumhurbaşkanı yapılacaktı.
Ancak kral değişimi hesapları altüst etti ve Suudi Arabistan Salih ailesini
yeniden Yemen’in başına geçirmek yerine hava operasyonlarına başladı.]
BM heyetinin gözden geçirdiği belgelere göre, 1995’te çıkarılan bir kanunla
Salih, güneydeki ittifaklarını güçlendirmek ve kendi ailesinin servetine servet
katmak için kamu arazilerini müttefiklerine ve ahbaplarına dağıtmaya başladı [Z.T.K.
BM kararıyla Salih ailesinin mal varlığı dondurulmuştu; bu bilgi ve belgeler
işte sözkonusu kararla bağlantılı]. 2015’te BM, [Salih ailesinin] milyarlarca
dolarlık mal varlığının “taşınmaz mülk, nakit, hisse senedi, altın ve diğer
değerli eşyalar cinsinden olduğu söyleniyor” ve [bu mal varlığının] sahte
isimler altında gizlenen veya başkaları adına kayıtlı şekilde 20 farklı ülkede
bulunduğu düşünülüyor açıklaması yapmıştı.
2008’de the New York Times gazetesine verdiği mülakatta, iktidarında
görece istikrarı sağlama becerisinden hiç utanmadan gurur duyarak, Yemen’i
yönetmeyi –şimdilerde sembol bir alıntıya dönüşen– “yılanlarla dans”a benzetmişti.
(…)
2009’da yayınlanan Wikileaks belgelerine göre, kuzeni Muhammed el-Kadhi, [Salih’ten
şöyle yakınmış]: “1994’ten beri bu ülkede karar verme yeteneğine sahip tek
kişinin kendisi olduğunda karar kıldı… Ona Yemen’in çok ciddi problemleri
olduğunu söylemeye çalıştım, ama her defasında sinirlenip beni dışarı attı…
Kimseyi dinlemiyor.”
Yemen’de görev yapmış bir gazeteci olan Jeb Bone, “Salih, Yemen’de
nicelerince sevilen, nicelerince de sayıp sövülen bir devdi. Kime sorduğunuza
bağlı olarak, onun iktidarı, ya vahşice siyasi baskı ya da vizyoner liderlik
olarak damgalanır.”
2011’de başlayan protestoların ardından (…) Salih, Şubat 2012’de cumhurbaşkanlığını
(…) resmen yardımcısı Abdurrabbu Mensur Hadi’ye bıraktı
(...)
BM Yemen Uzmanlar Heyeti’nden eski bölge uzmanı Alma Abdülhadi Cadallah,
2015’te Public Radio International (PRI)’a dedi ki “Salih, iktidardan
uzaklaştırılmayı asla kabul edemezdi. Arap Baharı’nda etrafına baktı ve diğer
cumhurbaşkanlarının yerel huzursuzluklara rağmen pes etmediklerini gördü.
Kendisi için dokunulmazlığı müzakere etmiş olsa da 2011’de [yetki devrini
içeren] anlaşmayla kendisini aldatılmış hissetti.”
İktidardan uzaklaştırıldığı birkaç yılda Salih, görünüşte San’a’daki karargâhında
hatıralarını yazıyordu; ama BM’ye ve yabancı yetkililere göre, aslında perde
arkasında Arap Yarımadası el-Kaidesi’nin Yemen kolundan tutun Husilere kadar
eski düşmanlarıyla buluşuyordu.
2014’e gelindiğinde Salih, Husilerle işbirliği içinde siyaseten geri dönme
ümidine kavuşmuş gibiydi; kısa süre sonra bu tuhaf dostlar başkent San’a’yı
geri alacaklardı.
Husilerce ev hapsine alınan Cumhurbaşkanı Hadi, Ocak 2015’te memleketi
Aden’e kaçarak burada daha evvel ilan ettiği istifasını geri aldı ve destek
aramak için Suudi Arabistan’a kaçtı. Bu destek kısa süre sonra Mart aynında
Kararlılık Fırtınası Operasyonu olarak geldi. Şimdiye kadar 10.000 kişinin
hayatını kaybettiği savaşta bir de binlerce cana mâl olan yakın tarihin en kötü
kolera salgını baş gösterdi.
Husiler ile Salih arasındaki baştan beri zayıf olan koalisyon son aylarda
parçalanma emareleri gösteriyordu, tıpkı Husi karşıtı koalisyon gibi.
Salih’in partisi Genel Halk Kongresi’nin 35. yıldönümü olan Ağustos ayında
bu ateşli ortamla birlikte savaşta yeni bir cephe açılması tehdidi baş
gösterdi. İki taraf arasında çatışma dedikoduları altında Salih’in San’a
caddelerindeki posterleri Husi destekçilerce yırtıldı.
Geçen hafta içinde gerilim topyekûn bir çatışmaya dönüşerek 125 can aldı. Bir
kez daha son müttefikini terk ederken Salih, eski düşmanı Husilerle ortaklıktan
vazgeçtiğini 3 Aralık pazar günü resmen ilan etti.
Suudi Arabistan’ın hemencecik bir zafer olarak kucakladığı bu gelişmeyle
Koalisyon, Salih’in Husileri bir başına bırakmasını, hava saldırılarıyla
başkente yeni bir hamle yapma fırsatı olarak gördü. Suud medyasına göre, Salih
artık “devrik lider” değil, “eski lider”di.
Ama bu, Salih’in son U dönüşü olacaktı. 4 Kasım pazartesi günü Husilerin
San’a’daki evine zarar vermesinin ardından Salih, memleketi Sanhan’a doğru
kaçarken yolda öldürüldü; parlak bir battaniye içinde sürüklenen cesedinin
görüntüsü, muhtemeldir ki Libya lideri Muammer Kaddafi’nin son anlarının ve
Saddam Hüseyin’in bir delikte bulunmasının görüntüleriyle birlikte kamuoyu
bilincine kazınacaktır.
Avrupa Dış İlişkiler Konseyi Yemen uzmanı Adam Baron, söyleyecek söz
bulamadığını belirtti: “Bu nasıl bir gidiş! Ortadoğu’nun esaslı ve mahir bir
manipülatörü olmakla nam salacaksınız ve bir anda Yemen’in ortasında başından
aldığınız kurşun yarasıyla yerde boylu boyunca uzanacaksınız... Kim ki bundan
sonra neler yaşanacağını bildiğini söylerse bilin ki yalancıdır. Ama
çatışmaların artacağını görmemek de mümkün değil… Suudilerin tasalanmasına
rağmen, Salih’in ölümüyle birlikte Husiler, Yemen’in kuzeyinde siyasi hâkimiyetlerini
artırmakta… Salih ne kadar öngörülemez olursa olsun, Suudiler, tanıyıp bildikleri
düşmanın/şeytanın Yemen’de iktidara geri gelmesinden çok daha mutlu olurlardı...
Suudilerin –ABD’nin ve KİK ortaklarının desteğiyle– Salih’in ölümüne mukabelesi
çok daha acımazsıca bir yıkımı, Yemen halkının maruz kaldığı açlığı ve salgın
hastalıkların ağırlaşmasını içerecek.”
NOT: Konuya ilgi duyanlar Ortadoğu tarihçisi Doç. İbrahim el-Maraşi’nin, son
BAE-Suud planını anlattığı ve Osmanlıların da Mısır’ın Abdünnasır’ının da bu
topraklara boyun eğdiremediğini hatırlattığı “Salih’in ölümü Suud’un Yemen
bataklığından çıkış planına bir darbe” başlıklı önemli yazısını da
okuyabilirler. http://www.middleeasteye.net/columns/salehs-death-has-dealt-blow-saudi-exit-yemen-quagmire-466301294
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder