TRUMP’IN
DIŞ POLİTİKA PLANLARIYLA İLGİLİ GERÇEK PROBLEM, BELKİ DE HİÇ BÖYLE BİR ŞEYİN
OLMAMASI
David
Ignatius (Washington
Post gazetesi köşe yazarı, ödüllü gazeteci ve kitapları en çok satanlar
listesinde yer alan casusluk romanı yazarı)
Washington
Post, 10.10.2017
Tercüme: Zahide Tuba Kor
Eleştirmenler,
Amerikan Başkanı Donald Trump’ın dış politikadaki iddialı laf kalabalıklığından
şikâyetçi; ancak Cumhuriyetçi Parti içinden bazıları, daha az görünür bir
meseleden dertliler: strateji geliştirme ve uygulamada yavaş davranan kof bir
bürokrasinin varlığı.
Şüpheciler, Trump
yönetiminin Afganistan, İran, Suriye, Irak ve Rusya gibi temel konularda sonuca
ulaştırıcı net ve sistematik planlar açıklamadığından dem vuruyorlar. Bütüncül
bir diplomatik strateji varmış gibi görünen Kuzey Kore gibi meselelerde ise
Başkan, sıklıkla Twitter taarruzlarıyla veya şahsi nutuklarıyla bunun da altını
oyuyor.
Dışişleri Bakanlığında
birçok kilit makama henüz atama yapılmadığından, emektar yetkililere göre,
izlenecek politikalara karar vermesi ve bunları uygulaması beklenen kurumlar
arası süreç “sahipsiz”. Avrupalı diplomatlar, İran’ın problemli davranışları
gibi ortak endişe alanlarında politikaların çerçevesini belirleyecek Trump
yönetiminden yetkililer bulmakta zorlanmaktan artık bezdiklerini söylüyorlar.
Trump, birçok makamın
boş kalmasından tuhaf bir şekilde memnun görünüyor; bu boşlukların etkin adım
atmayı engellediğini idrak edemediği ise açık. Salı günü Forbes dergisine verdiği bir mülakatta “Normalde olması gereken
atamaların çoğunu genel olarak yapmayacağım; çünkü buna gerek yok” diyerek bu
davranışıyla övündü.
En dobra eleştiriler,
Arizona Senatörü ve Silahlı Kuvvetler Komitesi Başkanı John McCain ile
Tennessee Senatörü ve Dış Politika Komitesi Başkanı Bob Corker’dan geldi. Geçen
hafta McCain, yönetimin Afganistan stratejisini nasıl uygulayacağını kamuoyuna
açıklamamasının “kesinlikle kabul edilemez” olduğunu söyledi. Corker, Trump
“Üçüncü Dünya Savaşı yolunda” uyarısıyla pazar günü manşetleri belirledi; ancak
onun daha derin eleştirileri, Beyaz Saray’ın politika üretici bir bağlantı
noktası olmak yerine “bir reality şov”a benzemesineydi.
Başkan George W.
Bush’un milli güvenlik müsteşarı olan Stephen Hadley “Onlar masayı kurdular,
ama hala daha tam oturmuş stratejiler ve politikalar izlemiş değiller” dedi.
Ona göre “Bu, farklı bir çeşit yönetim; normal şartlarda 6 ila 8 ay süren geçiş
süreci, bu yönetimde muhtemelen 12 ila 14 ay sürecek. Siyasilerin ataması
gereken kilit makamların doldurulması ve kurumlar arası sürecin olması
gerektiği gibi işler hale gelmesi, işte bu denli uzun bir süre alacak.”
Yönetim Afganistan
politikasını detaylı bir şekilde gözden geçirdi ve Trump; Pakistan’a baskı
yapma, Afgan hükümetini geliştirme, askeri kuvvetleri biraz artırma ve siyasi
çözüm arama gibi bilindik tavsiyelerde bulunan sonuçları 21 Ağustos’ta
kamuoyuna ilan etti. Peki ama bu hedefler nasıl hayata geçirilip de başarıya
ulaştırılacak? McCain 3 Ekim’de şöyle dert yanıyordu: “Başkan’ın bu ilanı
yapmasının üzerinden altı hafta geçmesine rağmen Silahlı Kuvvetler Komitesi ve
Kongre, sözkonusu stratejinin önemli ayrıntılarını hala daha bilmiyor.”
Benzer şekilde netliğe
kavuşturamama hali İran stratejisini de sarsıyor. Yönetim, yemin edip göreve
başladığından bu yana Ortadoğu’da İran’a karşı koymaktan bahsediyor. Ancak
politikanın esnekliği, hâlihazırda bir problem teşkil etmeyen şu konuyla önemli
ölçüde tüketildi: İran’ın uymasına rağmen Trump’ın iptal etmek istediği nükleer
anlaşma.
Senato’nun
Cumhuriyetçi üst düzey bir çalışanı diyor ki “İran konusunda mevcut yönetimin
ironisi şu ki önceki yönetimin yaptığının bu defa tersinden aynısını uyguluyor.
Yani bölgede yayılan İran nüfuzuyla mücadeleye odaklanmak yerine yine İran
nükleer anlaşmasını merkeze koyuyorlar, bu defa olumlu değil olumsuz
şekilde...”
Geçen hafta Beyaz
Saray’da gazetecilere verilen Hizbullah’a karşı sertleşmeye yönelik yeni
çabaları tanıtma brifinginde çok az ayrıntı sunuldu. Bu, Wikipedia’dan elde
edilebilecek iki sayfalık özet bilgi, Hizbullah’ın bilinen operasyonlarını
listeleyen bir harita ve ABD’deki iki Hizbullah ajanının yurtdışına çıktığı ama
ülkemize “acil bir tehdit arz etmedikleri”ne ilişkin son dönemdeki bir
suçlamayı içeriyordu. Hizbullah’a karşı çabalar, iki örgüt ajanı hakkında bilgi
verme karşılığında 5 ve 7 milyon dolar ödül konması suretiyle salı günü kısmen
genişletildi.
Politikanın felç
olmasının en net tezahürü, “sorumsuz” Obama yönetiminin çokça eleştirilere
maruz kaldığı, kanlı bir iç savaşın verildiği Suriye vakası. Başkanlık makamına
oturmasının üzerinden yaklaşık dokuz ay geçmesine rağmen Trump, hala daha
Suriye veya Irak konusunda bir plan belirlemiş değil; özellikle de hayati bir
soru olan, orada küçük bir Amerikan birliği bırakıp bırakmama hususunda.
Cumhuriyetçi Senato yetkilisi “Suriye ve Irak’ta strateji askıda” diyor.
Yönetimden üst düzey
bir yetkili ise Afganistan stratejisinin gizli versiyonunun eleştirmenlerin
arayıp bulamadığı her ayrıntıyı içerdiğini ve daha geniş bir İran stratejisinin
de yakında ilan edilebileceği iddiasıyla bu tür eleştirileri boşa çıkarıyor.
Ancak aynı yetkili Suriye’de uzlaşmanın “sağlanamadığı”nı kabul ediyor.
Trump’ın hakaretleri
ve tahkirleri, kim bilir belki de dikkatlerimizi daha temel bir dış politika
probleminden uzaklaştırıyordur: Bazı temel konularda gerçek politika planlarına
sıra geldiğinde her şeyin tamtakır kuru bakır olması.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder