ALMAN ANA-AKIM SİYASETİNDE ELİ KULAĞINDAKİ CEPHELEŞME
Antonia Colibasanu (Geopolitical Futures jeopolitik uzmanı ve
farklı akademik kurumlarda görev yapan mukayeseli stratejik istihbarat analizi
uzmanı; daha evvel on yılı aşkın bir süre Stratfor’da görev almıştı)
Geopolitical Futures, 26.9.2017
Tercüme: Zahide Tuba Kor
(…) Daha da önemlisi seçim
sonuçları, Alman toplumundaki bölünmüşlüğün artmasıyla Alman parti sisteminin
de parçalandığını teyit ediyor. (…)
Artan memnuniyetsizlik
(…)
(…) Almanya, 2008 ekonomik
krizinden en az etkilenen aktör olsa da AB içindeki diğer ülkelerin karşı
karşıya kaldığı problemlerden muaf değildi. Alman ekonomisi büyük ölçüde
ihracata dayalı ve AB de Berlin’in en önemli ihracat pazarı olduğundan diğer
ülkelerdeki iktisadi sıkıntılar Almanya’yı da ister istemez etkileyecektir.
Almanya büyük işsizlik oranları veya borçlanmadan muzdarip değil; ama ekonomide
genel bir yavaşlama sözkonusu. Bu de demek oluyor ki resmi istatistiklere
yansımasa da bazı vatandaşlar işlerini kaybettiler, diğerleri de maaş zammı
alamadılar. Mülteci krizi işte bu problemle birleşip ağırlaştı. (…) AfD bu
rahatsızlıktan istifade ederek radikal bir değişim şart fikri üzerinden seçim
kampanyasını yürüttü.
Almanya’da milliyetçiliğin
yükselişine yol açan faktörler diğer Avrupa ülkelerindekine benzer olabilir;
ancak Almanya, ülkenin doğusu ile batısı arasındaki tarihinden kaynaklanan
toplumsal bölünmeler nedeniyle aynı zamanda benzersiz bir örnek. 1990’ların
başındaki birleşme Doğu Almanya ile Batı Almanya arasındaki bölünmüşlüğü
çözmedi. Gerek popülizm gerekse milliyetçilik ülkenin batısına kıyasla
doğusunda çok daha hızlı bir yükseliş kaydetti ve Sol kanat partiler doğuda daha
fazla destek gördü. SPD, komünist ilkelere meyleden Sol Parti’yle rekabet
edebilmek adına doğuda daha popülist bir gündem benimsedi. Doğu, komünist
geçmişinden tam bir dönüşümle çıkmak için hala daha cebelleşiyor. Doğunun
Almanya’nın en fakir bölgesi olduğu ve Avrupa’ya yayılan sosyoekonomik
problemlerin ülkenin batısından ziyade doğusunu etkilediği hesaba katılırsa
buranın AfD’nin gündemini savunmak için ne denli verimli bir alan olduğu
anlaşılır.
Bölünmüş seçim bölgeleri
(…) Oylarının çoğunu
Yeşiller ve Hür Demokratlar batıdan, AfD ve Sol Parti ise doğudan elde etti.
Muhalefet, birbirinden son derece farklı partiler arasında bölünecektir:
Zayıflamış SPD ve Sol Parti ile güçlenen AfD. Muhalefet desteğini büyük ölçüde
doğudan almışken iktidar partileri çok daha baskın şekilde batıyı temsil
edecektir. Bu durumda ülkeyi yönetmenin zorlaşması muhtemeldir; hükümetin doğu
ile batının öncelikleri arasında bir denge bulması gerekecektir.
(…) Ancak Merkel büyük bir
çoğunlukça desteklenmiyor artık. Bu da hem Almanya içinde hem de dışında onun
gücünü sınırlayacaktır.
Merkel hükümetinin
ideolojik birleşimi ve daha da önemlisi giderek milliyetçi hale bürünen
muhalefet, AB reform müzakerelerinde Almanya’nın rolünü etkileyecektir.
Almanya, –ekonomisinin büyümesine yardımcı olacağından– AB içinde daha fazla
entegrasyonu savunmayı sürdürecektir; ancak Merkel’in –ortak göç politikası da
dahil– iddialı reform projelerini desteklemekte çok daha temkinli olması
muhtemeldir. Avro Bölgesi’nde kuzey ve güney blokları arasında karşılıklı
tavizlerle bir uzlaşmaya varılması gerektiğinden Almanya’da Avrupa şüpheciliğin
artması muhtemel görünüyor. AfD’nin meclise girmesiyle birlikte güney
Avrupa’nın risklerini paylaşmakta isteksizlik daha da artacaktır.
(…) Alman müesses nizamı
milliyetçi partilerin itibar kazanmasını artık göz ardı edemez. (…)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder