İKİ DENİZ ARASINDAN
(INTERMARIUM) ÜÇ DENİZE: DOĞU VE ORTA AVRUPA’DA BÖLGESEL İŞBİRLİĞİ
FİKRİ
George
Friedman (Amerikalı siyaset bilimci, Stratfor’un kurucusu
ve 2015 yılına kadar başkanı, Geopolitical Futures’ın kurucusu ve yöneticisi)
Geopolitical
Futures, 7.7.2017
Tercüme: Zahide Tuba Kor
NOT: “Intermarium” yani “iki
deniz arası” ifadesiyle kastedilen Baltık Denizi ile Karadeniz arasıdır.
1920’lerde Polonyalı Josef Pilsudski tarafından Rus ve Alman yayılmacılığına
karşı önerilen Orta ve Doğu Avrupa’daki birçok ülkenin bir federasyon çatısı
altında birleşmesi planıdır.
Intermarium, yaklaşık on yıldır bahsettiğim bir kavram, aslında bir olasılık. Rusya
kaçınılmaz şekilde büyük bir bölgesel güç olarak yeniden ortaya çıktıktan sonra
bunun yükselişe geçeceği öngörüsünde bulunmuştum. Akla yatkın olan bunun Doğu
Avrupa’daki eski Sovyet uydularından oluşmasıdır: Baltık ülkeleri, Polonya,
Slovakya, Macaristan, Romanya ve muhtemelen Bulgaristan. Amacı, Rusya’nın
batıya doğru herhangi bir ilerleyişini çevreleyip kontrol altına almaktır. ABD
bunu destekleyecektir. Avrupa’nın kalanı ise bu konuda uzun uzadıya
düşünecektir. Bir zamanların kaçınılmazı kısa süre sonra gelip çatabilir.
Intermarium’a yönelik meydan okumalar
(Bölgede sıklıkla “Intermarium”
şeklinde bahsedilen) iki deniz arası [planı]nın iki temel aktörü, yakın askeri
bağlar geliştiren Polonya ve Romanya. Baltık ülkeleri çoktandır buna dahil.
Buna katılmayan ana aktör ise, hiç de şaşırmayacağınız üzere, aynı anda hem
ABD’yle hem de Rusya’yla iş tutması gereken Macaristan. Ancak Macaristan’ın da
buna katılmaya hazırlandığına dair güçlü emareler var. Kısa süre evvel Macar
hükümeti, Romanya ve Bulgaristan’la Karadeniz’deki bir askeri tatbikata
katılacağını duyurdu – ki her sene yapılan bu tatbikatlara Macaristan daha
evvel hiç katılmamıştı. Eğer ki bu gerçekleşirse, Avrupa Yarımadası’nın doğu
kanadı, küresel gücün [yani ABD’nin] desteğiyle, Rusya ile Avrupa’nın
geri kalanı arasında bir sınır hattı oluşturarak bütüncül bir gruba dönüşecek.
Bazıları, anlaşılacağı üzere,
bunun oluşmasından endişe duyuyor. Avrupalıların çok azı Soğuk Savaş
politikalarına geri dönmek istiyor; çoğu ise yeni bir çevreleme hattı
yaratmadan Rus çıkarlarıyla uzlaşabileceklerine inanıyor. Üstelik ABD’nin
sponsorluğu Avrupa’nın en tanımlayıcı kurumlarından biri olan NATO’ya doğrudan
meydan okuyor. Intermarium, aslında resmen NATO’nun dışında değil; ama
–NATO, Amerikan desteği olmaksızın askeri yardım sağlayamadığından– işlevsel
olarak dışında sayılır. Zira askeri bir ittifakta ordusu olanların ağırlığı ve
etkisi olmayanlardan daha fazladır.
Her ne kadar kasıtsız olsa da Intermarium
AB’ye de meydan okumakta. Intermarium üyelerinin çoğu, ortak para alanı
Avro Bölgesi dışında; ama Avrupa’nın iktisaden en dinamik kesimini oluşturuyor.
Doğu Avrupa ekonomileri gelişiyor ve dahası, son derece iyi eğitimli, kalifiye
ve görece ucuz iş gücüne sahip olmakta övünüyor. Bu bölge, Avrupa ekonomisinde
1950 model şirketlerin hegemonyası altındaki iktisadi statükoya da meydan
okuyor. NATO’nun gösterdiği üzere askeri ittifaklar iktisadi işbirliği
mantığını kullanırlar. Bana göre Intermarium, daha entegre bir iktisadi
hamlenin zeminini hazırlıyor. Bu, AB içinde olacak, ama AB’den farklı
davranacak: daha girişimci ve ABD’ye daha fazla benzeyen bir model. Bu da zaten
yeterince baskı altındaki AB üzerinde yeni bir baskı daha yaratacak.
Bu, ayrıca AB ideolojisinin
dışında bir siyasi tekâmülü gerektirecek. Nitekim AB’nin çok taraflı,
kolektivist çerçevesi Polonya ve Macaristan hükümetlerinden nefret duyuyor ve
dolayısıyla Brüksel bu iki hükümeti eleştiriyor. Ama şimdiye kadar ne Varşova
ne de Budapeşte AB taleplerine boyun eğdi. Dolayısıyla Intermarium bir
askeri ittifaktan daha fazlası.
Haritalara karşı jeopolitik
“İki deniz arası”nın son
dönemlerde daha yeni kaynaşmaya başlaması kavramsal olarak genişlemesini
durdurmadı. Sözkonusu blok Baltık Denizi’nden başlayıp Karadeniz’e kadar
iniyor; ama mantıki genişlemesi güneybatıdaki Adriyatik Denizi’ne kadar
uzanıyor. “Üç Deniz” denilen model Avusturya, Slovenya ve Hırvatistan’ı da Intermarium’un
saflarına katacaktır. (Üç Deniz zirvesi, Polonya’da Donald Trump’ın ziyaretiyle
aynı zamanda gerçekleşiyor. Bu ziyaretinde Trump, Intermarium fikrini
reddetmedi.)
Genişleme kısmen Türkiye’nin
büyümesiyle de açıklanıyor. Türkiye’nin ileride ana bölgesel güç olacağı
tartışmasız bir gerçek. Geçmişte güçlüyken nüfuzu Balkanlara, hatta daha ileri
aşamada Budapeşte ve Viyana’ya kadar ulaşmıştı. Doğu Avrupa ülkeleri bilhassa
göç akınından endişe ediyor ki bu, Türkiye’nin doğal olarak köprü ayağı olduğu
bir mesele. Ancak Türkiye’nin gücü [göç meselesinden] çok daha derin bir
endişe kaynağı; eğer ki Ankara kendi potansiyelinin farkına varırsa Intermarium
sadece Rusya’nın değil Türkiye’nin de önünü kesecektir.
Yine bu yayılma, küçük ülkeleri
birleştiren ve onlara büyük ölçüde özerklik veren önemli bir çok-uluslu başarı
sayılan Avusturya-Macaristan İmparatorluğu nostaljisiyle de açıklanabilir.
Birçokları, 2008 Finansal Krizi’nden sonra Avrupa’yı yönetmekte başarısızlığını
ispatlayan AB’nin, tıpkı geçmişteki imparatorluklar kadar, ulusların kendi
kaderini tayin hakkını ihlal ettiğine inanıyor. Intermarium’un
Avusturya, Hırvatistan ve Slovenya’ya yayılmasıyla eski imparatorluk yeniden
yaratılacaktır, ama sadece coğrafi anlamda.
Intermarium, sadece bir fikir ve bölgesel işbirliği için bir araç; ama bir ittifak
değil, en azından şimdilik. Ama anlaşılacağı üzere bunun gelişmesi gerekiyor ve
tekâmülü bazı problemler yaratıyor. Zira çok-uluslu kurumlar inşa etmek zordur.
Zaman, para ve siyasi irade gerektirir ve bunlardan herhangi birine tüm
üyelerin eşit derecede sahip olması nadirattandır.
Diğer bir mesele de zamanlama. Rusya
şu anda bir tehdit, her ne kadar Rus ekonomisinin hali dikkate alındığında
hafif bir tehdit sayılsa da... Bu arada Türkiye kesinlikle şu an için bir
tehdit değil. Bölgesel bir büyük güç olduğu takdirde Balkanlara güç
projeksiyonuna yönelecektir, ama buna daha çok var. Sıralama/dizilim de önemli
ve Üç Deniz yayılmasına geçiş için de henüz daha erken.
Son olarak, Balkan ülkelerinin
katılımı Intermarium’un genel görüntüsünü değiştirecektir. Slovenya ve
Hırvatistan’ın katılımı, Balkan Yarımadası’nın en büyük gücü Sırbistan’ı alarma
geçirecektir ki tarihsel olarak bunu yapmak tehlikelidir. (Hırvatistan ve
Sırbistan en sonuncusu 1990’larda olmak üzere tarih boyunca defalarca savaştı.)
Bu şekilde Intermarium üyelerini Balkan çatışmalarının içine çekmek,
kaynakların tüketilmesine ve muhtemelen halk desteğinin kaybına yol açacaktır. Böyle
bir blok Türkiye’yi Avrupa’nın kalanından ayırabilir; ama zaten Rusya’ya yakın
olan Sırbistan’ı Türkiye’ye doğru yakınlaştırır. Jeopolitik ile harita birbiri
aleyhine işler. Eğer ki bu genişleme gerçekleşirse –ki zamanı geldiğinde
muhtemelen gerçekleşecektir– bu durumda Sırbistan da mutlaka Intermarium
saflarına çekilmelidir. Yoksa Türkiye tehlikesi azalmayıp artacaktır. Böyle
olduğunda [yani Intermarium’a katıldığında] dahi Sırbistan’ın
Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’yla iyi geçinemediğini hatırlamalıyız ve
eğer ki Intermarium bunun bir benzerini doğurursa yolda arızalar
çıkarabilir. (Avusturya’nın görece zenginliğinin, dinamikleri değiştireceğini
de not etmek gerekir.)
AB’nin başarısızlıklarından
biri, iktisadi baskı dönemlerinde yeni üyelerin eskilerle nasıl iş tutacağı
üzerinde dikkatlice düşünmeden gelişigüzel genişlemesiydi. Genişleme dürtüsü
AB’nin en büyük hatalarından biriydi. Genişlemek iyidir; ama tarih bize
gösteriyor ki bu, sistematik ve üzerinde dikkatlice düşünülmüş olmalıdır.
Niyetleri/hedefleri disipline sokmak en zor iştir.
"Her ne kadar kasıtsız olsa da Intermarium AB’ye de meydan okumakta. Intermarium üyelerinin çoğu, ortak para alanı Avro Bölgesi dışında; ama Avrupa’nın iktisaden en dinamik kesimini oluşturuyor."
YanıtlaSilbu önerme temelden yoksun. bu bölgelerin hiçbirinde dinamik bir ekonomi yok. işgücü verimsiz, talep dar, büyümeler sıfıra yakın, genç-eğitimli nüfus kaçmış, nüfus azalıyor, banka-finans-hukuk altyapısı çağın gerisinde. sanayi ve ticaret alman, avusturya, fransa gibi üç ülkenin tekelinde.