ORTADOĞU’DAKİ YENİ ŞERİFİN
SORUMLULUKLARI NELER?
Zvi Mazel (Kudüs Halkla İlişkiler Merkezi üyesi ve İsrail’in eski Mısır,
Romanya ve İsveç büyükelçisi)
Jarusalem Post, 4.6.2017
Tercüme: Zahide
Tuba Kor
Başkan Donald Trump, ABD
dışında ilk atılımı için Suudi Arabistan’ı tercih ederek Amerikan politikasında
tamamen bir terse dönüş olduğunu netleştirmek istedi. Dikkatlice hazırlanan
konuşmasında düşmanları belirlemiş oldu: sözde İslam Devleti, el-Kaide,
Hizbullah ve HAMAS gibi radikal İslamcı örgütler, Esed ile onun patronu
-bölgede hegemonya kurmak için Sünni rejimleri devirmeye çalışan- İran.
Trump (…) Rusya’dan
bahsetmekten kaçındı.
Nitekim Rusya’yla bir
mutabakata varmadan Suriye krizi çözülemez.
(…)
Trump, Riyad konuşmasında
Amerikan yardımını artırma sözü verdi. Ama Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerini
seçip onlarla dehşet verici büyüklükte silahlanma anlaşmaları yaparak, İslamcı
terörle savaşmanın Müslüman ülkelerin sorumluluğunda olduğunu açıkça belirtti.
Terörizm kökünden
temizlenene kadar terörün finansmanı kesilmeli, aşırıcılar camilerden ve
cemaatlerden uzaklaştırılmalı.
Aslında Trump, İran’a
karşı -İsrail’in geride ihtiyatlı duruşuyla- Mısır, Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri,
Ürdün ve Fas’tan müteşekkil eski pragmatik Sünni ittifakı yeniden canlandırdı.
(…)
Yine Riyad’da terörizmin
ardındaki radikal ideolojilerle mücadele amaçlı bir uluslararası merkez
kurulmasını taahhüt etti. ABD ve Suudi Arabistan öncülüğünde ikinci bir merkez
de terörün finansmanı sorununu çözmekle görevlendirilecek. (…)
(…)
Trump’ın vizyonunun hayata
geçirilebilmesi için Suudi Arabistan ve -Mısır’daki Ezher de dâhil- diğer Arap
ülkelerindeki yükseköğretim kurumları, şeriatın yanısıra hadis ve siyer gibi
sözlü geleneğin öğretilerini tamamen değiştirmek zorunda kalacak; zira bu
öğretiler, cihatçı İslami örgütlerin ortaya çıkmasının ve faaliyetlerinin
teolojik temelini teşkil ediyor.
Bu ülkeler, İslam’ın diğer
bütün inançlardan üstünlüğünü kabul eden ve Batı’ya karşı kışkırtan Müslüman
Kardeşleri ve dünyanın dört bir yanındaki binlerce camiyi finanse etmeyi
durdurmak zorunda kalacaklar. Yine Körfez ülkelerindeki bireylerin radikal
örgütlere gizlice para yollayamaz hale gelmesini de sağlamak zorundalar.
Mısır Cumhurbaşkanı
Sisi’nin İslam içindeki aşırı eğilimlerin icabına bakması için Ezher
Üniversitesi’ne çoktandır baskı yaptığını, ama şimdiye kadar bu çabanın
sonuçsuz kaldığını da not edelim. Peki, Trump çok daha başarılı olabilir mi?
Pek muhtemel görünmüyor. Arap ülkeleri terör örgütleriyle çok daha etkin bir
şekilde mücadele edeceklerdir; ama dinlerinin prensiplerine dokunmakta isteksiz
olacaklardır.
Bugün Suriye, hem en
yakıcı ve acil hem de en değişken mesele. Amerikan müdahalesi uluslararası bir krize
yol açabilir. Şimdiye kadar sahaya iyice yerleşen Rusya ve Türkiye’nin
hedefleri Washington ve Riyad’ınkinden çok farklı.
İran’ın Suriye’yi terk
etmeye ve bölgedeki yıkıcı faaliyetlerine son vermeye nasıl zorlanacağı da
çetin bir mesele. (…)
(…)
Sözde İslam Devleti’nin
başkenti Rakka’nın düşmesiyle birlikte Rusya’nın yanısıra İran ve Türkiye’yle
ciddi çatışmalar yaşanabilir; herkes önümüzdeki müzakere sürecini göz önüne
alarak sahada mevcudiyetlerini sağlama almaya çalışıyor.
(…)
Mısır’a gelince, Cumhurbaşkanı
Sisi ülkesindeki İslamcı terörle mücadele için açık açık Trump’tan yardım
istedi; ancak Kahire’nin Rusya’yla siyasi, askeri ve iktisadi ilişkilerini
geliştirmesi -ki şimdilerde Moskova, Mısır’da nükleer bir tesis kurulmasına
yardım ediyor- Amerikan askeri faaliyetlerine engel olabilir.
Rusya ve ABD şimdiye kadar
açık bir çatışmaya girmemeyi başardı; ancak bir kapışma ufukta görünüyor.
Trump, İran’ın Suriye’den çıkmasını ve Esed’in devrilmesini istiyor ve Sünni
dünya da onu destekliyor. Acaba bu noktada Rusya geri adım atacak mı, yoksa bir
bedel ödemeyi göze mi alacak? Ukrayna ve Kırım nedeniyle yaptırımlar gibi?
Trump askeri bir çatışmayı önlemek için gerçekten son derece dikkatli adımlar
atmak zorunda kalacak. Gerilimi tırmandırma politikası denemesi başkanlığının
gidişatını da belirleyecek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder