SAVAŞTA OLAN ABD'YE SAVAŞ TECRÜBESİ OLAN BİR SAVUNMA BAKANI
Jack Keane (Amerikan eski genelkurmay başkan yardımcısı; hâlihazırda GSI Müşavirlik
şirketi genel müdürü, Savaş Araştırmaları Enstitüsü başkanı, General Dynamics müdürlerinden
ve Amerikan Savunma Bakanlığı Politika Kurulu üyesi)
The Cipher Brief,
1.12.2016
Tercüme: Zahide
Tuba Kor
The Cipher Brief: Geçen perşembe Amerikan başkanı seçilen Donald Trump, savunma bakanlığına
“Kuduz Köpek” lakaplı Oramiral James Mattis’i atayacağını açıkladı. Amerikan
ordusuna aşırı adanmışlığıyla ve pervasız dobra dobra yorumlarıyla tanınan
Mattis’in tutumları, yeni başkan Trump ve onun milli güvenlik müsteşarı emekli
Korgeneral Michael Flynn’ınkiyle her daim tam anlamıyla örtüşmeyecektir. İran
konusunda hemfikir olsalar da Mattis, NATO’ya yönelik Rus tehdidi meselesinde
güçlü bir tavır takındı ve Trump’ın Müslümanların ABD’ye girişini yasaklama
teklifine karşı “Şu an için bu bize çok büyük zarar verir” dedi.
Trump’ın daha evvel
kendisine savunma bakanlığını teklif ettiği eski Amerikan Genelkurmay Başkan
Yardımcısı emekli General Jack Keane’a (…) General Mattis’i sorduk.
General Mattis
savunma bakanı olarak atanacak; bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Tamamen
destekliyorum. Açıkça belirteyim, aynı makam için bana gelen teklifi geri
çevirdiğimde müstakbel başkan Trump bana “Bu makama kimi tavsiye edersin?” diye
sormuş ve ben de Mattis’in ismini vermiştim. (…)
Bu
tercihten dolayı çok memnunum, zira üstün bir başarıyla hizmet edecektir. Savaş
dönemi tecrübesi var ve şu an ABD zaten savaşta. Yeni başkan Trump’ın, ülkenin
savaşta olduğunu hiçbir zaman kabullenmeyen, dolayısıyla bu savaşları kazanmayı
hiç düşünmeyip sadece sonlandırmaya odaklanan Başkan Obama’nın istikametinden
sapacağına ikna olmuş durumdayım. Zannediyorum ki Sayın Trump tamamen farklı
bir bakış açısında: Eğer ki bir savaşa giriştiysek mutlaka kazanmalıyız.
(…)
Temel milli
güvenlik konularında –yani Afganistan, Irak, IŞİD, İran, Güney Çin Denizi,
Kuzey Kore meselelerinde– General Mattis sizce nasıl bir yaklaşım sergileyecek?
Onun
adına konuşamam. Ancak bence o, ABD eğer bir savaşa girişirse onu mutlaka
kazanmalı bilincinde. Başkan Bush ve General Petraus Irak’taki savaşı
kazanmışken Obama yönetiminin tutup da 2011’de birliklerimizi tamamen
çekmesiyle bu ülkede yaşanan tam anlamıyla bir felaketti. Başkan Obama barışı
kaybetmeyi tercih etti. [Z.T.K. Amerikan birliklerinin 2011 Aralık’ında
tamamen geri çekilmesini öngören SOFA (Birliklerin Statüsü) Anlaşması’nın pazarlıklarını
Bağdat yönetimiyle yürütüp altına 2008’de imza koyan Bush yönetimiydi. Obama
sadece mevcut anlaşmayı uyguladı. Obama karşıtı çevreler bu gerçeği unutup veya
unutturmaya çalışıp bütün suçu ona yüklüyorlar.]
Düşünsenize,
eğer Başkan Truman İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya, İtalya ve Japonya’da
aynısını yapsaydı neler olurdu? Ve yine General Eisenhower aynısını Kore Savaşı’nda
yapsa? Bütün bu ülkeler bugün dört başı mamur demokrasilere dönüşmüş durumda ve
ulaştıklar refah seviyesiyle halkları çok daha yüksek bir hayat kalitesine
sahip. Bu da ABD’nin sözkonusu ülkelerin gelişme ve kalkınmasının bir garantörü
olması sayesinde.
İşte
bu, başkan Obama’nın bir trajedisi; kendi ülkesinin tarihinden bile hiçbir şey
anlamamış ve politika kararlarını bu minval üzere almamış biri. Savunma Bakanı
Mattis’in, sadece savaşı kazanmaya odaklanan değil, bazen bir savaşı nasıl
bitirdiğinin nasıl başlattığından çok daha önemli olduğunun gayet bilincinde
biri olacağı aşikâr.
Afganistan
savaşıyla mukayese etmek gerekirse, -11 Eylül’ün ardından başlayıp fazla uzun
sürmeden “bitirilen”- bu savaş bugün hala daha kazanılmamış durumda. Irak’ta savaşı sonlandırma bağlamında
soruyorum, sizce bu savaş kazanılabilir miydi?
Afganistan
savaşı kazanılabilir bir savaş değil. Şu anda görünen acı gerçek bu. General
McChrystal ve Petraeus’tan Taliban’ın Afganistan’da nasıl mağlup
edileceğine dair, Irak’ta son derece başarılı olmuş ayaklanmayla mücadele
stratejisini de içeren bir plan hazırlaması istenmişti. Obama’nın 2009’da [kendisine
sunulan bu planı değiştirerek] birtakım kararlar alması bu acı gerçeğin
temel nedeni. Başkan Obama, onların Taliban’ı yenmek için en az 40.000 askeri birlik
tavsiyesini reddedip bunu %25 azaltarak 30.000 ek asker yolladı. Ayrıca 15 ay
sonra bunları geri çekti. Bu iki karar Afganistan’ı kazanılması mümkün olmayan
bir kemikleşmiş savaşa sürükledi.
General Mattis’e
geri dönelim. Ashton Carter’ın savunma bakanlığında ileri teknolojiyi ısrarla
ve şiddetle talep eden politikalarını sürdürmesi sizce makul mü?
Kesinlikle
evet. Vakti zamanında hâkim güç olduğumuz ileri teknoloji alanında artık
hasımlarımızın gerisine düştük. Hassas güdümlü mühimmatta, GPS’li uydu
teknolojisinde ve siber savaşta bize yetiştiler. Rusların tank modellerinden
biri bizimkilerden çok daha ileri düzeyde ve bugün sözkonusu tankları savaş
alanında kullanıyorlar. ABD ise benzer bir kapasiteye 2035’te erişmeyi
konuşuyor.
İnanıyorum
ki General Mattis ve Trump yönetimi, ileri araştırma ve ileri
teknoloji için var gücüyle bastıracaklar ve ancak 15-20 yıla birliklerimizin bu
teknolojileri kullanabilir hale gelme döngüsünü kıracaklardır. Bu gecikmeye
müsamaha göstereceklerini zannetmiyorum. Bence bu yönetim Pentagon’un iş
dünyası ayağının üzerine esaslı bir şekilde gidecek.
Biz dünyada
herkesten çok daha iyi savaşırken, bütçenin çok büyük bir oranını yutan
Pentagon’un iş ayağında ise kesinlikle üçüncü sınıf durumdayız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder