Darbeleri mazur gören
veya gösteren herkesi kınıyor, darbecileri lanetliyoruz
DARBE
George Friedman (Amerikalı siyaset bilimci, Stratfor’un kurucusu ve 2015 yılına kadar başkanı, Geopolitical Futures’ın kurucusu ve yöneticisi)
Geopolitical Futures, 18.7.2016
Tercüme: Zahide
Tuba Kor
[Friedman, başarılı bir darbenin normal şartlar altında nasıl olması gerektiğini teorik olarak anlatmış, sonra da Türkiye’deki darbeyi bu çerçevede analiz etmiş]
(…)
Türkiye’deki darbe yerel saate göre Cuma gecesi gelişmeye başladı, darbeler için revaçta olan bir zaman diliminde. Kamusal alanda darbeye dair en ufak bir ipucu dahi yoktu; dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın güvenlik kuvvetleri tüyo vermeseydi eğer, darbenin bu kısmı işleyecekti. İstanbul’daki tanklara ve alçak uçuş yapan F16’lara ve Ankara’daki çatışmalara dair ilk haberlerden birkaç saat sonra darbe gözle görünür bir şekilde yavaşlamış görünüyor. Caddelerde hala tanklar vardı, ama medya yayınlarına devam ediyordu ve ilk saatlerde kapatılan sosyal medya bir anda yeniden çalışmıştı.
En önemlisi Erdoğan’ın gözaltına alındığına dair hiçbir haber yoktu. Doğrusu bu bize çok tuhaf geldi; zira nerede olduğu gayet iyi biliniyordu. Marmaris’teki Mares Otel’deydi. Eğer ki biz bunu biliyorsak herkes biliyor olmalıydı. Saklanmıyordu. Özenle seçilmiş bir ekibin onu alıp götürmek için helikopterlerle gelmekte olduğunu zannediyorduk. Darbeyi planlayanlarının dakikası dakikasına ayrıntılı planlarına sahip olmadığımızdan, biz ilk yaptıkları şeylerden birinin bu olacağını düşünüyorduk.
Son olarak, dikkatimizi çeken ve darbe yapanların kontrolü ele aldıklarını gösteren iki şey duyduk: Birincisi, medya kuruluşlarının yayınları kesilmeye başlandı. Devlet kanalı TRT ele geçirildi ve spikerleri yayınları henüz kesilmeden evvel darbe destekçilerinin hazırladıkları bir bildiriyi okumaya zorlandı. Hürriyet gazetesinin de ele geçirildiği ve çalışanlarının rehin alındığı haberleri geldi. İkincisi ve daha önemlisi, laikliğe bağlı bir rejim ve cuntacı ekibin ilanı zorunlu bildirisi ele geçirilen televizyon istasyonlarında yayınlandı. Bu arada iletişim kesildi; biz de Erdoğan’ın gözaltına alındığını zannettik ve muhtemel muhaliflerin yakalandığından da emindik. İşte bütün bunlar bize darbe başarıya ulaşıyormuş izlenimi verdi.
Bundan sonra tuhaf bir şey meydana geldi. Erdoğan, darbecilerin yayınını kesmekte başarısız olduğu CNN Türk’e bağlanarak açıklama yapmaya başladı (darbeciler, dalga aleyhlerine döndükten sonra yayını kestiler). Bu, darbeler hakkında bildiğim bütün her şeyin henüz hala sahneye konamamış olabileceğinin bir göstergesiydi. Erdoğan iPhone kullanarak FaceTime üzerinden röportaj verdi. Cumhurbaşkanı tutuklanmamıştı, tüm medya kuruluşları kontrol altında değildi ve Erdoğan halkına sesleniyordu. Darbenin başarılı olduğu varsayımımız böylece yerle bir oldu.
O halde soru şu: Darbe yapanlar nasıl olup da medya kuruluşlarını ele geçirmeyi eşzamanlı koordine edememişlerdi? Erdoğan’ı nasıl tutuklayamamışlardı? Erdoğan’a sadık zırhlı birliklerin ona karşı olanlarla çarpıştığına dair henüz ortada herhangi bir işaret yokken bütün bunlar nasıl meydana geliyordu? Eğer alttan alta bir karşı-darbe işliyor idiyse, dünyanın en büyük ve en kalabalık şehirlerinden biri olan İstanbul’da darbeci güçler nasıl olup da ihbar ediliyordu da karşı-darbeciler edilmiyordu? Bir helikopterin meclise ateş edip durduğu Ankara’da bazı çatışmalar sürmekle birlikte, biliyorduk ki başarısız darbelerde genellikle amansız çatışmalar olur.
Aslında baştan itibaren biz bu soruları düşünmüştük. Türkiye’nin yetenekli bir iç ve dış istihbarata sahip olduğu ve Erdoğan’a sadıklar ağı bulunduğu şüphesiz. Bu dikkate alındığında nasıl oluyor da hiç fark edilmeden darbe hazırlıkları yapılabiliyordu? Erdoğan ordunun teşkil ettiği tehdidin hep farkındaydı ve hatta daha evvel bazı askeri personeli darbe planlamaktan dolayı tutuklattı da. O dikkatsiz biri değil. Birçok ülkeden farklı olarak Türkiye, profesyonel ve görünüşte sadık bir istihbarat servisine sahip. Darbeyi planlayanlar nasıl fark edilmedi? (Tamamen bir spekülasyon olsa da) bizim bu konudaki en iyi açıklamamız şu: Üst düzey istihbaratçılar da bu darbenin içinde olmalı.
Darbe büyük ölçüde suya düşmüş olsa da tamamen sona ermiş gibi görünmüyor. Bir ara darbeciler televizyonda bildirilerini okuttu, daha sonraki bir anda askerlerin konuşlandığı Taksim Meydanı polislere teslim edildi. Ardından Erdoğan bu kez İstanbul’da ortaya çıktı, insanlara hükümeti desteklemek için sokaklara dökülme çağrısı yaparak ve Pensilvanya’da yaşayan Türk İslamcı âlim Fethullah Gülen’in darbenin planlayıcı olduğunu ilan ederek. Erdoğan ABD’den Gülen’in iadesini talep etti.
Bu tuhaf hikayede belki de tek garip kaçmayan şey olan Pensilvanya’da yaşayan yaşlı bir âlimin darbenin arkasında olduğu iddiası üzerinde durup düşünmemiz lazım. Gerçekten onun darbenin arkasında olup olmadığını bilmiyorum; ama bir zamanlar Gülen’le müttefik olan Erdoğan’ın şimdilerde cemaatle arası iyice açılmış durumda, öyle ki Gülen’e bağlı olanların çoğunu bulundukları makamlardan temizliyor. Dolayısıyla Gülen’e gönül verenlerin bu konuyla bir bağlantısının olduğu düşüncesi öyle akıl almaz bir şey değil.
Ardından Erdoğan binlerce insanın tutuklanması emrini verdi. Başarısız bir darbenin ardından insanların tutuklanması beklenen bir şeydir. Ama Erdoğan’ın başyaveri Albay Ali Yazıcı’nın da aralarında olduğu tutuklananlar listesi o kadar kabarık ki bu listeyi bu kadar kısa bir sürede nasıl hazırladıklarını anlamak gerçekten zor. Sanki liste daha evvelden şekillenmiş ve işleme konmaya hazırmış gibi görünüyor.
Bunun üç açıklaması var: Birincisi, darbeyi sahneye koyanlar tamamen beceriksizdi. Gerçekten de bu dönemde bir darbeyi hayata geçirmek yitik bir maharet. Ancak cumhurbaşkanını tutuklamak gerektiğinin farkında olmak öyle çok da büyük bir tecrübe gerektirmiyor. İstanbul’un kapılarını Erdoğan’a ardına kadar açtılar ve Erdoğan da bundan faydalandı.
İkinci ihtimal, darbenin içine çok daha evvelden sızılmış olması. Böylelikle cumhurbaşkanı yüksek güvenlikli bir koruma altında tutulmuştur, her adım -neler yaşanacağına dair tamamen teyakkuz halinde olan- Erdoğan’ın ekibi tarafından beklenmiş ve yönlendirilmeye çalışılmıştır. Tutuklanma listesi, Erdoğan darbeye katılacakları daha evvelden bildiğinden zaten hazırdır. Diğer bir deyişle, Erdoğan bunu biliyordur ve kimin katılacağının netleşmesi ve böylece alacağı sıkı önemlerin meşruiyet kazanması için darbenin devreye girerek başarısız olması amacıyla süreci kendi haline bırakmıştır.
Zaten medyayı çalkalayan üçüncü ihtimal de şu: Darbeyi kendisi sahneye koymuş ve askeriyede ve istihbaratta temizlik harekatı için bir bahaneye kavuşmak amacıyla başarısız darbe görüntüsünü bizzat planlamıştır. Bu ona aynı zamanda Türkiye’ye ihtiyacı olan ABD’yle Gülen’in kaderi üzerinden bir yüzleşme fırsatı da yarattı. Gülen’in darbe tezgahladığını ileri sürmek suretiyle ABD’yi en azından pasif işbirlikçilikle suçladı.
Hangisinin doğru senaryo olduğunu bilmiyorum ve belki de dördüncü ve beşinci ihtimaller de vardır. Ama net olan bir şey şu: Gerekçesi her ne olursa olsun bu darbe, akla hayale gelebilecek en beceriksizce girişim gibi görünüyor. Erdoğan bu süreçten daha evvel olduğundan çok daha güçlü bir şekilde çıktı ve şu anda istediği herkesi ihanet suçlamasıyla tutuklayabilir. Son olarak bütün bu olan bitenin neticesinde Türkiye’yle ABD, görünüşte Gülen üzerinden yürüyecek, ama aslında çok daha derin bir bölgesel güç ve bu gücün nasıl uygulanacağı problemi üzerinden karşı karşıya gelecekler gibi görünüyor. İslam Devleti’yle nasıl başa çıkılacağı sorusu, Türk-Amerikan ilişkilerinin geleceğinde merkezi bir rol oynayacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder