30 Nisan 2016 Cumartesi

R.N.HAASS – AMERİKAN HALKININ RUH HALİ


ABD’NİN DURUMU

Richard N. Haass (Amerikalı diplomat ve Dış İlişkiler Konseyi başkanı)
Project Syndicate, 24.3.2016


Tercüme: Zahide Tuba Kor
Amerikan başkanlık seçimlerine daha altı aydan fazla bir süre var ve 45. başkanın kim olacağını bırakın, kimlerin aday olacağını dahi şimdiden kestirebilmek imkansız. (...)

Bugün ABD’deki yaygın ruh hali, bütünüyle bir öfke olmasa da, hatırı sayılır derecede bir endişe. Kısa süre evvel The Washington Post; Wall Street, Müslümanlar, ticaret anlaşmaları, Washington, polisin vatandaşları silahla vurması, Başkan Barack Obama, Cumhuriyetçiler, göçmenler ve diğer hedeflere yönelik halkın kızgınlığını açığa vuran dört bölümlük bir yazı dizisi yayınladı.

Bugünlerde bir insan hakkında söylenebilecek en kötü sıfatlardan biri “profesyonel siyasetçiler”. Bu ruh halinden istifade edenler ise, serbest ticarete ve göçmen reformuna muhalif politikaları destekleyen ve mevcut vergi ve harcama politikalarında radikal bir revizyon çağrısı yapan düzen karşıtı adaylar. Neyi savunduklarının detayları değişebilir; ama statükodan radikal bir kopuş vaadini paylaşıyorlar.

Bu ruh halinin temel sebepleri apaçık/izahı kolay denemez; zira ülke bugün, 2007-2008 krizinin akabinde ortaya çıkan duruma kıyasla iktisadi açıdan çok daha iyi durumda. O dönemden beri 9 milyonu aşkın yeni iş tesis edildi; (ev ve araba için borç alınabilecek şekilde) faiz oranları düşmüş durumda ve petrol fiyatında düşüş ortalama bir Amerikalı aile için 700 dolarlık vergi kesintisine denk. Üstelik borsa, 7 yıl evvelki düşük seviyesinden %200 yükselmiş durumda ve sağlık sigortası olmayan milyonlar artık sigorta kapsamında.

Ancak ekonomiye ilişkin bu iyi haberler, yaklaşık 15 yıldır reel (enflasyona göre düzeltilmiş) anlamda yerinde sayan hanehalkı gelirlerindeki çok az büyüme yüzünden birçok açıdan dengeleniyor. Tam zamanlı çalışan Amerikalıların gelirleri halen daha yedi yıl evvelki düzeye ulaşamadı. Ve birçoğu yabancı rekabet, yeni teknolojiler veya dış kaynak kullanımı yüzünden işlerini kaybetmekten korkuyor.

Amerikalıların büyük bir kısmı artık daha uzun yaşıyor; ancak emekliliklerinde rahat bir hayat sürmelerini sağlayacak kadar parayı kenara ayıramadıklarından endişe içindeler. Obama döneminde yapılan reformun getirdiği zorunluluklardan dolayı daha evvel kaçındıkları sağlık sigortası primlerini şu anda ödüyorlar.

Ayrıca bir de eşitsizlik meselesi var. Bu durum gerçek bir öfkeye yol açıyor; ama problem salt eşitsizlikten değil, fırsatlardaki azalmadan kaynaklanıyor. Amerikan Rüyası, yerini sınıf bilincine bırakıyor – ki çok çalışarak herkes kendi talihini döndürebilir ideali üzerine kurulu bir ülke için bu çok derin bir değişim.

Ancak endişe ve kızgınlığın nedenleri iktisadi gerçekliği ve kaygıları aşıyor. İster suçlar isterse terörizm korkusundan kaynaklansın, ortada bir de fiziksel güvensizlik meselesi var. Birçok grup arasında kültürel ve toplumsal açıdan ülkenin nereye savrulduğu konusunda endişeler sözkonusu. 

Modern medya işleri daha da kötüleştiriyor. Bizimkisi yayıncılık (broadcasting) değil, “dar alana yayma (narrowcasting)” çağı. İnsanlar gitgide salt kendi görüşlerini ve ideolojilerini besleyen kablolu televizyon kanallarını veya web sitelerini takip ediyor.

Bütün bunlar arasında güven verici şeyler oldukça az. [Bu] ulusal ruh hali, [mevcut] seçim kampanyasıyla sınırlı kalmayacak ve [önümüzdeki dönemde] yeni başkan ve yeni kongreye yönelik gerçek bir meydan okumaya dönüşecek. Gerek Demokratlarla Cumhuriyetçiler arasındaki gerekse her partinin kendi içlerindeki bölünmüşlükler, ülkeyi yönetebilmek için elzem olan tavizlerle uzlaşmayı ve koalisyonların oluşumunu neredeyse imkansızlaştıracak.

Emekliliğin ve sağlık hizmetlerinin [ne ölçüde] finanse edilebileceğine dair endişeler, kazanılmış hakların yeniden düzenlenmesini çok daha fazla zorlaştıracaktır, her ne kadar sosyal hakların genişlemesi milli borcu rekor seviyelere yükseltecek olsa da. Serbest ticaret, iş kayıplarının sorumlusu olarak görülüyor ve giderek destek kaybediyor, her ne kadar yeni iş imkanları sunan ve tüketicilerin tercihlerini artıran bir rolü olsa da ve dünyada ABD’nin stratejik konumunu güçlendirse de. Ülke mirasının kadim bir parçası ve yetenekli insanları [ülkeye çekmenin] bir kaynağı olan göç ise artık fazlaca ihtilaf konusu olmaya başladı.

ABD’nin bu ruh hali, ülkeyi yöneten yetkililerin içeriye odaklanmasını artırabilir. Maliyeti kârından/başarısından çok daha ağır olan Irak ve Afganistan müdahaleleri arifesinde dış müdahaleden canı sıkılan Amerikalıların birçoğu, şimdi de ABD’nin yurtdışında neyi başarabileceği konusunda şüphe içinde. Ortak yükü adil bir şekilde paylaşm[aya yanaşm]ıyor gibi görünen dışarıdaki müttefiklerden hayal kırıklığına uğramış durumdalar. Amerikan yönetiminin dünyaya daha az odaklanıp ülke içinde yanlış giden işleri düzeltmeye yoğunlaşması gerektiğine ikna olanların sayısı da giderek artıyor.

Diğer ülkelerden bazıları hiç şüphesiz bütün bu satırları memnuniyetle okuyacak; ama etraflıca bakıldığında bu, aslında dünyanın ekseriyeti için kötü bir haber. Dikkatini başka yöne çeviren ve bölünmüş bir ABD Ortadoğu, Avrupa veya Asya’ya istikrar getirmekte veya küresel meydan okumalarla mukabelede liderliği üstlenmeye daha az istekli ve daha az muktedir olacaktır. Ve Amerikan liderliği olmaksızın bu meydan okumaların, mukabelede bulunulamayan birer probleme, daha da kötüsü krizlere dönmesi son derece muhtemel.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder