SURİYE’DEKİ
SAVAŞ NASIL SONA ERECEK? DİĞER İÇ SAVAŞLAR BİR CEVAP SUNUYOR
Michael O'Hanlon (Brookings Enstitüsü dış politika programı başkanı ve Kara Savaşının
Geleceği kitabının yazarı)
Washington Post,
3.9.2015
Tercüme: Zahide
Tuba Kor
Suriye’deki iç
savaş bitmeyeceğe benziyor. (…)
Obama yönetimi
büyük Ortadoğu’daki üçüncü büyük çatışmadan ABD’yi uzak tutmayı başardı ama
Suriye politikası cebelleşiyor. Beklentilerin aksine Cumhurbaşkanı Esed parası
tükendiği ve ordusu çöktüğü halde iktidardan devrilmedi. Ilımlı bir silahlı
muhalefet oluşturma çabası genel olarak başarısızlığa uğradı. Yeni bir
koalisyon hükümeti kurulmasının tasarlandığı Cenevre barış sürecinde ilerleme
kaydedilemedi. Suriye’nin kuzeyinde güvenli bir bölge kurulması öngörülen yeni
Amerika-Türk planı, bu bölgeyi kurmak ve korumak için gerekli kuvvetin
olmamasından dolayı pek de bir anlam ifade etmeyebilir. Bir uzlaşma olsa bile,
Suriye ordusunun eli bu denli kana bulaşmışken, İslam Devleti ve Nusra’nın
ideolojisi bu denli radikalken ve ılımlı muhalefet bu kadar zayıf ve
parçalıyken ülkede barışı kim koruyacak?
Suriye iç
savaşının son kertede nasıl biteceğini tasavvur etmek için genel anlamda iç
savaşların nasıl sona erdiğine ve Suriye örneğinde hangi yaklaşımın
uygulanabilir olduğuna bakmak yardımcı olabilir.
Bir savaşı sona
erdirmenin en kesin yolu, bir tarafın diğerini yenmek suretiyle tam anlamıyla
askeri bir zafer kazanmasıdır; Ruanda Yurtsever Cephesi’nin ayaklanarak 1994’te
Hutu öncülüğündeki soykırıma karşılık vermesinde olduğu gibi. Harrison
Wagner gibi uzmanlar, bunun iç savaşı bitime yollarından en istikrarlısı
olduğunu savunuyorlar. Tabii ki kalıcı zaferler çoğu zaman kaypaktır da/ elden
avuçtan çabucak kayabilir de; zira yenilen grup, yaralarını sardıktan sonra
yeniden örgütlenip savaş planı yapabilir. Suriye’ye gelince, iki en güçlü
grubun da –yani Esed ordusu ile İslam Devleti cihatçıları- galip gelmesi
Batı’nın çıkarları açısından kabul edilemez.
İç savaşı
bitirmenin ikinci muhtemel yolu, bir tarafın kazanması için dış güçlerin
müdahalesidir. Son 15 yıldır Amerikan öncülüğündeki savaşların ötesinde bunun
modern anlamda iyi örnekleri, Uganda’da Idi Amin’i deviren Tanzanya ile
Kamboçya’da Kızıl Kmerleri mağlup eden Vietnam ordusudur. Ama hâlihazırda
bölgede bunu yapabilecek araçlara sahip olan sadece Türkiye (veya İsrail) ve
uzaktan böyle bir operasyona girişme kapasitesine sahip olan da sadece ABD. Ama
Ankara da Washington da (İsrail de) böyle bir role ilgi duymadığından her ikisi
de umutsuz vaka.
Diğer bir
seçenek ise barışı getirecek [taraflar arasında] bir anlaşmalı
uzlaşmadır. Bugün Suriye’de girişilen yaklaşım işte budur. Ama bu seçenek de
çatışan tarafların çatışmaya artık mecali kalmadığı noktada işe yarar; yani
umumiyetle (Soğuk Savaş’ın ardından Angola ve Mozambik veya Orta Amerika’nın
bazı bölgelerinde olduğu gibi) 10 yıl veya daha fazla süren savaşlarda veya (şu
sıralar Kolombiya’nın FARC’la mücadelesinde olduğu gibi) bir tarafın savaşı
kazanmayacağını artık kabul ettiği ama tamamen yenilgiye de uğratılamadığı
durumlarda. Ayrıca barış anlaşmasının uygulanabilmesi için de güvenilir bir
barışı koruma gücüne veya görece güven duyulan bir orduya ihtiyaç duyulur (…).
Suriye’de bugün böyle bir tarafsız askeri güç bulunmamakta.
Son seçenek
parçalanma veya konfederasyondur. -Hedef ister yeni ülkeler kurmak isterse
zayıf bir merkezi hükümete bağlı özerk bölgeler oluşturmak olsun- parçalanmayı
telaffuz etmek şüphesiz ki hayata geçirmekten daha kolaydır. Ama eğer taraflar
birlikte çalışmaları gerektiğini kabul ederlerse ve hem adil hem de askeri
açıdan uygulanabilir olarak görülen tabii yollardan toprakları ayırma imkanı
varsa parçalanma işe yarayabilir. Bosna ve Kosova savaşları, Eritre ile
Etiyopya arasındaki savaş, Sudan’daki iç savaş hep bu şekilde nihayete erdi –
her ne kadar ekseriyetle çok fazla kan akmasının ardından ve yeni sınırın
çekildiği bölgeler boyunca uluslararası barışı koruma misyonlarının yardımıyla
olsa da.
Bütün bu dört
seçenekten sadece sonuncusu Suriye için realist bir seçenek gibi duruyor. Bu
planın bile uygulanması, -ülkenin birçok merkezi şehirlerinin etnik açıdan
karışıklığı dikkate alındığında- zor görünüyor. Ama diğer stratejilerin pek de
fazla bir ümit sunmadığı bir ortamda, en azından bu son seçeneğin uygulanma
şansı var.
Bunun temel
sebebine gelince, Suriye üzerinde herhangi bir anlaşmaya varıldığı takdirde şu
an için ilk üç seçeneğin uygulanmasını sağlayabilecek uygun bir aday ortada
yok. Çatışmanın tarafları çok aşırı radikaller, birbirlerine karşı son derece
güvensizler ve doğru dürüst bir askeri sonuçtan tamamen uzaklar. Hiçbir dış güç
de ülke çapında bir çözümü dayatacak iradeye ve araçlara sahip değil.
Federal bir
düzenlemede barışı koruma gücü gerekecek (…) Şüphesiz şiddet ve güçlerin testi
olacak – dolayısıyla Amerika da (…) 10 bin ila 20 bin askerle bu barışı koruma
gücünün bir parçası olmak durumunda, belkemiğini oluşturmak ve güvenilirlik
katmak için. Ayrıca bu tarz bir anlaşma da hem İslam Devleti’nin hem de Esed’in
tamamen veya kısmen yenilgisini gerektiriyor (…). Dolayısıyla bu, ancak ılımlı
muhaliflerin güçlendirilmesinin ve çok daha fazla askeri ilerleme kaydetmesinin
ardından gerçekleşebilir.
Bu da daha ileri
bir aşamaya işaret ediyor. ABD ve müttefikleri ılımlı gruplara yardımlarını
genişletmeli, [ve böylece] diğer hususların yanı sıra sadece İslam
Devleti’ni değil Esed’i de hedef almak isteyenlerle birlikte çalışmayı
engelleyen [eğit-donatta olduğu şekilde] güvenlik incelemesi
standartlarını gevşetmeli. Ilımlı güçler genişletildiğinde ve Suriye içinde
güvenilir ayak basacak yerler oluşturulduğunda (…)
(…)
Suriye’de ağır
çekim bir soykırım yaşanıyor ve bu, gerek bölgedeki Amerikan müttefiklerini
gerekse dünyadaki Amerikalıların hayatını riske sokuyor. Buna karşı
uygulanabilir bir stratejimiz yok. Konfederal bir Suriye için çalışmak,
geleceğe dönük en ciddi seçeneği bulma noktasında en büyük ümidi sunuyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder